Pazar günü çok sevdiğimiz Engin Ömer Kunt’u ziyaret ettik.
Engin Ömer Kunt. Elbette birçok başarısı, mücadelesi, sosyal medya paylaşımı ile birçoğumuzun yakından tanıdığı Engin Abi.
Tabi son aklımızda kalan Larnaka’da eşi Ferdiye Kunt’la kırmızı ışıkta beklerken , son sürat gelen bir aracın çarpması ile yaralanmıştı.
Ona ve eşine acil şifalar dileklerimi de buradan tekrar ediyorum.
Hastahanede uzun süren tedavisi nedeni ile uzun süredir Sosyal Medya’da paylaşım yapamıyor.
Engin Abi’nin son paylaşımı hepimizin kulağında.
“ARAÇ KULLANIRKEN BU AKŞAM VE HERZAMAN
* TELEFON İLE KONUŞMAYALIM , MESAJLAŞMAYALIM. HATTA İNTERNET BAĞLANTISINI BİLE KAPATALIM
* ALKOL ALMIŞSAK , YORGUN VE UYKUSUZ İSEK ARAÇ KULLANMAYALIM
- TÜM BUNLARI YAPANLARA DA ENGEL OLALIM.” diye nasihatta bulunmuştu herkese.
Trafik, ülkemizde son dönemlerde en çok tartışılması ve önlem alınması gereken konulardan biri.
Elbette daha birçok konu var. Ancak “hayata dokunan” konular diyoruz ya.
İşte bu başlık tam da “hayata dokunuyor.”
Benimkisi çok basit bir yazı. Hepimizin gördüğünün çok az bir kısmını hatırlatma.
Ülkemizde Trafik Güvenliği ile ilgilenen ciddi dernekler var.
Tümü de çok önemli çalışmalar, önermeler, eylemler yapıyor, farkındalıklar yaratmaya çalışıyor.
Ancak yetmiyor.
Elbette
Örneğin, TRAKAYAD, son açıklamasında 2016 yılında 36 kişinin yaşamını kaybetmesine rağmen, Trafik ve Ulaştırma Hizmetleri Komisyonu ile Trafik Dairesi’ni barındıran Ulaştırma Bakanlığı’nın hala hiçbir resmi vizyonu ve amacı olmadığını ileri sürdü.
Elbette sonrasındaki acı tartışmalarda da ne durumda olduğumuzu hep birlikte yaşadık.
İnterneti karıştırırken dernek açıklamalarından 1974’ten bu yana (2016 ortasına) trafikte 1,848 kişinin hayatını kaybettiğini, en iyi tahminle de 9000 kişinin kalıcı şekilde sakat kaldığının ifade edildiğini görüyorum.
Zaten hiç tartışmadan, bugünkü hali ile yukarıdaki başlığa verceğim birinci cevap Devlet Saygısız. Evet, Devlet insan hayatına saygısız. Umursuz da.
Kapkara ve çizgisiz yollar:
Evet, fakir bir devletin, lüks arabalar süren insanlarıyız.
Ve lüks arabalarımızın ışıkları dahi, yollarda çizgilerin ve aydınlatmanın olmadığı yerlerde; yeterince önümüzü görmemize, güvenli sürüş yapmamıza yardımcı olamıyor.
Gönyeli – Kermiya yolu gece tam bir trafik canavarı.
Bariyerlerimiz yok,
Yollardaki çukurlar yıllarca kapatılmıyor.
Ve daha bir çok.
İyi de hep devlet mi suçlu?
Hep sorguladığım bir olaya dikkat çekiliyor.
“Güney’e geçerken insanlarımız kemerini takıyor, telefonunu kapatıyor, sürat tahditlerine uyuyor. 2003’de açıldı kapılar, 13 senede bir ölümlü kaza oldu, 2 çocuğumuzu kaybettik. 75’den beri Kuzey’de 1848 ölüm oldu. Neden aynı insanlar burada kaza yapıyor da orada yapmıyor? Bizim devletimiz bizi korumaktan aciz olduğu için, Kuzey Kıbrıs’ta gereken trafik denetimi yapılmadığı için, sınırı geçen hemen kemerini açıyor, telefonunu eline alıyor, sürat tahditlerine ve tüm diğer trafik kurallarına uymuyor.”
Elbette onlar uymuyor diye devlet de yan gelip yatamaz. Uymamanın gerekçelerini, uyulmayan yerleri ciddi anlamda tespit edip ceza veya tedbir uygulamalı.
Vatandaş’tan saygı halleri:
Trafikte Sosyal medya kullanımı:
Özellikle iş çıkışlarında daha fazla dikkatimi çekiyor. Trafik sıkışıyor, arabalar ardı ardına Lefkoşa yollarında diziliyor. Her arabadaki şoför, cep telefonunda sosyal medyayı yokluyor. Arakadaki araba korna çalıyor. Kafa kalkıyor tekerlekler 2-3 kez dönebiliyor. Duruyor. Tekrar kaldığı yerden devam ediyor sosyal medya.
Kırmızı Işık:
Kırmızı Işık bir boğayı davet edercesine davet ediyor sürücüleri.
Kırmızı ışık kültürümüz gerçekten çok zayıf. Özellikle birkaç ışık var ki, kamera ile takip edilmesi şart.
Gönyeli Yenikent Çemberi. Koop Gaz’ın hem yanı. Burada kırmızı ışıkta geçmeyen henüz görmedim. Özellikle de Lefkoşadan gelip Gönyeli istikametine gidecek olanlardan. Bir diğeri Citroen ışıkları.
Önerim buraya bir ışık takip kamera sistemi kurulması. Hem devlet iyi bir gelir elde edecek, hem de belki de kaza riski önlenecek, daha güvenli bir hal alacak.
Sıkışan Trafik ve açıkgözlük:
Hepimiz yaşıyoruz, belki de yapıyoruz.
Trafik sıkışıyor, geç kalıyoruz.
Onlarcasının önüne geçmek, zamanında gideceğimiz yerde olmak için bir seçenek.
Bir sağ yapıyoruz, bir sol manevra.
Ne tek yol tanıyoruz, ne dönülmez tabelası.
Kim nereden gelecek umurumuzda değil sanki. Gecikmişiz bir kere.
Elbette çok sınırlı istisnaları olsa da birçoğumuz trafikte saygısızca davranıyoruz.
Daha fazla polisin trafiği yönetiyor olması, daha fazla çizilmiş ve ışıklandırılmış yol ve daha fazla saygı ve dikkat ile az da olsa önlemler alabiliriz sanki.
Elbette denetim ve mühendislik eksenlerinde bilinçli ve bilimsel bir trafik güvenliği sistemi oluşturmalı ve trafikte başarı sağlamış tüm ülkeler gibi kendimize somut hedefler belirlemeliyiz.