İtalyan’ın ENI şirketine ait “Saipem 12000 adlı sondaj gemisi; GKRY’nin tek taraflı ilan ettiği 13 parselden 6’ncısında yaptığı sondaj çalışmalarının ardından 9 Şubat günü yöneldiği 3. Parsele giderken “askeri tatbikat” nedeniyle Türk Savaş Gemileri tarafından durdurulmuştu..
9 Şubat günü İtalya’nın ENI Enerji Şirketi Sözcüsü, “Saipem 12000” adlı sondaj gemisinin Kıbrıs’ın güney batısından güney doğusuna doğru giderken bölgedeki “Askeri Çalışmalar” gerekçe gösterilerek ‘Türk Savaş Gemileri’ tarafından durdurulduğunu ve beklemede kaldığını duyuruyordu…
O günde, Anavatanımız Türkiye’nin 22 Şubat’a kadar sürecek Navtex’i ilan etmesinin ardından; başta AB, İtalya, Fransa, İngiltere, ABD nezdinde destek arayışına çıkan Rum-Yunan ikilisi “Saipem 12000” sondaj gemisini engelleyen Türkiye’yi uluslararası Hukuk ihlaliyle suçluyordu...
Ancak “uluslararası hukuk” uzmanı, Yakın Doğu Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı ayni görüşte değildir. Prof. Dr. Pazarcı: “ Rum tarafı ‘Ben kendi tarafımda Münhasır Ekonomik Bölge ilan ettim, Kıbrıs’ın tümü üzerinde değil’ diyerek bunu savunmaya kalkıyor. Ama Kıbrıs Adasındaki iki toplum, bir devlet olarak bir gün eğer birleşecekse, bunun birlikte düzenlenmesi gerekiyor” dedi.
Güney Kıbrıs’ın hukuken MEB ilan etme hakkı olmadığını belirten Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı, “Bir ada, eğer bir devletin parçası ise kendi başına MEB ilan edemez. Ama bir Kıbrıs Cumhuriyeti olsaydı ilan edebilirdi. Burada sorun iki toplumun bir arada Kıbrıs Cumhuriyeti’ni oluşturmamasıdır” ifadesini kullandı.
Kaynak:http://www.dw.com/tr/k%C4%B1br%C4B1staki--sondaj-krizinin-sebebi-daha-derinlerde/a-42616732
Bir süre sonra ENI Sözcüsü Calude Descalzi “Bölge bizim kontrolümüzde değil, bu mesele Fransa , İtalya, Türkiye, Kıbrıs ve AB’nin yönettiği diplomatik bir meseledir” diyerek çekilmek isterken 16 Şubat günü tahrik edici bir açıklamada bulunan Yunanistan’ın Avrupa İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakanı Vekili Yorgos Katrugalos: “O Sondaj Olacak” diyordu!...
20 Şubat tarihli Rum basını, Doğu Akdeniz’de Kıbrıslı Rumlar adına keşif sondajı yapan Saipem 12000’in 3. Parsele girememesi halinde , Kıbrıs Rum Yönetimi’nin kötü senaryo ile karşı karşıya kalınacağını, ‘Saipem 12000’ giderse doğal gaz hayalleri suya düşer” deniliyor ve de bu Türkiye yüzünden yapılamayan ilk sondaj olacağını ve böyle bir şeyin şu anlama geleceğini vurguluyordu:
- Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bütün enerji programı Türk meydan okumaları şartına bağlı olacak,
- Kıbrıs Cumhuriyeti yalnız enerji konularında değil; bütün konularda egemenlik haklarını kullanmakta aciz kalacak,
- Enerji programı kesin şekilde buz dolabına girecek ve bundan sonra (Enerji Programını) Kıbrıs sorununa ve kendi çıkarlarına bağlayacak olan Türk hükümetine bağlı olacak,
- Yabancı şirketler ve bölgedeki müttefikler açısından da güvenilmez hale gelecek, bunun da bir çok olumsuz etkisi olacak... Kaynak: https://www.aydinlik.com.tr/dogu-akdeniz-de-sular-isiniyor-tsk-tatbikati-uzatti-rum-yonetimi-acil-toplandi--turkiye-subat-2018-21
Nitekim yaşanan gerginliklerin ardından Navtex’in süresinin dolmasına 2 gün kala Türkiye; 20 Şubat günü, 10 Mart’a kadar sürecek yeni bir Navtex ilan ederek Rum tarafı adına sondaj yapmayı hedefleyen İtalyan ENI şirketi’nin “Saipem 12000” sondaj gemisinin 3. Parsele girişine kesinlikle izin vermeyeceğinin mesajını veriyordu …
İtalyan ENI şirketine ait “Saipem 12000” sondaj gemisinin geri dönebileceği korkusu içinde olan Rum-Yunan ikilisinin korktuğu başına gelecekti!.. Nitekim 21 Şubat günü ENI şirketi “Saipem 12000” sondaj gemisi için geri dönme kararı alıyordu..
Daha ilk günden ; Ankara ve Kıbrıs Türk tarafı , konuyla ilgili olarak “Birlikte Hareket Edileceği” mesajını verirken anavatanımız Türkiye “Kıbrıs Türk halkının haklarının ihlal edilmesine izin vermeyeceğiz” diyordu…
Sonuç olarak; İtalya’nın ENI şirketine ait “Saipem 12000” sondaj gemisinin 3. Parsele girmek ve sondaj çalışmalarına başlamak istemesi karşısında “Türkiye’nin kararlı duruşu” ile sondaj çalışmaları Rumların aleyhine bir gelişmeye dönüşürken; bu noktadan sonra diğer şirketler ve uluslararası aktörler Kıbrıs Türk halkının haklarını ve KKTC’nin bir devlet olarak varlığını ve geleceğini dikkate almak durumunda kalacaklardır...DEVAM EDECEK…