Her yıl 5 Haziran’da birçok kürsüde ve birçok köşede iyi dileklerle Dünya Çevre Günü hatırlanır.
Bizim ülkemizde çevre denince, Çevremin günü anlaşılmakta.
Elbette bu konuda çok hassas, çok ciddi çalışmalar yapan Sivil Toplum Örgütleri, bilim insanları, siyasi partiler mevcut.
Bugün, vatandaşın günlük hayatında ne kadar çevreye duyarlı olduğundan bahsetmeyeceğim. Bunu zaten günlük hayatımızdan biliyor ve görüyoruz. İhbar ediyor muyuz? Belki bazılarımız.
Bugün; Hiç başka yasalara yani Çevre, Kıyılar, Eski Eserler, Turizm vb. ile ilgili özel yasalara gitmeksizin, yalın olması açısından KKTC Anayasasının belirli konularda ne dediğine bakmayı tercih ediyorum.
İşte çevreye dair olduklarını düşündüğüm ve özellikle son dönemde görmezden gelinen belirli anayasa Maddeleri:
Madde 37
Devlet, toprağın verimli olarak işletilmesini gerçekleştirmek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçiye toprak sağlamak amaçlarıyla gereken önlemleri alır. Yasa bu amaçlarla, değişik tarım bölgelerine ve çeşitlerine göre toprağın genişliğini gösterebilir.
(1) Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır ve yalnız kamu yararına kullanılabilir.
(2) Belediye sınırları dışındaki kıyıların yüz metrelik şeridi içinde kalan bölge-de yalnız Devlete ait, çok gerekli ve kamu yararına olan tesisler kurulabilir. Ancak, bu gibi tesisler, kıyıların doğal güzelliğini bozacak nitelikte olamaz.
C. Tarih, Kültür ve Doğa Varlıklarının Korunması
Madde 39
Devlet, tarih ve kültür değeri olan eser ve anıtlar ile doğa varlıklarının korunmasını sağlar; bu amaçla düzenleyici, destekleyici ve özendirici önlemleri alır. Bunlardan özel mülkiyete konu olanlara getirilecek sınırlamalar ve bu nedenle hak sahiplerine yapılacak yardımlar ve sağlanacak bağışıklıklar yasa ile düzenlenir. Yıkılan veya herhangi bir şekilde yok olan veya tahribata uğrayan tarihi yapıların yerine başka bir yapı inşa edilemez. İnşa edilme zorunluluğu doğarsa, yıkılan veya herhangi bir şekilde hasar gören tarihi yapı aslına uygun bir şekilde yeniden inşa veya tamir edilir. Devlet, bu amaçla gerekli önlemleri alır ve yasal düzenlemeleri yapar.
D. Çevrenin Korunması
Madde 40
(1) Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
(2) Gerçek veya tüzel kişiler, hiçbir amaçla, insan sağlığını bozacak veya deniz varlıklarını tehlikeye düşürecek nitelikteki sıvı, gaz ve katı maddeleri denizlere, barajlara, göllere veya derelere akıtamaz veya dökemez.
(3) Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin, gerçek ve tüzel kişilerin ödevidir.
(4) Devlet, milli parklar oluşturulması amacıyla gerekli önlemleri alır.
Yukarıda Anayasa’dan alıntı yapmış olduğum ve Devlete (Hükümete- Meclise ) bu konuda tedbir alması gerektiğini söyleyen maddelerin sadece şahsen Mahkeme Koridorlarında veya salonlarında tanıklığını ettiğim birkaçına göz attığımızda son bir yılda sadece Kuzey Kıbrısın değil, Dünya Miraslarının da ne kadar değer bulduğunu ve Anayasamızdaki görev ve ödevlere ne kadar uyulduğunu birlikte düşünelim.
Aşağıda, Kıyılara, Tarihe, Kültüre, Doğaya, Toprağa ilişkin UBP ve DP tarafından alınmış ve bağımsızlarca desteklenmiş birçok karar var.
Bedi’s Piknik Alanı,
Tuzla (Salamis) Sit Alanı,
Ötüken Orman Alanı,
Kumyalı Orman Arazisi,
Tatlısu Sahili,
Girne İkinci Bölge Emirnamesi,
Girne Antik Liman,
Çıkarma Plajı,
Karşıyaka Gorno Tepesi,
Lefkoşa Metehan Askeri Bölgesi 200 dönüm.
Tüm bunalar son bir yıla sıkıştırılmış ve çevreye ciddi anlamda tahribat getiren veya getirecek olan veya engellenmeseydi ciddi sorunlara yol açacağı çok belirgin olan birsürü faaliyet yapılmış ve halen dahası yapılmakta ısrar edilmekte.
Bazen soruyorum, bizim ülkemizde çevre denince birileri sadece kendi çevresini mi anlıyor?