21 Mayıs 1864 yılı Büyük Çerkez Sürgünü’nün resmen başladığı tarih olarak kabul edilmektedir ve 21 Mayıs tüm dünyadaki çerkezler tarafından büyük sürgünün yıl dönümü olarak anılır. Kıbrıs’ta da birçok çerkezin yaşadığını biliyorum, ki bunların arasında sizlerin de çok iyi tanıdığı kişiler vardır. Hatta belki de siz bile bu çerkezlerin torunlarından biri olabilirsiniz ve bundan haberiniz bile olmayabilir. Kıbrısta yaşayan çerkezlerin ne zaman, hangi koşullarda, nasıl geldiklerini çeşitli kaynaklardan yararlanarak sizlerle paylaşmak istedim. Benim eşim de Sinop’a yerleşen çerkezlerin torunu olduğundan dolayı, o da burada yaşayan çerkezlerin arayışı içerisindedir. Benim de eşimden dolayı bu konuda farkındalığım ve hassasiyetim vardır.

Kıbrıslı Çerkezlerin adaya gelişi ve dağılım yerleri:

Çerkezlerin/ Çerkeslerin Kıbrıs’a gelip adaya yerleşmeleri çok eskilere dayanıyor. 1570 yılında Osmanlının, Kıbrıs'ı fethinden sonra Kafkasya'dan çok sayıda Çerkez getirilip Limasol kasabasının Asomado (Gözügüzel) köyüne yerleştirilmişlerdir. Hükümet, bu Çerkezlere ev ve cami de yapmıştır. Ancak bölge baştanbaşa bataklık olduğundan, uzun süre sıtmaya göğüs geren Çerkezler, en sonunda bu yeri bırakarak dağılmışlardır.

16. yüzyılda Memlûk Çerkesleri olarak Kıbrıs'a ayak basan Çerkezler 19. yüzyılda ise bir sürgün sonucu gelmiş ve yerleştirilmişlerdir.

Kıbrıs'ta Çerkez denildiğinde gerek halk arasında gerekse araştırmacılar arasında hem Adigeler hem de Abhazlar algılanmaktadır. Eylül 1864'te İstanbul'da 3 Yunan gemisine bindirilen kadınlı erkekli 2.700 Çerkesten oluşan grup iki haftalık yolculuğun ardından Kıbrıs’a varmış, 1.400 den fazla Çerkes ise yolculuk sırasında can vermiştir.

Gelen Çerkeslerin sayısının daha fazla olabileceğine rağmen, o dönemde gerek Kıbrıslı Rumların, gerekse Kıbrıslı Türklerin tepkilerinden dolayı, Çerkeslerin Kıbrıs'a iskânı sınırlı tutulmuştur. Gemilerle getirilen Çerkesler Larnaka civarındaki günümüzde Kuzey Kıbrıs'ta Lefkoşa'ya bağlı Erdemli (Tremeşe) ve Yiğitler (Arçoz) köyleri ile 1974 Barış Harekatı öncesi çoğu Kıbrıslı Türklerden oluşurken bugün Güney Kıbrıs'ta kalan Vuda köyünün yanı sıra, bir kısmı da toplu olarak Limasol'da daha sonra Çerkez Çiftliği olarak adlandırılan bölgeye yerleştirilmişlerdir.

Kıbrıs'a gelen Çerkeslerle ilgili dönemin İngiliz Konsolosu R.H.Lang şunları söylüyordu: Samsun'dan çıkan 2718 yolcu Kıbrıs'a geldiğinde 853 kişi ölmüş ve diğerleri de ölüden farksızdı. Günlük ölüm sayısı 30-50 arasındadır. Rus araştırmacı A.P.Berge'nin ifadesi ise şöyleydi: "Novorovski koyunda 17.000 kadar dağlının toplandığı kıyıda gördüklerimi unutamam. Onların bu durumunu görenler Hıristiyan da olsa, Müslüman da olsa, Ateist de olsa dayanamaz, çökerdi. Kışın soğuğunda, karda evsiz, yiyeceksiz ve doğru dürüst giyeceksiz bu insanlar tifo, tifüs ve çiçek hastalığının pençesindeydiler. Anasız kalmış çocuklar ölmüş annelerinin göğsünde süt arıyorlardı.”

Larnaka'daki Britanya Konsolosu Lang özellikle gemilerdeki aşırı kalabalığın ve uzun yolculuğun sonucunda sağlık problemlerinin ortaya çıktığını belirtirken, neredeyse ayakta dahi duracak bir yerin olmadığının altını çiziyordu (Lang'ın 17 Ekim 1864 tarihli mektubu (raporu).

Birçok Çerkes çocuğu yetim kalmıştı. Çerkes yetimler, Kıbrıslı Müslüman Türkler tarafından evlat edinilirlerken, Kıbrıslı Hristiyan Rumların buna tepki gösterdiklerini ve neden kendilerine de böyle bir yardım şansının tanınmadığına dair şikayetleri mevcuttu (Rosser 2007:37).

Babannesi Çerkez olan Sibel Siber’de bir yazısında Çerkezler hakkında şu şekilde bahsetmişti: Tremeşe de, Çerkezlerin yerleştirildiği bu köylerden biri… Değerli araştırmacı Harid Fedai’den dinlemiştim. Çerkezlerin gelişini pek hoş karşılamamış Kıbrıslılar. Tabii ki en önemli neden de ekonomikmiş. Fakirliğin hat safhada olduğu dönemlerde, Çerkezlerin gelmesiyle, ekmeğin fiyatı on kuruştan yirmi kuruşa çıkmış örneğin ve yerli halk isyan etmiş… Bunun üzerine, Ada’daki Müslüman ve Hristiyan halk birlik olarak dönemin yetkilisine , adaya daha fazla göç istemediklerini bildirmiş ve alınan kararla yeni göçlere kapı kapatılmış.

Bu arada Harid Fedai’nin belgelere dayanarak anlattığına göre , Kıbrıs’a yerleşen Çerkezler, fiziki olarak güçlü yapılarının yanında oldukça mert insanlar olarak dikkat çekmişler. Kadınlar ise güzel, özgüvenli, girişken. ekmeğini taştan çıkaran, çalışkan insanlarmış. Kocanene’mi gözümün önüne getirdiğimde, bu tesbitlerin doğru olduğunu söyleyebilirim.

Bugün hükümet kabinemizde, parlamentomuzda, iş alanında, akademide ve sanatta adını duyurmuş birçok Çerkes kökenli insanımız vardır. Rahmetli Rauf Denktaş’da eşinin Çerkes olduğunu belirtmişti. Birçok Çerkes torunu da malesef Çerkes olduğundan bihaber adada yaşamaktadır.