Günlük gaileler içinde, patates ve soğan fiyatlarındaki yükselişlerin kederi peşindekendimizden o denli geçtik ki, başta geleceğimiz diye nitelendirdiğimiz gençliğimiz olmak üzere dolaylı bile olsa toplumun büyük bir kesimini sarmalayan uyuşturucu belasını yok var sayarak yaşıyoruz.

Halbuki Sinir ve Ruh hastalıkları hastanesine uyuşturucudan getirilen ve yaşları on sekiz in altında ve hemen üstünde olan gençlerimizin dramını bir görebilseniz!

Düşüne bilir misiz, ahtapotun kolları gibi her yere uzanabilen uyuşturucu şebekesi hastaneye tedavi arzusuyla yatan gençlere kadar uzanabiliyor!

Kimler tedavi talebi ile müracaat yaptı, bunu bile tespit edebiliyor,araştırabilme cüretini gösterebiliyor!

Geçtiğimiz günlerde bir vesile ile Burhan Nalbatoğlu Devlet hastanesindeydim. Hastanede park sorunu o denli içinden çıkılamaz hale gelmiş ki arabamı ta Sinir ve Ruh Hastalıkları hastanesinin önüne park edebildim.

Yanıma tanıdık bir sima yaklaştı “Adnan abi merhaba, nasılsın” selamlaşmasının ardından birilerinin duymasından çekinir bir halde hemen konuya girdi.

Öyle şeyler anlattı ki, yıllardır basının içinde biri olarak utandım!

Kayıtsızlığımıza, nemelazımcılığımıza, toplumun felaketine yol açabilecek böylesi hayati bir konuya yeterince el atmayışımıza, neler olup bittiğinden uzak kalışımıza hem üzüldüm, hem hayıflandım!

Her Allahın günü gazete sayfalarında, internet ortamlarında ülkemizdeki uyuşturucu olayları ile ilgili haberler yoğun bir şekilde manşetlere çıkıyor.

Halbuki basında yer alanlar aysberg in görünen kısmı, ya görülmeyenler, yakalanamayanlar,tespit edilemeyenler.

Görülen o ki uyuşturucunun yaygın bir şekilde gençliği,dolayısıyla toplumu sarmalına almasına rağmen hala daha uyuşturucu ile mücadele devlet politikası olamamış!

Politika malzemesi olmanın, duygulandırıcı nutukların, konu ile ilgili yapılan konferansların, toplantıların, seminerlerin ötesine geçememiş!

Cürümleri tespitte, suçluları en kısa sürelerde yakalayıp yasaların öngördüğü şekilde ceza almasına öncülük eden Emniyet maalesef uyuşturucu konusunda tutuk kalmış!

Nedeni ise mecliste incir ipine döndürülen ilgili yasalar, ticaretini yapanlara verilmesi gereken ağırlaştırılmış cezalar, oluşturulması zaruri rehabilitasyon merkezleri.

Önemli olan paketçi olarak tabir edilen, bir iki içimlik uyuşturucu karşılığı gençler arasında cirit atanlar yanında, işin kaynağına, işin baronlarına ağır darbeler indirmek.

Mecliste kısır döngüler içinde “dedim, dedi” martavallarıyla zaman öldürmek, iş yaparmış gibi gözükmek yerine,toplumsal yara haline gelen uyuşturucu ile mücadelede gerekli yasaların bir an önce ivediliklesonuçlandırılması kaçınılmaz olmalıdır.

Sadece geçirilecek yasalarla değil,

uyuşturucu müptelası gençlerin ceza evi yerine oluşturulacak rehabilitasyon merkezlerinde topluma kazandırılması yolunda ciddi adımlar atılması ve en nihayet polisin elini güçlendirerek zehir tacirlerinin kökünün kurutulması.

Mücadeleyi sadece üç beş duyarlı insanla birlikte sorumluluk bilinci içinde uyuşturucuya adeta savaş açan Emniyet birimlerinden beklemek te yanlış.

Aileler olarak çocuklarımızın kimlerle düşüp kalktıklarını, hal ve davranışlarda değişiklikler olup olmadığını öncelikle ailenin tespit etmesi ve zamanında müdahalede bulunması uyuşturucu ile mücadelenin temelini oluşturduğunu unutmamalıyız.

Ne yazık ki hala daha böylesi bir belaya karşı top yekun savaş açma cesaretini ortaya koyamıyoruz!