Su kıtlığından perişan olan ülkemize, bütçemizden hiç harcama yapmadan anavatanın getirdiği suyun, kullanılmasının geciktirilip engellenmesini, haklı gösterebilecek hiçbir neden olamaz.

Hükümetin ekonomiden sorumlu Bakanı Atunun basında (KıbrısPostası)yaptığı açıklamada, gerek eski CTP-DP, gerekse şimdiki CTP –UBP hükümetlerinin, anavatanla imzaladığı ekonomik programda; suyun dağıtımı ve tahsilatla ilgili hizmetlerin özel sektör tarafından yapılmasının yer aldığını belirtmiştir.

Bakanın açıklamasına göre ekonomik programda: Suyun Güzelyalıdan vatandaşın çeşmesine kadar olanhizmeti ve tahsilatı özel sektöre, denetim düzenleme hizmetinin de oluşturulacak bir özerk su kuruluşuna yaptırılması kararlaştırılmıştır.

Oluşturulacak özerksu kuruluşu; devlet adına suyu işletecek özel şirketi denetleyecek, tüketici şikayetlerini alacak, yıllık planlamaları yapacak, fiyatı belirleyecek, kısaca su yönetim görevini üstlenecektir.

Buna rağmen, son CTP Parti Meclisi toplantısında suyun yönetimi ile ilgili olarak  Talatın partisinin ‘su konusundaki iradesinden taviz verilmeyeceğini belirtmesinin (www.kibristime.com 27/1272015),devletin sürekliliği ilkesine aykırı olması yanında, anavatana karşı meydan okuma ve kırıcı bir davranış olduğu görüşündeyim.

Çünkü bize ana şefkati ile yardım eden ve tek dayanağımız olan anavatanla ilişkilerimizi bozmak, ülkemize yapılabilecek zararların en büyüğüdür.

Hele KKTCnin kurulmasına karşı olduğunu gizlemeyen, Rum çoğunluğun hegemonyası altına girmemizi sağlayacak federasyonu savunan, özel girişimi destekleyen Avrupa Birliğine girmemizin şampiyonluğunu yapan, görüşmecilik döneminde egemenlik hakkımızdan feragat etmeyi  ve çapraz oy kullanılarak kendi liderlerimizi seçme irademizden bile vazgeçmemizi  kabul eden sayın Talatın ‘ irade ve bağımsızlık sloganlarının arkasına saklanarak suyun kullanılmasını geciktirip engellemesi iyi niyetle bağdaştırılamaz.

Öte yandan CTPnin su yönetimini  belediyelere vermek istemesi, peşinen başarısızlığın kabulü anlamındadır.

Çünkü basında çıkan haberlere göre belediyelerin KIB-TEKe 256 milyon TL, Sosyal Sigortalar dairesine 180 milyon TL, İhtiyat Sandığına 100 milyon TL, Bankalara ise 200 milyon TL dolayında borcu bulunmaktadır.Halen halkımızın belediyelerin hizmet vermemesinden şikayetçi olduğuda  inkar edilemeyen bir gerçektir.

Belediyelerin yerleşim yerlerinde su kaçaklarına sebep olan boruların yenilenmesi için 500- 600 milyon T.L ayrıca, en az 3 arıtma tesisi ve 19 pompalama istasyonu yapımı için de yatırım yapabilecek maddi gücü yoktur.

Mevcut gerçekler nedeniyle, bir çok kişi gibi ben de CTPnin ,başarılı olamadığı hükümetten ayrılmak amacı ile, kırıcı ve meydan okuyucu bir tutum içinde suyun kullanımını geciktirmeye ve engellemeye çalıştığı görüşündeyim.

Talatın  olası çözümden sonra anavatandan gelen suyun yönetiminin Türk kurucu devleti yerine, Rumların dominant olacağı federal hükümet tarafından yönetilmesini kabul ettiğini açıklaması.(www.haberler.com 27/12/2015), şimdi su konusunda ortaya attığı irade ve suyu biz yöneteceğiz sloganları ile çelişkili olup, suyun kullanılmasını  İdeolojik saplantılarla engellediği kuşkularını güçlendirmektedir.

 

Türkiye bizim anavatanımızdır. Her konuda bize hiçbir karşılık beklemeden, ana şefkati ile yardım ediyor. Tek isteği de,bizim  yaşam düzeyimizin daha iyi olmasını sağlamaktır. Bu nedenle su konusundaki önerileri iyi niyetle dikkate alınmalıdır.