Maalesef ünlü iş adamı ve milliyetçi Mustafa Hacıali’yi de kaybettik. Böylesine özverili ve milliyetçi bir insanın kaybı gerçekten hepimizi üzdü. Gerçi bir söz vardır, “sırası gelen gidecek” diye ama, her zaman arkada kalan büyük üzüntü yaşar maalesef.
Zaman bizi komşu yapmıştı. Eşlerimiz görüşüyor ve kahvelerini beraber içiyorlardı.
Bunun öncesine gelecek olursak, Lefkoşa Burhan Nalbantoğlu Hastanesi’nin temel atma törenine gitmem lazım.
Hastanemizin temel atma gününde, ben de bir görevli olarak o temel atma töreninde bulunmuştum. Etraf hala daha ekin tarlaları ile doluydu. O gün temel atma töreninde bir dana kesmişler ve kanını da hastanenin temellerine akıtmışlardı.
Şöyle bakışlarımı hastanenin karşı tarlalarına çevirdiğimde içimden bir dilek tutmuştum.
“Allah bana buradan bir ev yapmayı nasip etsin.”
Eski insanları dediği gibi duam kabul edildi. Sanki Allah’ın kapıları o duada sonuna kadar açıktı.
Hastane inşası devam ederken dairemde çalışırken, telefonum çalmıştı. O telefondaki ses, merhum Mustafa Hacıali’nin davudi sesiydi. Mustafa Bey beni Başkanlıktan tanıyordu. Dr. Küçük’le Özel Kalemde çalışırken, Hüseyin Küçük Terekesi’nin malları bölüşüyordu. Bizzat Mustafa Bey’in Küçük ailesiyle kan bağı yoktu ama sıhrî akrabalığı vardı. Dr. Küçük’ün kardeşlerinden biri Mustafa Hacıali’nin halası ile evliydi ve hiç çocukları olmamıştı. Mustafa Hacıali, hayatı boyunca hep o halasına bakmıştı. Hatta halası Bahire hanımın adını taşıyan kendisine bir de apartman yapıştı. Bu vesile ile halasının bütün mallarını idare ve sevketmek ona kalmıştı, eniştesi öldüğünde. Bir diğer deyişle Hüseyin Küçük’ten kalan malların eniştesine intikal eden kısmı bölünmeden doğrudan halasına kalmıştı. Dolayısı ile Mustafa Hacıali o malın sevk ve idarecisi olmuştu.
İşte Mustafa Bey’in bana söylediği husus şuydu.
“Osman Bey, tam hastanenin karşısındaki araziye parselleyip arsa olarak satıyoruz. Gel sana da işin başından sana güzel bir arsa verelim” deyince bu işe davranmıştık. Sadece birikimimizi bu arsaya yatırırsak, çocuklarımızı İngiltere veya Amerika’da okutamayacağız diye düşünmüştük. Eşim İngiliz bankası Barclays’de dolgun bir maaş alıyordu. Hep o maaşa güveniyorduk. Bunun nedeni, çocuklarımın okullarında çok başarılı olmalarıydı ama Türkiye’de de terör tavan yapmıştı. O nedenle oğullarımızı Türkiye’de okutmamaya karar vermiştik. Allah rahmet eylesin Kenan Evren o günkü şartlar nedeniyle darbe yapmış ve Türkiye’nin yolunu açmıştı. Bazı kişiler onun arkasından iyi konuşmazlar ama ben bu darbeden fayda görenlerden oldum. Onun sayesinde Türkiye’deki sağ-sol çatışması sonlanmıştı.
Böyle düşünürken bir yakınımın akrabası ile yarımşar arsa alarak evlerimizi yapmış ve bu suretle Mustafa Hacıali ile komşu olmuştuk. Dolayısı ile dostluğumuz daha da gelişmişti.
Lakin Mustafa Hacıali’yi Girne Boğaz Komutanı ve teşkilatçılığı ile tanımıştım. Zaman zaman da Dr. Küçük’e gelip sohbet ettiklerine tanık oluyordum. Bir de Kırnı piliçlerini hayata geçirmişti ki, hala daha Kırnı Piliçleri revaçtadır.
Her zaman onu yardımseverliği içinde gördüm. Evlatlarını da kendisi gibi iş adamı ve yardımsever olarak yetiştirdi. Hatta 6 Şubat depreminde Kıbrıs’a gelen bazı depremzedelere Yılmazköyden lojman vermişti.
Kendisini bir nedenle ziyaret ettiğimde uzun uzun hasret gidermiştik. Bel fıtığından ameliyatlı olduğum için baston kullanmak zorundaydım. Bana “Bu baston ne?” diye sorduğundan kendisine sağlığım hakkında bilgi vermiştim.
Konuşa konuşa söz yazmış olduğum kitaplarına gelmişti.
“Senin kitaplarına bayılıyorum” demiş ve benden bir ricada bulunmuştu.
“Osman Bey benim hayatımı yazar mısın?”
O isteğine maalesef olumlu bir cevap verememiştim. Çok yüklü olduğum için o isteğine olumlu yanıt verememiştim. Bir de biyografik eser yazılımında çok geniş bir araştırma ve zamana ihtiyaç vardı. Bunu düşündüğümde onun isteğine evet diyememiştim.
Ben şahsen şuna inandım...
Mustafa Hacıali’nin hayatında pek çok dramatik unsurlar vardır. Onun yanında Girne Boğazı’daki kahramanlıkları, düşmanla cepheden cepheye çatışmaları vardı. Bunun yanında merhum Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’la da çok yakın dostlukları vardı. Özellikle Denktaş’ın seçimlerinde cömertçe seçimlerine maddi katkıda bulunur, seçim karargahları kurardı.
Ayrıca Mustafa Bey’le bazı kokteylerde buluşur ve ayküstü derin sohbetler yapardık. Mustafa Hacıali gibi karizmatik bir adam bu toplumda yetişmedi diye düşünüyorum. Belki evlatları onun hatıralarına binaen bir kitap yazdırırlar. Bir umut olarak.
Mustafa Hacıali’ye gani gani rahmetler diler, yaslı ailesine taziyelerimi sunarım. Mekanı cennet olsun. Gerçekten onun gidişi çok büyük kayıptır.