Bir önceki BM Genel Sekreteri Ban-ki Moon, Temmuz 2016 raporunda “Müstakbel Kıbrıs Türk Kurucu Devleti”nden bahsederek BM Güvenlik Konseyine taslak bir rapor sunmuştu.

Crans-Montan’a öncesinde – sürecinde ve sonrasına özellikle Sn. Cumhurbaşkanı’nın yapmış olduğu “son” vurgusu, Eide’nin görüşmelerin başlaması için yeni zemin oluşmasının öngörülebilir bir zaman diliminde olmadığını söylemesi tartışmalara ve bir o kadar da ödevlerimize ciddi bir boyut kazandırdı diye düşünmekteyim.

Bunun olumsuz okunmasını vurgulamıyorum. Olumsuz duyulabilir ancak altında yatan olumlu projeleri bir şekilde gün ışığına çıkarmak veya daha ciddiyetle çalışmak gerekmektedir.

Kıbrıslı Türkler, önümüzdeki kısa- orta ve uzun vadeli planlarını bilimsel ve diplomatik unsurlar ve ilişkiler ile yapmak, Federal Çözümü zorlamak ve federal çözüme kadar da hazır olmak zorundadır.

Sürdürülemeyen bugünkü sistemi – hem Kıbrıs’ın genel statüsü hem de Kuzey Kıbrısın statüsü anlamında- değiştirmenin kararlılığı ile adımlar atmalıdır.

Ne yapılabilir sorusuna elbette birçok cevap verilebilir ve bu dönemde korkusuzca tartışmanın – altını doldurmak şartı ile- zeminini de yaratmak sorumluluğu her birimizde vardır.

Bu konuda okuma yapmaya çalışırken, KTTO Meclisi’nin 2016 Şubat ayında yapmış olduğu bilimsel bir çalışma dikkatimi çekti.

Ticaret Odası, ismi Görüşme Süreci ve Federal Kıbrıs’ta Kıbrıs Türk Ekonomisi isimli bir komite oluşturarak “bütünlüklü çözüm sonrasındaki kurumsallaşma ve rekabet edebilirlik için tarım, imalat, inşaat, ticaret, turizm, yükseköğrenim, ulaştırma, haberleşme ve finansal hizmetler sektörlerinde verilmesi gereken olanaklar, destekler ve sürekli korumaların tespit edilmesi” olan bir proje hazırlattı.

Komite,  tarafların bu süre içinde kendi çıkarlarını analiz etmelerinin ve bu süreç öncesinde tüm ayrıntıları çalışmalarının bir gereklilik olduğunu saptayarak, ihtiyaçların ve toplumsal çıkarın tek taraflı olmaması ve ortak çıkarlar şekline dönüştürülmesi, sürdürülebilir ve birlikte yaşayabilir olmasına katkı koymayı gerekli gördü.

Yine bu komite, raporunun amacını  bütünlüklü çözüm sonrasındaki kurumsallaşma ve rekabet edebilirlik için tarım, inşaat, ticaret, turizm, yükseköğrenim, ulaştırma ve haberleşme sektörlerinde verilmesi gereken olanaklar, destekler ve sürekli korumaların tespit edilmesi olarak da belirlemiş.

Bu kapsamda ilk olarak söz konusu sektörler aynı format kullanılarak ayrı ayrı analiz etti. Bu formata göre, birinci olarak, her sektörün durumunu kısaca tespit etmek için ilgili sektör üzerine olan mevcut çalışmalar taranmış ve kısıtlı da olsa var olan veriler irdelenmiş.

Büyük, ciddi ve tartışma zemini yaratan bir belge olarak tartışılması gereken  sunumlardan sadece biri.

Sistemin süslenip, allanıp-pullanarak değiştirilemeyeceği, kültürle birlikte büyük ve cesur adımların atılması gerektiğini hepimiz biliyoruz.

Bunun için Kıbrıslı Türkler Avrupa Birliği’nden haklarını talep etmelidir.Uyum için 2008 yılında başlatılan ve sonrasında durağanlaşan çalışmaları tekrardan yoğunlaştırması için AB’yi zorlamalı, Kıbrıslı Türkler ile ilişkilerini yeniden tarif etmeleri için diplomatik olarak kanallar açmalıdır.

Sporcular, öğrenciler için hala hazırda varolan birçok hakkın iadesi veya kullanılması için uluslararası arenada girişimler yapmalı, gençlerimizin daha geniş bir ufukla çalışmalar yapabilmesinin önü açılmalıdır.

Ekonomik ilişkilerin tekrardan düzenlenebilmesi, engellerin ve/veya hukuki sınırlamaların da kaldırılabilmesi için girişimlerden kaçınılmamalıdır.

Elbette BM Güvenlik Konseyinin kararları ortadayken farklı hayaller kurmak gerçekçi olamaz.

Federal Kıbrıs Türk Devletinin hazır olabilmesi için oturup beklememeli, belirsizlikten medet ummamalı, süslemekten vazgeçmeli, belki de sistemi “yıkıp” yeniden yapmayı tartışmalı...