Kıbrısta dini, dili, kültürü, ırkı tamamen farklı iki ayrı halk vardır. Kıbrısta bağımsız ve egemen iki devlet vardır.

Kıbrısta dini, dili, kültürü, ırkı tamamen farklı iki ayrı halk vardır. Kıbrısta bağımsız ve egemen iki devlet vardır.  Ortodoks Kıbrıs Rum halkı kendisini Yunan milletinin bir parçası sayarken , Müslüman Kıbrıs  Türk halkı da kendisini büyük Türk milletinin  bir parçası saymakta ve bununla da gurur duymaktadır.  Dün de bugün de , yarın da  bu değiştirilemez bir gerçektir…

1963-1974 yılları arasında  Kıbrıs Türk halkının yaşadığı acılar vardır. Kıbrıs Türk halkı, ortak olduğu 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinden  21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarıyla dışlandı, silahlı saldırılara ve katliamlara uğradı.Garanti ve İttifak Anlaşmalarına rağmen  11 yıl boyunca anavatanımız Türkiyenin müdahalede bulunmasını bekledik. Rum çapulcuları mevzilerinden bize “Bekledim De Gelmedin Şarkılarını” çalarak  bizimle alay ettiler. Dolayısıyla anavatanımız Türkiyenin    çok ciddi anlamda   etkin ve fiili garantisi kesinlikle kaçınılmazdır...

O halde , Rum-Yunan  ikilisinin ve/veya Rum liderliğinin  “AB üyesi olan bir devletin  üye olmayan bir devlet tarafından garanti edilemez” sözleri kabul edilir  bir söylem değildir. Rumlar Megali İdea hayalleri içinde oldukları sürece Garanti Anlaşmalarının  değil yıllarca,  yüzyıllar boyunca devam etmesi gerekmektedir.

 AB ile müzakere başlıklarının  açılanabilmesi için  Türkiyeden Kıbrıs konusunda  çok önemli adımlar atması istenmektedir. Şu bir gerçek ki, Rumların isteklerine “evet” diyecek , Kıbrısın Yunanistana ilhakına giden yolu açacak bir anlaşmaya, “sözde” Kıbrıs Cumhuriyetine limanlarını açacak , onu tanıyacak bir Türkiye Cumhuriyeti yoktur. Bu böyle biline !..Türkiye Rum isteklerini tamamen kabul etmedikçe, Rum ulusal Konseyinin isteklerini tamamen kabul etmedikçe ABne üye olması mümkün değildir…

Varılacak olası bir anlaşmanın Birincil Hukuk olması kaçınılmazdır.  Rum liderliği , tek devlet, tek egemenlik, tek vatandaşlık, tek temsiliyetten vazgeçmiyor. Rum liderliği olası bir siyasi çözümde AB normlarının ve de dört özgürlüğün uygulanmasını istiyor. Böyle bir  siyasi çözüm şekli üniter devlet değil de nedir?

Mülkiyet konusu , Kıbrıs  sorununun  siyasi bir çözüme varılamaması için  başlı başına bir nedendir. Rumların mülkiyet konusundaki tutumları kabul edilemez.. Konu bireysel olarak İskan Encümenlerinde halledilemez.

1974 Barış Harekatı sonrası BM Genel Sekreteri huzurunda Cenevrede yapılan ve de Denktaş ile Klerides tarafından imzalanan  1975  Mübadele Anlaşmasıyla iki bölgelilik gerçekleşmiştir. Kıbrıs Türk halkının  41-42 yıldan beri  Kuzeyde ikamet ettiği evini, iş yerini terk etmesi hangi “İnsan Haklarına ve Adalet Anlayışına” uyar?

Mülkiyet konusu Global olarak ve tazminatlarla çözülmeli. Kıbrıs Türk halkı Mülkiyet Komisyonlarında ömür tüketemez.  Kıbrıs Türk halkı ömrünü AİHMde geçiremez.

 Kıbrıs Türk halkının  özgürlüğü,  bağımsızlığı,  egemenliği ve  self-determinasyon hakkı elinden alınmak istenmektedir. Kıbrıs Türk Halkı Batı Trakya Türk halkının durumuna düşürülmek istenmektedir. 1985 yılından beri AB üyesi olan Yunanistanda, Batı Trakya Türk halkının, he şeyden önce Türküm deme hakkı yoktur. Yunanistan, Batı Trakyada Müslüman Azınlık vardır diyor ama bu azınlığın    kendi Müftüsünü seçmesine bile karışılıyor. Batı Trakya Türk halkının Lozan Anlaşmasından kaynaklanan hakları inkar ediliyor….

Sonuç olarak; Kıbrıs Türk halkı, 1955-1958 ve 1963-1974 yılları arasında yaşadıklarını unutamaz.  Kıbrıs Türk halkının kayıpları geri getirilemez. Kıbrıs Türk halkı 33 yıllık bağımsız ve egemen devletinden vazgeçerek  olası bir Birleşik Federal Kıbrıs  gibi siyasi çözümle   Rumlara yama  olması istenmektedir…

 

 Rumun hedeflediği Federal devlet Enosise giden yolda ara hedeftir. Böyle bir siyasi çözümde  büyük Türk milletinin ve de Kıbrıs  Türk halkının  acısı asla dinmeyecektir!... Bunu da böyle bilelim… Dünya ile bütünleme adına değer mi?.