Türkiye Cumhuriyeti’nde son günlerde ilk ihanet şebekesinin lideri   konumundaki Şeyh Sait  ile  ilgili bazı değerlendirme ve bazı siyasi beklentilerin yoğunlaşması üzerine bu konuyu işleyip siz değerli okurlarımla paylaşmak istedim.

29 Ekim1923   yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti maalesef kuruluşundan itibaren dış  güçlerin yönlendirmesi ile hain  üretmeye devam ede gelmiştir.

 24 Temmuz 1923 yılında Lozan barış antlaşması ile çizilmiş olan Misakı-Milli toprakları içerisinde yaşamaya başlayan büyük Türk Ulusunun tüm unsurlarını bir arada barındıran Türk Halkı içerisindeki hainler hiç gecikmeden 15 aylık cumhuriyetin canına bile kastetmekten çekinmediler.

Lozan da yedi düvele karşı bin bir zorlukla verilmiş mücadele sonucunda kabul ettirilen 783.562. kilometre karelik Türkiye Cumhuriyeti topraklarında, ortak yaşam yerine özellikle İngilizler tarafından serpilen  nifak tohumları ne kadar da erken  filizlenivermiş meğerse.

Şeyh Said denilen İngiliz ajanı mollanın kışkırtması ile ona bağlı kişilerin,Diyarbakır'ın Eğil nahiyesine bağlı Piran köyünde (Diyarbakır ilçesi Dicle) arama yapan bir jandarma müfrezesiyle çatışmaya girmeleri (13 Şubat 1925), kısa sürede genişleyecek yaygın bir ayaklanmanın kıvılcımını oluşturmuştur. Genç vilayetinin kazası Darahini'yi basarak (16 Şubat) valiyi ve öteki görevlileri esir alan Şeyh Said, halkı İslam dini adına ayaklanmaya çağıran bir bildiriyle hareketi tek bir merkez altında toplamaya çalışarak, 'din uğruna savaşanların lideri' anlamına gelen mührünü kullanmış ve herkesi din isyan İslam şeriatının tesisi adına başlatılmış ise de sonradan Kürt istiklâl hareketine çevrilmiştir.Bu hain ayaklanma bir süre sonra bastırılarak olayın elebaşısı İngiliz sevici Şeyh Sait  ve bir grup arkadaşı idam cezasına çarptırılmışlardır.

Değerli okurlarım:

 görülmesi gereken en önemli husus, bu isyanın çıkmasında Lozan Barış Konferansı sırasında, İngiltere ile üzerinde anlaşmaya varılamayan Musul sorununun etkisi olduğunu gösteren çokça belge ve beyan da vardır.

Mustafa Kemal Paşa daha zaferden hemen sonra, Lozan konferansı sürerken 14 Ocak 1923’te Eskişehir’de yaptığı konuşmada, Musul-Kerkük sorununa değinirken,  İngilizler orada (Kuzey Irak’ta ) bir Kürt devleti kurmak istiyorlar

 Lozan sırasında ve sonrasında İngiliz sözcüleri de bunu çağrıştıracak yorumlarda bulunmuşlardır. İngiltere’nin İstanbul Büyükelçilik görevlisi Kidston, 28 Kasım 1919’da Londra’ya gönderdiği raporda, “Kürtlere ne kadar güvenmesek de, onları kullanmamız çıkarlarımız gereğidir” diyordu.

 İngiltere Başbakanı Lloyd George ise, 19 Mayıs 1920’de San Remo’da yapılan Konferans’ta “Kürtlerin arkalarında büyük bir devlet olmadıkça varlıklarını sürdüremezler” diyor, bölgeye yönelik İngiliz politikası için şunları söylüyordu: “Türk yönetimine alışmış olan Kürtlerin tümüne yeni bir koruyucu kabul ettirilmesi güç olacaktır.. İngiliz çıkarlarını, dağlık kesimlerinde Kürtlerin yaşadığı Musul ve içinde bulunduğu Güney Kürdistan ilgilendirmektedir. Musul bölgesinin, öteki bölümlerinden ayrılarak yeni bağımsız bir Kürdistan Devleti’ne bağlanabileceği düşünülmektedir.. Ancak bu konuyu anlaşma yoluyla çözmek çok güç olacaktır” diyebilmiştir.

Lozan konferansında Musul konusunun İngiltere ve Türkiye arasında ikili görüşmeler ile halledilmesi, bu gerçekleşmezse de konunun Milletler Cemiyetine götürülmesine karar verilmiştir. 19 Mayıs 1924 de İstanbul'da yapılan görüşmelerde ise sonuç alınamamış ve İngiltere meseleyi 6 Ağustos 1924 de Milletler Cemiyetine götürmüştür.

İşte tamda bu dönemde Şeyh Sait ayaklanması, İngiliz işgal güçlerinin Kuzey Irak’ta sıkıyönetim ilan ettiği, subay izinlerini kaldırdığı, birliklerini Musul’a taşıdıkları günlerde ortaya çıkarılmıştır. O günlerde, Sömürgeler Bakanı Musul’a dek giderek denetlemelerde bulunuyor ve güçlü bir İngiliz donanması Basra’ya hareket  ettiğini söylüyordu.

Türkiye nin canına kastetmek isteyen isyanın bastırılmasından bir ay sonra da 5 haziran 1926 da imzalanan Ankara Antlaşması ile Musul İngilizlerin manda yönetimi altındaki Irak'a bırakılmak zorunda kalınmıştır.

Son söz olarak ta  hainliği tescilli Şeyh Sait ve şurekasından hala bugün bile medet ummaya çalışan ve ruhlarına fatiha isteyen siyaset bezirganlarına söylenecek en iyi sözü  yüce türk halkının söyleyeceğine hiç  şüphe yoktur kanısındayım.

SEYİR HALİNDE TELEFONLA KONUŞMANIN CEZASI 800.TL

Ülkemizde trafik kazalarının önemli sebeplerinden biri olan  sürüş halinde iken cep telefonu ile konuşmaya yüksek miktarda para cezası ve puan silinmesi getirilecektir. Getirilecek yeni uygulama ile seyir halinde iken cep telefonu ile konuşmanın cezası 800.TL .olacaktır. Bu para cezasına ek olarak ta 30 ceza puanı ile de bu trafik terörüne yol açan arabalarda cep ile konuşmanın,mesajlaşmanın veya sosyal ağlarda gezinmenin büyük oranda engelleneceğine  inanılmaktadır.

             MESAJ KUTUSU

Sayın  Nurcan çiftçi ,Yeniden Doğuş Partisi ( YDP )  Kadın kolları genel başkanlığı  göreviniz hayırlı olsun.  Sanırım artık  partinizin kadın kollarının çalışmalarını  basında görebiliriz.

Sayın Kemal Dürüst , Arabada cep telefonu ile konuşmaya yüklü ceza uygulaması isabetli ve yerinde bir karardır. Çünkü   seyir halinde iken yollara değil de telefonlara odaklanmış bir toplum olduk.

Sayın Ünal Üstel , Eski  meclis başkan  yardımcısı  olarak  vatandaşlara yapmış olduğunuz yardım ve destekler hala konuşulmaktadır. Vefa öyle  bir şeydir. Ne mutlu size.

Sayın Tekin Söylemez , Yoğun temponun sizi de yorduğu söylenmektedir. Ülkemizin etkili avukatlarından biri olarak  toplumsal  durumu nasıl değerlendirmektesiniz.

Sayın  Mesut Ayar , İşyerinizi  Bedrettin Demirel caddesindeki  yeni  adresine   taşımışsınız  Şimdiden  bol  kazançlar dileriz. Bu arada   siyasi arenada  çok fazla   görülmüyorsunuz.Bir sebebi olmalı.

Sayın  Arzu Pürtül , Dipkarpaz Çatom   örgütü olarak bir süredir  sizleri basında  göremiyoruz. Sizi tanıyanlar yine  bazı  yeni projelerinizin   mutlak olacağına inanmaktadırlar. Başarılı çalışmalarınızın devamı beklenmektedir.

Sayın  Mustafa Ulaş , Siyasette Yeniden Doğuş Partisinde  karar kıldığınız  görülmektedir.  Size bu arada genel  başkan  yardımcılığı   görevi de verilmiş. Hayırlı olsun.

Sayın İzzet Aydın,  Sendikal  yaşamda  söz sahibi  biri  olarak ülkedeki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Siyasi arenadaki tercihinizde merak edilmektedir.

Sayın  Arif Özbayrak , Eski Dipkarpaz belediye başkanı olarak  yardımseverliğinizin hala bugün bile  hatırlanarak unutulmadığını duymak sizin için gurur verici bir durum olsa gerek. Bu arada referandum çalışmalarınız nasıl gidiyor,Ne dersiniz  her şeyin hayırlısı değimli.

Sayın Sonay Adem , Meclisin eski ama eskimeyen etkili hatiplerinden biri olarak sevenlerinize bu enerjinizin sırrını söyleyecekmisiniz.  Sizi tekrardan mecliste görmek isteyen o kadar seveniniz  varmışki,Artık  top sizde.

BUNLARI BİLİYORMUSUNUZ?

Ülkemizde milletvekili seçilebilme koşulları  olarak, askerlik ödevini tamamlamış  (erkekler için ) ve son üç yıldır KKTC de ikamet etmiş olmak gerektiğini biliyormuyuz?...

                 TARİHTE BUGÜN