2006 yılından bu yana 18 bin boşanma davası olmuştur. Aileleri parçalanan ve travma yaşayan çocuklar ise geleceğimizi şekillendirecek olan nesildir. Bu çocuklar artık aile kavramına inançlarını yitirmiş olacaklardır. Sorunlu ve mutsuz bir gençliği yaratmaktayız malesef. Boşanmaların yaklaşık %75 oranının ekonomik sebeplere dayandığı söylenmektedir.

Halkın içine düştüğü borçlanmaların sebebinin büyük bir kısmı bet salonlarıdır. Her üç dakikada bir at ve köpek yarışları kumarcıları mıknatıs gibi bet salonlarına çekmektedir. Klimalı ortamda ikram edilen sıcak ve soğuk içecekler ise bu bağımlıları içeride tutmasını sağlamaktadır. Bu ikramlar aynı zamanda kahvecilik sektörünü de bitirmek üzeredir. Zaten ekonomik olarak üretimden kopan KKTC hazır ve sıcak parayı da bu salonlara gömmektedir. Diğer iş sektörlerine nakit kalmadığı için esnaf kan ağlamaktadır. KKTC’de geleceğe borçlanan bir halk yaratılmıştır.

Bankacılıktaki birleşik faiz oranları da halkın belini bükmüştür. Her kesimden çalışanları kapsayan bu borçlanma girdabı doktorundan tutun da öğretmenine, askerine, siyasetçisine kadar uzanmaktadır. Dar gelirli vatandaşın ahlini ise siz düşünün artık...

Yaklaşık üç yıl boyunca televizyon kanallarında mazbata ile ilgili çok ses getiren çarpıcı programların yapılmasına rağmen, gelin görün ki hapislik halen daha devam etmektedir ve mağdurların durumunda artarak devam etmesi dışında hiç bir değişiklik yoktur.Bir takım düzenlemelerin olmasına rağmen vatandaşlar mahkemeler yollarından kurtulamamıştır. Bilinçsiz ve yasalardan haberi olmayan gariban vatandaşlar halen daha ceza evine girmektedir. 

Bir düşünün ki 1200 TL kredi kartı borcu olan bir vatandaş aynı miktar için yaklaşık üç yıl sonra 7800 TL ödemek zorundadır. Eğer sizin bankada 1200 TL paranız olsa ve faiz işlese 36 ay sonra bu para zar zor 2000 TL’ye yaklaşır. Tefecilik mertebesine yükselmiş olan bu faizcilik bankacılık adı altında KKTC’de sürekli yapılmaktadır. Bakan ve milletvekillerine sorduğumuzda tamamı bu faiz sistemini doğru bulmadıklarını söyleyeceklerdir ancak buna karşı bir düzenleme ufukta görünmemektedir.

Kendi halkını böyle bir çıkmaza sürükleyen siyasi anlayış, toplumun temeli olan aile kurumunu parçalamaktadır. Körelşmiş bu siyasi zihniyetinin bankaları bir türlü frenleyememesi, borçlu insanları hapse göndermeye devam etmektedir.

Görüşüne baş vurduğumuz avukatların en fazla geçim kaynaklarının boşanma ve alacaklar dosyalarından oluştuğunu öğrenmekteyiz. Kendi kaderleriyle baş başa kalmış çaresiz insanlar ne kadar çırpınsalar da ailelerinin dağılmasından ve mazbatalardan kurtulamıyorlar. Çevrenize bir bakın; bu durumda olan kaç kişi tanıyorsunuz? Belki de siz de bunlardan birisiniz.

Ayağını yorganına göre uzatma devri bu bankacılık sistemiyle beraber ortadan kalkmıştır. Zaman zaman siyasiler çözüm arayışı peşinde olsalar bile, bunlar geçici çözümler olmaktan öteye gidememektedir.

2012 yılında 100 Euro 224 TL idi, bugün ise 390 TL olmuştur. Aradaki fark çalışana yansımadığı için alım gücü düştüğünden dolayı ister istemez borç miktarı artmaktadır. Ülkede her şey dövize endeksli olduğuna göre, ya maaşlara düzgün bir artış verilmelidir, ya da dövize göre maaş hesaplanması yapılmalıdır aksi taktirde mazbataların çoğalması durmayacak, hapishanelerde katillere ve hırsızlara yer kalmayacaktır.