Şubat 1959 Zürih ve Londra Anlaşmaları temelinde, 16 Ağustos 1960  Lefkoşa Antlaşmaları ile Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edilirken, Garanti Anlaşmaları çerçevesinde 650 kişilik Türk Askeri Alayı  ve 950 kişilik Yunan Askeri Alayı Adaya ayak basarken Kıbrıs Türk halkı 82 yıllık bir ayrılıktan sonra Türk Askerine yeniden kavuşmanın mutluluğunu yaşıyordu..
Ancak Rum-Yunan ikilisinin bu antlaşmaları Enosis’e sıçrama tahtası olarak görmeleri nedeniyle 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti uzun ömürlü olmayacak ve Rum-Yunan ikilisinin 21 Aralık 1963 Kanlı Noel silahlı saldırıları ile yıkılacaktı..
O günde Kıbrıs sorunu önce Londra’ya daha sonrasında da BM Güvenlik Konseyi’ne taşınacak ve de Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararı ile de adaya BM  Barış Gücü Askeri gelecek ancak şahitlikten öte bir görev yapmayacaklardı!.. 
..Gerilere dönüp bakacak olursak konu  BM Güvenlik Konseyi’nin konu kararına itiraz eden Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf R. Denktaş’a, Makarios  adaya giriş yasağı koyacak ve yıllarca adaya giriş yapamayacaktı.
Bu gelişmelerin ardından Adaya BM Barış Gücü Askerinin konuşlanması yanında adaya 20 000 Yunan Askeri  gelirken Rum-Yunan silahlı saldırıları ve katliamları da ada geneline yayılacaktı. Yunanistan’da 21 Nisan 1967’de gerçekleşen Askeri Darbe ile Alb. Yorgios Papadopulos, Tuğgeneral Stylianos Pattakos ve Tuğgeneral Nikolaos Makarezos’tan oluşan Cunta Yönetiminin iktidara gelmesinin ardından ilk hedefleri anavatanımız Türkiye’yi sınama açısından 15 Kasım 1967’de Geçitkale (Köfünye), Boğaziçi (Aytotro) köylerine silahlı saldırılar düzenlemişlerdi..
Bu gelişmelere paralel olarak TBMM, 17 Kasım 1967 tarih ve 148 sayılı kararı ile hükümete Türk Silahlı Kuvvetlerinin yurt dışında kullanılması konusunda  yetki vermesinin ardından yine ayni günde Yunanistan’a ‘Nota’ verilmiş ve de Anavatanımız Türkiye Kıbrıs semalarında savaş uçaklarıyla ihtar uçuşları gerçekleştirmiş ve Yunan Askerlerinin adayı terk etmelerini istemişti.
30 Kasım 1967 tarihinde yapmış olduğu açıklamasında Yunanistan Dışişleri Bakanı Pipinellis; 1959 Zürih ve Londra Anlaşmaları çerçevesinde Kıbrıs’ta var olan 950 Yunan Askeri dışında tüm Yunan Askerlerinin adadan çekilmesini kabul ederken  12 000 Yunan Askeri ve General Grivas adadan BM kontrolünde çıkacaklar  ancak ne var ki  kısa bir süre sonra  yine arka kapıdan gizli yollardan adaya dönüş yapacaklardı!..
Geçitkalae ve Boğaziçi silahlı saldırılarının ardından Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf R. Denktaş’ın  BM desteğinde 13 Haziran 1968’de adaya giriş yapmasının ardından Rauf R. Denktaş  ve Glafkos Klerides arasında 03 Haziran 1968’de Beyrut’ta başlayan toplumlararası görüşmeler bir hafta sonra Lefkoşa’da devam edecekti..
11 yıl boyunca Kıbrıs Türk halkı, Rum-Yunan ikilisi tarafından adanın %3’lük bölümüne hapsedildi. Kıbrıs Türk halkı; 103 köyden göç etmek durumunda kaldı ve de  30 000 Türk göçmen durumuna düştü.
Göçmenlerimiz yıllarca çadırlarda, okullarda, sinema salonlarında, ağıllarda ve anavatanımız Türkiye’nin gönderdiği göçmen çadırlarında kaldı. Bu süreçte Kıbrıs Türk halkı; sadece Türk Kızılay’ından gelen yardımlarla yaşadı. Kıbrıs Türk halkı evlerini, arazilerini kullanamadı. Yüzlerce şehit ve binlerce yaralı verdi..
11 yıl boyunca Rum mevzilerinden çalınan “Bekledim De Gelmedin” şarkılarıyla moralimizin bozulmasını bekleyen Rum-Yunan ikilisi  yanıldılar!.. Bu şarkılar; Varoluş ve Özgürlük Mücadelemizde bizi birbirimize daha da bağladı, Kıbrıs Türk halkının direnişini artırdı.
Kıbrıs Türk halkı 11 yıl boyunca Lefkoşa’da, Limasol’da, Baf’ta, Larnaka’da, Lefke’de, Erenköy’de Mağusa’da Beşparmak Dağlarında, diğer kent ve köylerde
Direndi! Ay Yıldızlı Bayrağı İçin
Direndi! İstiklal Marşını Okumak İçin
Direndi! Atatürk İlke ve Devrimleri Doğrultusunda Yürüyebilmek İçin ,
Türk Mukavemet Teşkilatı liderliğinde; yediden yetmişe, kadınıyla, erkeğiyle  Rum hakimiyeti altına girmemek, Batı Trakya Türkleri gibi ‘azınlık’ statüsüyle yönetilen acı ve dehşet verici bir duruma düşmemek, hele hele Girit örneğinde  olduğu gibi çok trajik bir sonuçla karşı karşıya kalmamak için, Atatürk İlke ve Devrimlerinden aldığı ilhamla, büyük bir azim ve kararlılıkla direnişini kahramanca sürdürdü.
Bu direnişiyle 20 Temmuz 1974 Barış Harekatının mutluluğuna erişen  Kıbrıs Türk halkı; self-determinasyon hakkını kullanarak 15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini ilan etti.
KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş 15 Kasım 1983’te bir yanında dava arkadaşı Liderimiz Dr. Fazıl Küçük diğer yanında dava arkadaşı Osman Örek olduğu ortamda Meclis Balkonundan bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Balkonunda ilan ederken,  hasbelkader bu mutluluğu yaşayan on binlerce kalabalığın  arasında  olmanın mutluluğunu yaşıyordum.
Kıbrıs Türk halkı, self-determinasyon hakkını kullanarak 15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini ilan etti. Ne mutlu Kıbrıs Türk halkına ki bugün bayraklarımız altında hür ve egemen bir halk olarak yaşıyoruz ve de geleceğe güvenle bakıyoruz.
Kıbrıs’ta Ben De Varım ve Var Olmaya Devam Edeceğim diyen Kıbrıs Türk Halkının sesi olan Türk Mukavemet Teşkilatı TMT; bu amansız mücadelenin sonunda; 1950’li yıllarda Kıbrıs’ın İngiliz Sömürge Yönetiminden Yunanistan’a  ilhakını önlemiş, Kıbrıs’ta Türklüğün onur ve şerefini çiğnetmemiş, Kıbrıs’ta Türklüğe bir VATAN  ve DEVLET  yaratmıştır.
Kıbrıs Türk halkı; güvenliğin önemini, özgürlük ve egemenlik kavramlarının ne anlama geldiğini çok iyi bilmektedir ve de  bir kez daha 21 Aralık Kanlı-Noel katliamlarıyla karşı karşıya  gelmemek için, geçmişte yaşanan zor günleri asla ve asla unutmayacaktır ..
Türk Mukavemet Teşkilatı TMT desteğinde  Kıbrıs Türk halkı yediden yetmişe, kadınıyla, erkeğiyle; Rum hakimiyetine  girmemek, Batı Trakya Türk halkı gibi  ‘azınlık’ durumuna düşmemek için, ‘Azınlık’ statüsüyle yönetilen acı ve dehşet verici bir duruma düşmemek için  Direndi!.
Direndi Ay Yıldızlı Bayrağı İçin,
Direndi İstiklal Marşını Okuyabilmek İçin
Sonuç olarak;  Rum-Yunan ikilisinin 21 Aralık 1963 Kanlı Noel silahlı saldırıları ve katliamları sonrası Kıbrıs Türk Halkı Türk Mukavemet Teşkilatı TMT etrafında bütünleşerek, anavatanına güvenerek, büyük mücadeleler vererek   20 Temmuz 1974 Barış Harekatının  mutluluğunu yaşadı.
Anavatanımız Türkiye 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı’nı düzenlememiş olsaydı;  Kıbrıs Türk halkı Türkeli, Atlılar, Muratağa , Sandallar ve Taşkent’te olduğu gibi katliamlara uğramış olacak,  Girit’te olduğu gibi  toplu  katliamlara uğrayacak ve de Girit misali yok olacaktı!..
20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’ta iki bölgelilik oluştu. Yıllarca devam eden görüşme süreçlerinden olumlu bir sonuca ulaşılamamasının ardından 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edildi. Kıbrıs Türk halkına düşen görev bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yaşatmak ve tanınmasını sağlamaktır..
..Ne Mutlu 20 Temmuz 1974’ü Yaratanlara, Ne Mutlu 20 Temmuz 1974’ü Yaşatanlara!..
 Ne Mutlu  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini Yaratanlara, Ne Mutlu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine Sahip Çıkanlara!...
 Ne Mutlu Türküm Diyene…
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..
 
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/kıbrıs_Harekatı