Yakın geçmişe dönüp bakacak olursak; KKTC Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde hedefinin bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin yaşatılması ve tanınması olduğunu dile getirerek 11 Ekim 2020’de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 5. Cumhurbaşkanı olarak seçilen sayın Ersin Tatar; bu söylemlerine ve de bu yöndeki girişimlerine devam edecekti.
Nitekim, 27-29 Nisan 2021 tarihleri arasında BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in ev sahipliğinde İsviçre’nin Cenevre kentinde Kıbrıs konusu ile ilgili olarak garantör ülkelerin de katıldığı Kıbrıs konulu gayrı resmi 5+BM Konferansında KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar’ın Kıbrıs’ta kalıcı çözüm için sunduğu 6 maddelik öneri konferansa damga vuracaktı..
O günde Türk tarafı, 1968 yılında başlayan ve de ilerleyen yıllarda 1977’den sonraki günlerde Federasyon odaklı yıllarca devam eden Federasyon müzakerelerinin artık yerini , yeni bir müzakere sürecine bırakması yönündeki iradesini Cenevre’deki gayrı resmi Kıbrıs konferansında göstermişti.
O günde KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar BM Genel Sekreteri Guterres’e 6 maddeden oluşan bir öneri sunduğu çok iyi bilinmektedir. Konu önerilerinin ilk maddesinde sayın Ersin Tatar “Kıbrıslı Türkler ve Rumların Eşit Uluslararası Statüsünün ve Egemen Eşitliğinin Güvence Altına Alındığı Bir Kararın BM Güvenlik Konseyinde Kabul Edilmesi” için BM Genel Sekreteri’ne inisiyatif alma çağrısı yer alıyordu.
Böyle bir kararın Kıbrıs’ta mevcut iki devlet arasında işbirliğine dayalı bir ilişki kurulması için yeni bir temel oluşturacağı da öneride belirtilirken tarafların Egemen Eşitliği ve Eşit Uluslararası Statüsünün sağlanmasıyla BM himayesinde “Sonuç Odaklı” ve de “Belli BirZaman Aralığına Dayalı” bir müzakere sürecinin başlayabileceği de belirtilmişti.
O günde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Anavatanımız Türkiye, onlarca yıl devam eden müzakere sürecinde sonuç alınamayan Federasyon modeli yerine Kıbrıs’ta var olan bağımsız ve egemen iki devletin devamının resmi statüye ulaşmasını sağlayacak önerisini resmen gündeme getiriyordu.
O günde Rum-Yunan ikilisi yanında BM Genel Sekreteri Guterresde şok geçireceklerdi!. Ancak; ne yazık ki dünden bugüne KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar’ın bu önerisini BM ve de Rum-Yunan ikilisi kabullenemeyeceklerdi!.. Nitekim,günümüzde anavatanımız Türkiye’nin desteğinde KKTC’nin yaşatılması ve tanınması yönünde adımlar atılırken Rum-Yunan ikilisi Enosis’e giden yolun açılması yönündeki hedeflerinden vazgeçmediklerini ve de Kıbrıs Türk Halkını ‘azınlık’ hakları ile ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyetine yamalamayı hedeflediklerini dile getirmekten geri kalmıyorlar.
Geriye dönüp bakacak olursak; Kıbrıs’ta , ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios’a karşı 15 Temmuz 1975’te Yunan Cuntası, Rum Ordusu ve de EOKA-B tarafından gerçekleştirilen darbeden bu yana 49 yıl geçti. Ancak günümüzde darbenin esas amacının ne olduğuna dair tek kelime eden yok!.. Gerçek şu ki; Makarios’a karşı gerçekleştirilen 15 Temmuz 1974 darbesi mümkün mertebe günümüzde özellikle genç nesilden sır gibi saklanmaya çalışılıyor!..
Konu ile ilgili olarak 16 Temmuz 2023 tarihli Kıbrıs Gazetesindeki “15 Temmuz’un Esas Amacını Rumlara Biz Öğretmeliyiz” başlıklı makalesinde sayın Akay Cemal:Kıbrıs’ta dönemin “Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios’a karşı Yunan Cuntası, EOKA-B ve Rum Ordusu tarafından gerçekleştirilen darbeden bu yana 49 yıl geçti. Ancak darbenin esas amacının ne olduğuna dair bir tek kelime yok!.. Hatta 15 Temmuz darbesini mümkün mertebe gündemden uzak tutmaya , hafızalardan silmeye çalışıyorlar. Hele hele niye darbeye ihtiyaç duyulduğu kesinkes dile getirilmiyor. Bu durum, Rum çocuklarından, yeni nesilden sır gibi saklanıyor!..
.. AKEL Genel Sekreteri StefanosStefanu’nun darbe ile müdahaleyi ayni kefeye koyması da gerçeğin saptırılmasından başka bir şey değildir. Her neyse; AKEL, darbe ve 20 Temmuz Barış Harekatı’nı kınarken, yayınladığı bildiride “Kıbrıs’ın kanının , Cunta ve EOKA-B’nin ellerinde olduğunu” vurguladı, bu ihanetin “Kıbrıs Halkı” tarafından ne unutulacağını, ne de affedileceğini ifade etti..
.. Dali’de yaptığı konuşmada AKEL Genel Sekreteri Stefanu: “Darbenin ihanet edici, faşist ve Amerikan destekli olduğundan bahsederken , Türk askerini, adaya Girne Denizinin değil, Yunan Cuntasının ve EOKA-B’nin getirdiğini belirtti. Diğer bir değişle AKEL Genel Sekreteri Stefanu “Türk Askerini adaya getiren Yunan Cuntasıdır, EOKA-B’dir” diyor.
Gerçek şu ki; günümüzde 15 Temmuz 1974 tarihinde Güney Kıbrıs’ta gerçekleşen darbe ve hedefi, tarih kitaplarından çıkarılmıştır. Halbuki günümüzde çok iyi biliniyor ki; 15 Temmuz 1974 darbesi olmamış olsaydı, 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı da olmayacaktı.
Nitekim o günde Makarios’un yerine getirilen Nikos Sampson Kıbrıs Helen devletini ilan etmesinin ardından darbeden sağ kurtulan ve de ABD’ne kadar giderek BM ‘de yapmış oduğu konuşmasında Makarios: “Ülkem Yunanistan’ın işgali altındadır. Kıbrıs’ta Türklerin de hayatı tehlikededir, müdahale ediniz demişti.
Ama ne var ki günümüzde Rum liderliği 20 Temmuz 1974 Barış Harekatını ön plana çıkarıyorve de gerçekleri Rum halkından Rum gençliğinden gizlemeye çalışıyor. Keza, ne yazık ki günümüzde Rum liderliği, Rum halkı, çocuklarını ve yeni nesli Türk düşmanı olarak yetiştiriyorlar.Gerçek şu ki; Türk Askerini 1974’te Adaya getiren Yunan Cuntasının EOKA-B’nin Enosis’i gerçekleştirme girişimleridir..
Yunanistan’da yakın geçmişte gerçekleşen seçimlerin ardından yapmış olduğu açıklamasında Yunanistan’ın yeni Dışişleri Bakanı YorgosYerapetridis: Öncelikli hedefimiz “Kıbrıs’ı Türk İşgal Ordusundan Kurtarmaktır” demiştir.
Gelinen noktada BM Genel Sekreterinin hedefi çok açık ve nettir. BM Güvenlik Konseyi’nin ve Rum-Yunan ikilisinin dünden bugüne hedefleri görüşme sürecine 7 Temmuz 2017’de Crans Montana’da kaldığı yerden devam edilmesi yönündedir.
Ancak çok iyi bilinmelidir ki Kıbrıs Türk Halkının hedefi, anavatanımız Türkiye’nin desteğinde bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yaşatmak ve tanınmasını sağlamaktır. Nitekim Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar, Kıbrıs Türk halkı adına bu yöndeki söylemlerini dile getirmeye devam etmektedir.
Yine, 20 Temmuz 1974 Barış Harekatının 49. Yıl dönümünde Lefkoşa’da halkımıza yapmış olduğu konuşmasında Rum-Yunan ikilisine vermiş olduğu mesajında TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: “Gelin Adadaki Gerçeklere Daha Fazla Sırtınızı Dönmeyin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni Tanıyınız” demişti.
TC Cumhurbaşkanı Erdoğan “Adadaki gerçekler apaçık ortada iken federal çözümün mümkün olmadığını , artık herkesin anlaması gerekiyor. Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar’ın 2021 yılında Cenevre’de ortaya koyduğu vizyona vakit kaybetmeksizin karşılık verilmelidir. Kıbrıs Türklerinin egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsü tescil edilmedikçe yeni bir müzakere sürecine girişilmesi söz konusu değildir” demiştir.
Netice itibarı ile; Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir siyasi çözüm için; yeni bir müzakere süreci için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar’ın her zaman dile getirdiği gibi Kıbrıs Türk Halkının “Egemen Eşitlik ve Eşit Statüsünün Tanınması Şarttır.
Dün olduğu gibi bugün de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti , anavatanımız Türkiye’nin desteğinde tanınma yolunda ilerlemeye devam ederken 11.11.2022 tarihinde Türk Devletleri Teşkilatı’na Gözlemci Üye olan bağımsız ve egemen devletimiz KKTC, 28.04.2023 tarihinde Türk Devletleri Asamblesi (TÜRKPA)’nın 12. Genel Kurulunda da oy birliği ile alınan kararla “Gözlemci Üye” olarak kabul edilirken KKTC resmen tanınmaya giden yolda emin adımlarla ilerlemeye devam edecektir.
17 Mayıs 2023 tarihli yazılı basınımıza yansıyan açıklamasında “Egemen Eşitliğimizin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması” durumunda Rum tarafı ile resmi müzakere sürecinin başlayabileceğini” dile getiren Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar “Gençliğimiz üzerindeki kısıtlamaların ve izolasyonların kaldırılmasının iyi niyet göstergesi olabileceğini ancak karşı tarafın bunu bile yapmaya yanaşmadığını” söyledi.
Sonuç olarak; Kıbrıs Türk Halkına düşen görev temellerinde aziz şehitlerimizin canı ve kanı olan bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni anavatanımız Türkiye’nin desteğinde yaşatmak ve tanınmasını sağlamaktır.
Kıbrıs’ta tek adil ve kalıcı siyasi çözüm bağımsız ve egemen iki devletin birbirini karşılıklı olarak tanımasıyla mümkündür..
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..