Rum Temsilciler Meclisinin, 15 Ocak 1950 Enosis Plebisiti’nin Rum okullarında okutulması ve kutlanması yönünde 10 Şubat 2017’de almış olduğu karar, Rumların bu yöndeki düşüncelerini bir kez daha yasalaştırılmak ve de bu yöndeki duygularını sesli olarak düşünmek istemelerinden kaynaklanmaktadır.
Rumlar, bilindiği üzere daha önceki yıllarda da Temsilciler Meclisinden 2 kez Enosis kararı geçirmişlerdi. Bunlardan birincisi 30 Temmuz 1964 tarihinde alınan karar, bir diğeri ise 26 Haziran 1967’de alınan karardır. Bu kararların her ikisi de oybirliği ile alınmış kararlardır. Yine AKEL’in 1966’da 11’nci Kurultayında aldığı Enosis kararı vardır ve bu kararların tümü yürürlüktedir, geri alınmış değildir.Günümüzde yaşanan gelişmelerden de görüyoruz ki Rum sağcısı ile solcusu ile ‘Enosis’ istiyor. Bu, 2 ELAM’cı milletvekilinin işi değildir. AKEL, 10 Şubat 2017’de Rum Temsilciler Meclisi’nde alınan kararda ‘hayır’ diyerek kendisini günümüzde yaşananların dışında tutamaz. DİSİ de son alınan Temsilciler Meclisi’nde çekimse oy kullanmıuştır ama onun öncesinde Meclis Komisyonunda ‘evet’ demiştir. Dolayısıyla Enosis konusunda da temize çıkacak, aklanacak Rum partisi veya lideri yoktur…
Gelinen noktada Türk tarafı olarak Kıbrıs sorunundaki çözümsüzlüğün nedenlerini anavatanımız Türkiye ile birlikte hareket ederek büyük güçlere anlatmak durumundayız. Müzakere süreci son 20 ayda bugüne kadar geldiyse bu, Türk tarafının taviz üstüne taviz vermesiyle mümkün olmuştur. Kimse kimseyi çözüm sürecinde ilerleme var diyerek yanlışa sürüklemesin!...
Gelinen noktada Rum alacağını almıştır, şimdilerde zamana oynamaya devam edecektir.Baksanıza Anastasiadis hala daha yaptıklarını inkar ediyor ve de sayın Akıncı’yı masadan kaçan taraf olarak ilan ediyor. Anastasiadis için şimdilerde önemli olan 2018’de yapılacak başkanlık seçimleridir. Rum tarafının Kıbrıs Türk halkını ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yama yapmayı garantilemeyen hiçbir anlaşmayı kabul etmek istemediği ortadadır. Rum liderliği Enosis’ten vazgeçmediğini tüm parti liderleriyle birlikte bir kez daha göstermiştir. Rum eninde sonunda masaya dönecek ama Enosis’e giden yolu açmak için dönecektir, bunu da bilelim…
Kıbrıs Türk halkı, 1963-1974 yılları arasında yaşadıklarını yeniden yaşamak istemiyor.Şubat 1959 Zürih ve Londra Anlaşmalarıyla kuruluşunun temelleri atılan, Kıbrıs Türk ve Rum halklarının ortaklığına ve siyasi eşitliğine dayalı olan 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anlaşmalarının yürüyebilmesi için iyi niyet gerekli idi. Ancak, bu iyi niyetle olacak iş değildi!... Nitekim bu anlaşmaları Enosis’e sıçrama tahtası olarak gören Makarios daha ilk günlerden itibaren 1960 Anayasası Türklere çok haklar tanıdı diyerek anayasada Kıbrıs Türk halkına hayat veren 13 maddenin değiştirilmesi çalışmalarına başlar…
Neticede anayasal değişikliği sağlayamayan Makarios 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarıyla Akritas Planını devreye koyarak Kıbrıs Türk halkını kısa sürede etkisiz hale getirmeyi ve Enosis’e giden yolu açmak istemişti.15 Temmuz 1974’te Yunan Cuntası desteğinde Makarios’a karşı düzenlenen darbenin esas amacı da Enosis’i gerçekleştirmekti. Nitekim Makarios’un yerine atanan Nıkos Sampson daha 2’nci gününde Kıbrıs ELEN Devleti’ni ilan etmişti. Darbeden sağ kurtulan ve İngilizler tarafından adadan kaçırılan ve de 19 Temmuz 1974’te BM Genel Kurulu’nda konuşma yapan Makarios III : “…Ülkem Yunanistan’ın işgali altındadır, Kıbrıslı Türklerin de Rumların da hayatları tehlikededir, müdahale ediniz…” diyordu. Anavatanımız Türkiye Kıbrıs Türk halkından ve Makarios’tan gelen seslere kayıtsız kalamazdı…
20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs Türk halkı Girit misali yok olmaktan kurtulmuştur, özgürlüğüne kavuşmuştur, Kıbrıs’a barış ve huzur gelmiştir, Yunanistan’a demokrasi gelmiştir, Kıbrıs’ta çözüm gerçekleşmiştir. 2 Ağustos 1975’te Viyana’da BM Genel Sekreteri Kurt Waldeim’ın gözetiminde Denktaş ve Klerides arasında yapılan “Nüfus Mübadele Anlaşması” ile Kuzey’den Güney’e 120 bin Rum ve Güney’den Kuzey’e 65 bin Türk geçerek iki bölgelilik sağlanmıştır.
15 Kasım 1983’te Kıbrıs Türk halkı self-determinasyon hakkını kullanarak KKTC’ni ilan etmiştir. Rum liderliği olası bir siyasi çözümde egemenliğini Kuzey’e yaymak istemektedir, 4 Temel Özgürlüğün ve de AB Normlarının uygulanmak istenmesiyle de iki bölgeliliği ortadan kaldırılmasını ve de üniter bir devlet yapısını hedefliyor.İki bölgelilik hiçbir surette sulandırılmamalıdır. Her şeyden önce iki bölgeliliğin kaldırılması 1974’ten beri var olan barış ve huzuru da yok edecektir…
Bize düşen görev anavatanımız Türkiye ile birlikte hareket ederek kendi yolumuzu çizmektir, KKTC’ni yüceltmek ve tanınmasını sağlamaktır. Kıbrıs’ta tek siyasi çözüm bazılarının zannettiği gibi Rumlarla Birleşik Federal Kıbrıs Devleti gibi bir çatı altında buluşmaktan geçmiyor. Bilelim ki böyle bir siyasi çözüm Kıbrıs Türk halkının intiharı olacaktır…
Gelinen noktada Birleşik Federal Kıbrıs Devleti gibi bir siyasi çözüme yeşil ışık yakanları “çözüm ve barış isteyenler” ve de bağımsız, egemen devletimiz KKTC’ni yaşatmak ve tanınmasını isteyenleri “Çözüm ve barış düşmanı” olarak göstermek yanlışların en büyüğüdür. Bu, Kıbrıs Türk halkının birlik ve beraberliğini istemeyenlerin duymak istedikleridir, dikkatli olalım…
Bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’den, anavatanımız Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden vazgeçmemiz söz konusu olamaz…