Kıbrıs sorunu çok hassas bir konudur. Kıbrısta , Türklerden ve Rumlardan oluşan dini , dili , ırkı, kültürü

Kıbrıs sorunu çok hassas bir konudur. Kıbrısta , Türklerden ve Rumlardan oluşan dini , dili , ırkı, kültürü  örf ve adetleri farklı tamamen farklı iki ayrı halk vardır. Bunların dışında sayıları çok az olan Maronit/Ermeni ve/Yahudilerin yaşadığı bilinmektedir.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Kıbrıs Türklerinin halk olduğunu kabul etmiyor.  Rum liderliği , %80ni Rumlardan oluşan “Kıbrıs Halkı” içindeki ‘Azınlık Türk Cemaati veya ‘Azınlık Türk Toplumu olduğunu ve dolayısıyla  Kıbrısta Türklerin  ayrı egemenlik  ve ayrı self-determinasyon hakkının  bulunmadığını  ve self-determinasyon hakkının    sadece  kendilerine ait olduğunu savunmaktadırlar.

Dolayısıyla ,Rum liderliğine göre  ‘halk olmayan , egemenlik ve  self-determinasyon hakkı olmayan Kıbrıs Türklerinin    devlet kurma  hakkı yoktur ,KKTC yasal değildir ve  gayrı meşrudur. Yine  Rum liderliği  Adada tek halk olduğuna göre  tek egemenlik ve tek devlet vardır ve de Kıbrıs Türklerinin    “İki Eşit halka ve “iki eşit egemenliğe” dayalı  , “İki eşit devlete” dayalı  bir anlaşma  yapma istekleri kabul edilemez.

Rum Yönetimine göre, Rumlar çoğunluk, Türkler Azınlıktır ve Kıbrısta   üniter bir devlet kurulması kaçınılmazdır. Halbuki 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinde  İki eşit halk  bağımsızlığı ve egemenliği  paylaşmaktaydı.1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının temelini teşkil eden  1959 Zürih  ve Londra Anlaşmalarına göre   Kıbrıs Cumhuriyeti Kıbrıs Türk ve Rum halklarının eşit ortaklığına  eşit ortaklık haklarına dayanıyordu. Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasına göre Türkler azınlık değil, eşit hak ve şartlara sahip milli bir varlıktı…

Ancak bu anlaşmaları Enosise sıçrama tahtası olarak kabul eden Makarios  çok geçmeden 1959 Zürih ve Londra Anlaşmalarını Adanın İngiliz Sömürge   geçmişinden kalma   bir haksızlıktır diyerek devamlı eleştirmeye başlamıştı.

Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının   173üncü maddesinde yer alan    başlıca 5 şehirde  her iki toplumu temsil eden    belediyelerin kurulması   ve sınırlarının tespit edilmesinin Türkler tarafından   desteklenirken  Rumlar ise buna destek vermiyorlardı. Nitekim   Türk Cemaat(Toplum) Meclisi 31 Aralık 1962de  çıkardığı Türk belediyeler  Kanunu ile    var olan Türk Belediyelerin    hukuki dayanağını hazırladı . Ancak   Makarios Türk Belediyeler Kanununu uygulamadı.  Bunun üzerine Türk tarafı  Anayasa Mahkemesine başvurdu. Türk Belediyelerinin   kurulmasının  adada Türk Yönetiminin kurulmasına  yol açacağı gerekçesiyle   Makarios Anayasa mahkemesinin Türkler lehine vereceği kararı tanımayacağını   bildirerek karşı çıktı.  Nitekim Anayasa mahkemesi Türkler lehine karar verdi.   Ama Rumların   Anayasa Mahkemesi başkanı Alman Prof.Dr. E.Forsthoff ve Sekreteri Dr. Heinze  istifa etmek durumunda kaldılar. Böylece 1960 Anayasasının maddeleri altındaki hükümet çalışamaz duruma gelmişti.

İçişleri Bakanı Polikarpos Yorgacis 1963de Akritas Planı olarak adlandırılan  bir plan önerdi.  Bu plana göre öncelikle uluslar arası toplum Kıbrıs Türklerine fazla taviz verildiği konusunda  ikna edilecekti. Kıbrıs Türkleri de Anayasada yapılacak değişikliklerden korkmamaları gerektiğine inandırılacaklardı. Bu Plan Türkleri  azınlık haklarına razı etmeyi hedefliyordu. Rumlar Anayasada mevcut 13 maddenin değiştirilmesi isteniyordu. Türkler bu değişikliği kabul etmezlerse  şiddet kuvvet kullanarak “bir veya iki gün içinde” şiddet kullanarak yabancı kuvvetler müdahale etmeden  Türklerin boyun eğmesi sağlanacaktı.

30 Kasım 1963de  , Anayasada 13 maddede değişiklik yapılmasını Türkiye adına İsmet İnönü  ve Kıbrıs Türk halkı adına da Dr. Fazıl Küçük reddetti. Bunun üzerine 21 Aralık 1963de Akritas Planı devreye konularak Kanlı Noel saldırıları başlatılır. 11 yıl boyunca  Kıbrıs Türk halkına karşı katliamlar yapıldı, 16 günlük bebekten 90lık yaşlılara kadar toplu mezarlara konulduk.

Anavatanımız Türkiye işte o iptal edilmek istenen 1960 Garantörlük Anlaşmaları haklarından yararlanarak 20 Temmuz 1974de düzenlediği Barış Harekatı ile  özgürlüğüne kavuştu, bayrağına ve anavatanına kavuştu.

Cemaatların , self-determinasyon ve  ayrı devlet kurma hakkı yoktur.Devlet kurma hakkı ancak halklara verilir.Kıbrısta Türkler ve Rumlar, iki eşit ve egemen halk olarak  ve de kendilerine tanınan  self-determinasyon haklarını kullanarak, kendi iradeleriyle  1960da Kıbrıs Cumhuriyetini kurmuşlardır. Dolayısıyla Kıbrıs Cumhuriyeti iki eşit halkın  ortaklığına dayanır. 1960 Anlaşmaları ile Kıbrıs Türk ve Rum halklarının eşitliğine ve ortaklığına dayalı fonksiyonel bir federal devlet idi. Egemenlik her iki halka eşit olarak verilmişti. Bu BMin kayıtlarına da geçmiştir.

Kıbrıs Türk halkı egemen bir halktır.Ulu önderimiz  Atatürk, “özgürlüğün de , eşitliğin de  Adaletin de temeli egemenliktir” diyordu. Egemenlik bir halkın  , özgürce yaşaması,  kendi kendini bağımsızca yönetmesi, kendi toprakları üzerinde  son söz hakkına sahip olması,  kendi geleceğini özgürce tayin hakkında hür ve özgür olarak  karar verme hakkıdır.

Rumlara göre   herhangi bir devlet mensubu ve/veya BM mensubu Kıbrısta ‘iki taraf yerine , ‘iki halktan hiçbir zaman bahsedemez, ilgili  makamların   öyle bir şansı yoktur. Nitekim  yaklaşık bir yıl önce  4 Mayıs 2014de  BM Genel Sekreterinin Siyasi İşlerden Sorumlu Yardımcısı Jeffery Feltman  kısa bir süre için Kıbrısa ziyaret yaparak KKTC Cumhurbaşkanı sayın Dr. Derviş Eroğlu ve Rum Yönetimi lideri Anastasiadisin yanında, Kıbrıslı Türk Müzakereci Kudret Özersay ve Rum Yönetimi Müzakerecisi Andreas Mavroyannis ile yapmış olduğu    görüşmelerin ardından  Adadan ayrılmadan önce yapmış olduğu  açıklamada  “İki Halk” kavramını kullanması onun başını ağrıtmıştı. Rum tarafının iddiasına göre bu ifade Kıbrıs Türklerinin statüsünü  yükseltiyordu  ve böyle bir ifade kullanılamazdı!...

O günde Rumlar bu konuda bayağı yaygara kopartmışlardı. Ancak KKTC olarak , KKTC Hükümeti olarak , KKTC Başbakanı olarak,  KKTC Meclisi olarak, KKTC Cumhurbaşkanı olarak ses vermedik ve de sayın Feltmana sahip çıkmadık, sahip çıkamadık. Netice mi? Neticede adam ben bu ‘Two Peoples kavramını ‘iki taraf anlamında  kullanmıştım demek durumunda kalmıştı!...

Anastasiadis görüşme masasını terk etmesinin ardından 7 ay sonra görüşmeler büyük güçlerin baskıları altında  yeniden  başlamıştır.  Görüşmelerde olumlu bir  sonuca varılabilmesi için  her şeyden önce Rum liderliği Kıbrıs Türk halkının  egemenliğine   ve 32 yıllık KKTCnin   varlığına saygı duymak durumundadır….

 

Sonuç olarak , Kıbrıs sorununa siyasi çözüm aranırken  Kıbrısta dini, dili, kültürü ve ırkı tamamen farklı iki ayrı halkın ve de  iki bağımsız ve egemen devletin varlığı göz ardı edilemez.  Bu iki bağımsız ve egemen devlet arasında kurulacak iyi ilişkiler kalıcı bir anlaşmanın da temelini  oluşturacaktır…. Kıbrısta çözüm 1974 Barış Harekatıyla gerçekleşmiştir. Yapılması gereken sadece barış anlaşmasıdır…