20 Temmuz 1974 Barış Harekatının  43. Yıl  dönümünü kutladığımız bugünde  mutluyuz, gururluyuz.

Yunanistan’daki Albaylar Cuntası  ; yasa dışı yollardan  Ada’ya soktuğu  birlikleriyle  ve de Yunan  Subaylarının komutasındaki RMMO’nun, Grivas’ın komutasındaki EOKA-B ve milis kuvvetlerinin  15 Temmuz 1974’te  Makarios’a karşı düzenledikleri darbe  ile Makarios’u  devirmeleri ve onu  öldürmeleri için  emir vermişti. Ancak bilinmelidir ki esas hedef, Enosis’i gerçekleştirmekti, buna engel olmak isteyen  Kıbrıs Türk halkının da toptan imhasını öngören  Ipestos Planını uygulamak  ve hedefe uylaşmasını sağlamaktı!..

15 Temmuz 1974 sabahının  erken saatlerinde Yunan Cuntası  gerçekleştirdiği darbe ile  10 saat içerinde  Kıbrıs’a  el koymuştu!.. Bu darbeden  kıl payı  sağ kurtulan   ve Baf’a kaçmayı başaran, İngilizlerin sağladığı  bir Helikopterle  İngiliz üslerine getirilen  Makarios,  bir uçak ile önce  Malta’ya  ve oradan da  Londra’ya götürülmüştü.

Makarios’un iktidardan  uzaklaştırılmasının hemen ardından, insan kasabı diye ün salan ve  ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı’na getirilen  Nikos Sampson     hemen ertesi günü  Kıbrıs Helen Cumhuriyeti’ni ilan eder. Böylece Şubat 1959 Zürih ve Londra  Anlaşmaları  temelinde kurulan  ve  1961’de BM tarafından  tescil edilen  ayrıca yine  1961’de İngiliz Milletler Topluluğuna katılan Kıbrıs Cumhuriyeti  ortadan kaldırılmıştı.

Yunan Cuntası düzenlediği söz konusu darbe ile  Kıbrıs’ın bir Yunan toprağı olmasını hedefliyordu. Kıbrıs’ı sahipsiz  bir ada olarak gören Yunan Cuntası  Ada’yı    kendi topraklarına  ilhak etmeye çalışıyordu. Rum-Yunan ikilisinin Ada’yı kana buladığı  o günde , Kıbrıs’ta  Megali İdea ve  Enosis sesleri yükseliyordu.

Neticede Kıbrıs’ta ilan edilen  “Kıbrıs Helen Cumhuriyeti”  anavatanımız Türkiye’nin sabrını taşırmıştı…  Türkiye’nin  bu durumu hoş karşılaması  söz konusu olamazdı ve de  Kıbrıs’ın  Yunanistan’a bağlanmasına tahammül edemezdi.

19 Temmuz 1974’te  BM Güvenlik Konseyi’nde konuşan  Makarios: “Ülkem Yunanistan’ın işgali altındadır. Yunan subayları bu Ada’da oldukça bu  işgal devam edecektir. Kıbrıs’ta Rumlar’ın da Türkler’in de hayaları tehlikededir, müdahale ediniz” diyordu.

Gelinen noktada  hiç kimse  anavatanımız Türkiye’nin yapacağı askeri bir müdahaleye karşı çıkamazdı ve de engel olamazdı. Türkiye, daha fazla zaman kaybetmeden , Kıbrıs’ı  Rum-Yunan  işgalinden   kurtulması için   Garanti Anlaşmaları’nın  verdiği görevi  yerine  getirmek için    Ada’ya  askeri  müdahalede bulunmak durumundaydı.  Ayni zamanda Kıbrıs Türk halkını ve yaşadığı toprakları  Rum-Yunan ikilisinin pençesinden  kurtarmalıydı..

Neticede anavatanımız Türkiye, 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarından beri sabretmişti. Türkiye, Yunanistan’ın Makarios’a karşı darbe düzenlemesine kadar, Kıbrıs Helen Devleti’nin ilan edilmesine kadar sabırla beklemişti, ama daha fazla bekleyemezdi!..

Türkiye , geçen yıllar içerinde  Kıbrıs sorununun adil  ve kalıcı;  tarafların  milli çıkarlarını tatmin edici  bir siyasi çözüme  varabilmek için   diplomatik  bütün yolları  denemiş ve  elinden gelen çabayı  göstermiştir. Ancak anavatanımız Türkiye’nin bu gayretlerine  rağmen  Rum-Yunan ikilisi  diplomatik süreci adadaki  kendi siyasi ve askeri güçlerini  güçlendirmek  ve Enosis’e  giden yolu açmak için  uğraş veriyorlardı.

Rum-Yunan ikilisinin Megali İdea hayallerine dur demek için  Türkiye’nin askeri müdahalesi kaçınılmaz olmuştu.  Rum-Yunan ikilisinin   Kıbrıs Türk halkına  karşı bir soykırım  girişimleri söz konusuydu.

Sonuç olarak; Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu Garanti Anlaşması’nın IV. Maddesinin  kendine tanıdığı  yetkiye  dayalı olarak Kıbrıs’a asker çıkarmaya karar vermişti.

20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’a barış ve huzur gelmiştir. Kıbrıs’ta çözüm gerçekleşmiştir.  13 Şubat 1975’te KTFD ilan edilmiştir. 2 Eylül  1975’de  Viyana’da  BM Genel Sekreteri Kurt Waldeim’ın gözetiminde ve denetiminde imzalanan “Nüfus Mübadele Anlaşması” ile  iki bölgelilik gerçekleştirilmiştir.

Toplumlararası görüşmelerden bir sonuç alınamaması üzerine Kıbrıs Türk halkı self-determinasyon hakkını kullanarak  KKTC’ni ilan etmiştir. KKTC, Kıbrıs Türk halkının geleceğidir, yarınıdır. KKTC’ni yaşatmak ve yüceltmek, tanınmasını sağlamak; göndere çekilen bayraklarımızın   ebediyen dalgalanmasını sağlamak boynumuzun borcudur.

Kıbrıs Türk halkı, Atatürk ilke ve devrimlerinden aldığı  ruh, ilham  ve güçle   bağımsız ve egemen  devletimiz  KKTC’ne  sahip çıkacaktır…