Bugün ne Koronavirüs’ten (Covid-19), ne de Tuzla Camisi’ne Bizans bayrağı çekilmesinden bahsedeceğiz. Bir süreden beri rahatsız olan Kıbrıs Türk Halkının Varoluş ve Özgürlük Mücadelesi Lideri Dr. Fazıl Küçük’ün eşi Süheyla Küçük’ü kaybettik. Acımız büyüktür.    Kıbrıs Cumhuriyeti 1960’ta kurulduğunda Rum toplumu adına imzayı atan Başpiskopos Makarios, Kıbrıs Türk toplumu adına da Dr. Fazıl Küçük idi. Makarios, Cumhurbaşkanı; Dr. Fazıl Küçük de Cumhurbaşkanı Yardımcısı seçilmişlerdi… Ancak Makarios bekâr olduğundan, Dr. Küçük’ün eşi Süheyla Küçük, “Kıbrıs’ın İlk First Lady’si” unvanını almıştı…  Bu unvanı layıkıyla korudu ve nicelerine örnek oldu.    Bilgisi, görgüsü ve hoşgörüsü ile herkesin takdirini topladı. Yalnız Türkler ve Rumlar arasında değil, eşiyle birlikte ziyaret ettiği ülkelerde ve hemen her yerde halkın sevgisine mazhar oldu. Başta Türkiye olmak üzere; Dr. Fazıl Küçük ile Almanya ve Hindistan’a resmi ziyaretlerde bulundu.  Her zaman eşinin yanında zarif, onurlu ve saygın duruşu ile dikkat çekti. Onun bu tavrı, varoluş mücadelesinde Kıbrıs Türk kadınına örnek olduğu gibi, mücadele azmini de kamçıladı.    O günlerde Türkiye’de bazı dışişleri bakanlarının, ‘Bizim Kıbrıs diye bir meselemiz yoktur’ şeklindeki sözlerine nazire Dr. Küçük, Kıbrıs Türkünün haklı davasını Türkiye’ye anlatabilmek için Ankara yollarını arşınlarken, Süheyla Hanım iki evladına hem analık, hem babalık yaptı. İletişim teknolojisi gelişmiş değildi o dönemlerde.  Dr. Küçük, günlerce hatta haftalarca Türkiye’de kalmak zorundaydı. Pembe ve Mehmet bu yüzden o zamanlarda baba özlemiyle büyüdüler. Ancak yurt dışında olsa da, Dr. Küçük, hemen her gün mutlaka eşini arar, çocuklarını sorardı…    1953 yılında kurulan Kıbrıs Türk Kadınlar Birliği’nin çok uzun yıllar başkanlığını yapan ve bu görevini başarıyla sürdüren Süheyla Küçük, 3 yıl önce sağlık sorunları nedeniyle başkanlık görevini devrederek, Onursal Başkan oldu. Gerek Kıbrıs Türk kadınının bilinçlendirilmesi, gerekse mücadele yıllarında sorumluluklarını yerine getirmesinde önemli görevler üstlendi. Kadınlar Birliği Başkanlığı döneminde, örgütün BM’ye kaydını gerçekleştirerek, Kadınlar Birliği’ne BM’ye kayıtlı ilk ve tek sivil toplum örgütü olma statüsünü kazandırdı.    Kızı Pembe’yi birkaç yıl önce kaybetmesi Süheyla Küçük’ü çok sarsmıştı. Özellikle son birkaç yıldan bu yana rahatsızlığı nedeniyle genelde zamanını evinde geçiren Süheyla Küçük, “Dr. Küçük’le Bir Ömür” adlı yakın tarihe ışık tutan çok değerli bir de eser bıraktı.    Çok mütevazi ve herkes tarafından sevilip sayılan, saygı duyulan, müstesna bir kadındı Süheyla Hanım.    O kitap için belki de 1 yıl kadar Süheyla Hanım’ın evinde çalışma yaptık. Halkın Sesi gazetesinin arşivlerinden yararlanarak, Dr. Küçük’le geçen yılları, tasada ve kıvançta birlikteliklerini, tanık oldukları ilginç olayları kaleme aldık. Bu arada Kıbrıs Türk Kadınlar Birliği’nin çeşitli aşamalarda yer alan faaliyetleri ve düzenledikleri etkinlikleri de not alarak kitaba ekledik. Haftanın beş gününü ve her gün birkaç saatini bu eserin meydana çıkmasına ayırdık.    EOKA döneminde, varoluş mücadelesi yıllarında geçirilen sıkıntıları ve zor günlerin anılarını tazeleyerek kitaba aktardık.    Süheyla Küçük’ün en acı günlerinden biri de, merhume Fevziye Hulusi’nin oğlu Ongun’un Cornaro Hotel baskınında şehit olmasıydı. Haberi Dr. Küçük almış ve Süheyla Hanım’a söylemişti. Ana-baba günleriydi o günler… Süheyla Hanım, çok yakın aile dostları Hulusi Bey’in evladının şehit olmasını kolay kolay söyleyememişti.  Ama ‘acı haber erken duyulur’ derler ya! Ongun, Kenan Ataol’un eşi Gönen’in kardeşiydi ve mücahitliğini o bölgede yapıyordu. Aynı dönemde Mehmet Küçük de mücahitti ve bazen saçı sakalı birbirine karışmış vaziyette fırsat buldukça ve bölükten izin alarak Halkın Sesi’ne gelir ve Süheyla Hanım, oğlunu orada görme fırsatı bulurdu.    Süheyla Küçük’ün en acılı günlerinin yanında, en sevinçli günlerinden biri de 20 Temmuz 1974 sabahı  Gönyeli, Hamitköy, Ortaköy ovalarına paraşütlerin inişini izlediği andı. Yüzündeki anlamlı ifade, yılların birikintisinin mesajıydı adeta. Kadınlar, erkekler Halkın Sesi binasının damına çıkmış ve dalga dalga inmekte olan paraşütleri seyrediyordu… Süheyla Küçük’ün ağzından o an iki kelime işitmiştim: “En nihayet!” Bir kitaplık laftı bu.    Nur içinde yatsın, mekânı cennet olsun. Ailesi ve Kıbrıs Türk halkının başı sağ olsun.