Yaklaşık yarım asırdan beri sürdürülen toplumlararası görüşmelerde, Rum tarafının adanın tümü üzerinde egemen olma isteği nedeniyle bir sonuç alınamadığı, çözümsüzlükten Türk tarafının sorumlu...

Yaklaşık yarım asırdan beri sürdürülen toplumlararası görüşmelerde, Rum tarafının adanın tümü üzerinde egemen olma isteği nedeniyle bir sonuç alınamadığı, çözümsüzlükten Türk tarafının sorumlu tutulamayacağı bilinen bir gerçektir.

Rum yönetiminin dış işleri eski Bakanı Rolandis bile, herhalde  bir anlaşma yapılmasına yardımcı olabilmek düşüncesi ile , bu gerçeği açıklamak zorunda kalmıştır.

Bilinen gerçeklere rağmen, sayın Akıncının cumhurbaşkanı seçilmesi nedeniyle, çözüm umutları yine de hem Kıbrısta hem de dışta artmıştır.

Çünkü sayın Akıncı,  samimi olarak Kıbrıs sorununun çözümünü isteyen ve bunu şiddetle savunan bir kişi olarak tanınmaktadır.

Seçim konuşmalarında  da, ağırlıklı olarak hep Kıbrıs sorununun çözümü için çalışacağını açıklamıştır.

Sayın Akıncının cumhurbaşkanı seçilmesi ile ortaya çıkan olumlu hava karşısında, Kıbrısta içtenlikle ve gerçekten artık bir anlaşma yapılmasını isteyen tüm ilgili tarafların, süreci desteklemesi ve olumsuz davranışlardan kaçınması gerekir.

Özellikle iki halkın anavatan yetkilileri, BM ,Avrupa Birliği ve Kıbrıs sorunu ile ilgilenen yabancı devletler, tek taraflı girişimler,açıklamalar ve kararlarla sürece zarar vermekten kaçınmalıdır.

Hal böyle iken, Türk tarafının iyi niyetli tutum ve açıklamalarına karşı,önce Yunanistan dışişleri bakanı,  bir çözüm olabilmesi için, adada tek bir Türk askeri kalmamasını gerektiğini açıklamıştır.

Çözüm parametrelerinin bilinmesine ve daha önceki liderler tarafından Gambari girişiminde kabul edilmesine rağmen, güneyde etkili olan bir siyasi parti başkanı ile Baş Piskobos, iki kesimli federasyonu amaçlayan çözüme karşı olduklarını ifade etmişlerdir.

Öte yandan Kıbrıs sorununun çözümünü zorlaştırdığı bilinen Avrupa Birliğinin parlamentosu, tam da görüşmelerin arifesinde, Türk askerinin adadan ayrılmasını ve Maraşın iadesini isteyen, serbest ticareti ve Türklerin Avrupa Birliğinde temsil edilmesini reddeden bir karar çıkarmıştır.

Özetle,güneydeki siyasilerin,Yunanistan yetkililerinin açıklamaları ve Avrupa Birliğinin görüşmelerin arifesinde aldığı Rum yanlısı karar,çözüme yardımcı olmamaktadır.

 Görüşmelerin arifesinde Avrupa parlamentosunun Rum yanlısı karar çıkarması, Yunanistan ve Rum kesiminde yapılan açıklamalar, bunların Kıbrısta adil bir barış anlaşması yapılmasından yana olmadıklarını göstermektedir.

Açıkça anlaşıldığı gibi Yunanistan, Rum siyasiler ve Avrupa parlamentosu Kıbrıs sorununun çözümü için, Türk tarafının teslim olmasını içeren bir anlaşma beklentisi içindedir.

Bu durumda sırf bir çözüm olsun da nasıl olursa olsun görüşü ile hareket edilmesi ve devletimizden, iki kesimlilikten iki toplumluluktan ödün vermemiz ve anavatanın fiili garantisini içermeyen bir anlaşmayı kabul etmemiz, adadaki varlığımızın yok olmasına zemin hazırlayacaktır.

Zaten bir teslim anlaşmasının yapılacak referandumda da, halkımız tarafından kabul edilmeyecektir.

 

İşte bu nedenle, varlığımızın riske sokulmaması için, vazgeçemeyeceğimiz kırmızı çizgilerimizi ortaya koymamız, Rumların teslim olmamızı sağlayacak çözümde ısrar etmeleri durumunda da, artık başka çözüm seçeneklerine yöneleceğimizi açıklamalıyız.