Sanırım hiç bu kadar acı ve ısdırap verici bir durumla karşılaşmamıştık. Acı dediğim şey, patates ülkesinde patates bulamamak. Veya narenciye memleketinde narenciyeyi ateş pahasına almak.
Gerçekten Aziz Nesin’vari bir zamanı yaşıyoruz.
Kim derdi patatesle domatesin 1500, patatesin fiyatının 130 TL’ye dayanacağını. Kimse. Sadece bu dönem bize, Özal’dan önce yaşananları hatırlattı. O dönemde herşey neredeyse karaborsaya düşmüştü.
Pirinçtir, mercimektir, tüpgazdır, taze yyecektir, hep karaborsa. Yemek yağı, benzin de muazzam kuyrukarla elde ediliyordu.
1963 olaylarında yaşamıştık karaborsa ve yokluğu.
Gerçekte perde arkasında gizli bir eldir bunları memlekete yaptıran. Patates ülkesinde patates bulamamak kadar ayıp bir şey olamaz. Özellikle bizim patatesimiz, dış ülkelerdeki patatese benzemezdi. Hatta Türkiye’ye İstanbul’da yüksek öğrenimde olan oğluma giderken Kıbrıs’tan Kıbrıs patatesi götürürdüm.
Söylemesi ayıp, eşim tam dört market dolaştı paptates bulmak için.
“Neden paptates yok” diye sorduğunda, kaldırdılar. Patates de artık aranan bir gıda oldu” dediler.
Evimin bahçesi büyük olsaydı, bahçeme her çeşit sebzeyi ekerdim. Lakin hem yersizlik, hem sağlık, hem de zaman ayırma açısından bu mümkün değil. Benim gibi bir sürü insan böyle düşünüyor.
Savaş yıllarımızı düşünün. Rumun surlar içine sokturmadığı ve parçaladığı yeşil sebzeler, yumurta ve diğer temel gıdalar geldi aklıma. 1963 olayları başlayınca, köylerimize gelen ve Lefkoşa surlar içine girecek olan yiyeceğe geçit vermezdi Rumlar.
O zor günlerde bir yaşına basan oğlum Mustafa’ya sebze çorbası veya köfte yapmak için eşim çırpınır dururdu. Ben de saksılara maydanoz ekmiş ve o ihtiyacımızı kısmen karşılamıştık. Şimdi de galiba saksılara patates ekeceğiz. Nedir yahu bu rezalet. Herşey tekelcinin elinde kaldı. İşte o gizli el, tekelcilerin elidir.
Bence bu duruma hükümet derhal el koymalıdır. Müdahale edilmezse herehalde kaçak olarak patatesi 200 Tl’den yiyeceğiz. Veya güneyden.
Bu durumlara caydırıcı cezalar gelmezse, tüm tüketim maddelerinde daha da sıkıntı yaşayacağız.
Ne kadar egoist olduk. Bu egomuz, bizleri başka başka şeyler yapmaya mecbur ediyor.
Alış verişlerin güneye kaymasına kim tahammül eder?
Şayet cep yakan bu karaborsa yiyeceklerin piyasadaki eksilmeleri devam ederse, ülkemiz çok büyük bir kaosa dönüşecek.
Haydi karaborsa olsun saklanan yiyeceklerden bulanlar var mı?. Ya çok kalabalık asgari ücretle geçinenler ne yapsın?
Hem para yok, hem de yiyecek.
Özellikle patates bir evin temel gıda maddesidir. O gıda maddesinden mahrum olan vatandaşlar nasıl baş edecek bu pahalılıkla?
Bazen markete gittiğimizde bazı asgari ücretli kalabalık aileler, beş yerine on tane ekmek alırlar. Yani karınlarını kuru ekmekle doyuruyorlar.
Kırsal yöre insanları bölgedeki dayanışma nedeni ile ayakta kalabiliyor. Yani biri bir fırın ekmek pişirirse, bütün yakınlarına o ekmekten dağıtır.. Öte taraftan bahçesi olan da, bahçesindeki üründen yararlandırır. O bakımdan kent insanı çok sıkıntılar çekerler.
Yazımın başlığını “Patatess karaborsada” koydum. Sanki tek bir patatesi vitrinde seyrediyormuşuz gibi.