Senelerdir suskun, gelişmeleri tribünlerden izlemeyi tercih eden, KKTC nin ekonomisine duyarsız, verdiği ufak tefek destek kredilerinin ezikliği içinde bunların duyulmasını bile istemeyen AB son zamanlarda kesenin ağzını açmış gözüküyor!
Tıpkı Annan referandumu öncesindeki uygulamalara benzer tavırlar yeniden sahne almış gibi!
Yazılı ve görsel basına verdiği ilanlarla Kıbrıs Türklerine adeta yalvar, yakar çağrılarda bulunuyor.
“ Ey Kıbrıslı Türkler, yeter ki KKTC kimliği taşıyor olun, istediğiniz kredi olsun, falanca kuruluşlardan edineceğiniz müracaat formlarını almak yeterli olacaktır” mealindeki duyurularla kredi başlığında para dağıtıyor, para.
Tıpkı yıllar önce kritik süreçlerden geçildiği dönemlerde dağıttıkları gibi.
“AB nin parası deniz, yemeyen, domuz” un bedeli muhakkak ki olacak!
“Bizim adaya bir oy cuk verimisiniz” sorusuna verilecek olumlu yanıt sanırım yeterli referansınız olacak.
Bir tarafta istihdam muslukları açılmış ,yeniden devrede diğer tarafta AB kredi dağıtıyor.
Pandminin yarattığı panik ve sıkıntılar da cabası.
Artık “gına” getirdiğimiz politikacı söylemleri havalarda yeniden uçuşur oldu.
Bilmem farkında mısınız, Cumhurbaşkanlığına soyunanların ana teması ve ölçütü Türkiye ile ilişkiler başlığında düğümleniyor.
Kimisi, Kıbrıslıyım (Kıbrıslı Türk de demiyor) Türkiye ile kardeş ilişkiler içinde ve karşılıklı saygı ya dayalı, her ne koşulda olursa olsun iç işlerimize müdahalede bulunulmayan ilişkiler temelinde bir ortamı dillendiriyor, kimisi Türkiye ile kavgaya girmeden ama doğru yanlış her denilene de evet demeyen bir bağın oluşmasını istiyor.
Kimisi ise “her mihnet kabulüm, yeter ki gün eksilmesin penceremden” le durumu kurtarmaya çalışıyor. Yağlı elleriyle yapılan hataları gözlerden uzak tutma temelinde davranıyor.
Türkiye nin mutlak garantörlüğüne ihtiyacımız var mı?
Kesinilikle var! Aksi takdirde “ham” olacağımız aşikar.
Türkiye nin güvenlik ortamı kadar ekonomik desteğine ihtiyacımız var mı ?
Var! Öyleyse amaç ne?
Geçmişte yapılanlar gibi “Türkiye versin, biz istediğimiz yerlerde harcayalım, sonrada şükran duasına çıkalım” uygulamasına devam mı edeceğiz?
İşte burada biraz durmak lazım!
Denetimli ve de kontrollü bir uygulama sistemi çoktan getirilmeliydi. Alt yapı için tahsis edilen paralar devlet personelinin maaş ödemelerine harcanırken birileri çıkıp “dur” demeliydi!
Bunlar zamanında yapılamadığı için bu durumdayız.
“Vatan, millet, Sakaryaların” arkasına saklanarak politikacı kimliğine bürünenlerin oyunları artık raflara kaldırıldı. Her şey ama her şey denetim altında olmalı, örtülü ödenek modası kalkmalı.
Ne var ki “senin maaşın kaç” sorusuna da muhatap olunmamalı!