9 Eylül 1922, Türk Askerinin önünden kaçan Yunan Ordusunun Ege Denizi’ne döküldüğü gündür.
9 Eylül 1922, Türk yurdunun düşmandan temizlendiği gündür..
9 Eylül 1922, emperyalistlerin ve yerli işbirlikçilerin Sevr Planının tarihin çöplüğüne atıldığı gündür.
I.Dünya Savaşı sonunda 30 Ekim 1918’de İtilaf Devletleri ile Osmanlı Devleti arasında Mondoros Mütarekesi imzalanmasının ardından İtilaf Devletleri bu antlaşmaya dayanarak Anadolu’nun her yanını işgal etmeye başlamışlardı.
Yine I. Dünya Savaşı sonunda İngiltere, Fransa ve İtalya’nın verdiği destekle cesaretlenmelerinin ardından 15 Mayıs 1919’da Yunan Ordusu, İngiliz Donanmasının desteğinde İzmir’e ayak basarken, Gazeteci Hasan Tahsin’in hele bir ‘Dur’ diyerek tabancasının kurşunlarını düşmana sıkmasının ardından Yunanlıların kurşunlarıyla şehit olurken Türk milletinin şanlı direnişi de başlıyordu.
O günde Hasan Tahsin tarafından sıkılan kurşun, sadece Yunan Ordusuna değil, anavatanımızı parçalamaya gelen tüm emperyalist güçlere sıkılmıştı.
Samsun, işgal kuvvetleri için önemli noktalardan biriydi. Samsun stratejik bakımdan büyük bir öneme sahipti ve de Karadeniz’den Orta Anadolu’ya açılan en rahat ve güvenilir bir kapıydı. İngilizler 9 Mart 1919 tarihinde Samsun’a askeri bir birlik çıkarmışlardı..
..Buna tepki olarak Türk makinalı Tüfek Birliğinden Hamdi Bey adındaki bir Teğmenin; askerlerini alarak dağa çıkması, dikkatleri bu bölgeye çekmiş ve İngiliz Yüksek Komiserliğinin şikayetleri üzerine bu bölgeye güvenilir bir kumandanın olağanüstü yetkilerle gönderilmesine karar verilmişti..
..Bu kumandan Mustafa Kemal Atatürk’tü. Atatürk uzun zamandan beri ülkenin içinde bulunduğu umutsuz duruma üzülüyor ve de bir şeyler yapmak için Anadolu’ya geçmek istiyordu. Bu onun için bulunmaz bir fırsattı..
..İstanbul-Samsun yolculuğu öncesinde Atatürk’le Padişah Vahdettin arasında geçen konuşmayı Atatürk şöyle anlatır: “Paşa Paşa!.. Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir. Bunları unutun, dedi. Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden daha önemli olabilir. Paşa, Paşa.Devleti Kurtarabilirsin!demişti. Kaynak:Uzm.Neşe Çetinoğlu,19 Mayıs 1919 tarihinin Anlamı ve Önemi. dhgm.meb.gov.tr/yayimlar/dergiler/milli_egitim_dergisi/medergi/11.htm
Atatürk ile beraber 16 Mayıs 1919 Cuma günü başlayan yolculuğa Gemi Kaptanı İsmail Hakkı Durusu dışında 18 kişi eşlik etmişti. Bu kişilerin adları şöyleydi: III. Kolordu Komutanı Kurmay Alb. Refet Bey (General Bele), Müfettişlik Kurmay Başkanı Kurmay Alb. Manastırlı Kazım Bey (General DIRIK), Müfettişlik Sağlık Bakanı Dr. Alb. İbrahim Tali Bey (Öngören), Kurmay Başkan Yardımcısı Kurmay Alb. Mehmet Arif Bey (Ayıcı), Karargah Erkan-ı Harbiyesi İstihbarat ve Siyasiyat Şubesi Müdürü Kurmay Binbaşı Hüsrev Bey (Gerede), Müfettişlik Topçu Binbaşı Refik Bey (Saydam), Müfettişlik Başyaveri Yzb. Cevad Abbas (Gürer), Kurmay Mülhakı Yzb. Mümtaz (Tünay), Kurmay Mülhakı Yzb. İsmail Hakkı (Ede), Müfettişlik Emir Subayı Yzb. Ali Şevket (Öndersev), Karargah Komutanı Yzb. Mustafa Vasfi (Süsoy), Kurmay Başkanı Emir Subayı ve Müfettişlik Kalem Amiri Üst. Arif Hikmet (Gerçekçi), İaşe Subayı Üsteğmen Abdullah Kunt, Müfettişlik İkinci Yaveri Teğmen Muzaffer (Kılıç), Şifre Katibi, Birinci Sınıf Katip Faik (Aybars), Şifre Katip Yard. Dördüncü Sınıf Katip Memduh (Atasev).
Atatürk, beraberindeki kişilerle beraber 16 Mayıs 1919 Cuma günü öğleden sonra “Bandırma” adındaki eski bir vapurla Galata rıhtımından ayrılır. 17 Mayıs 1919 Cumartesi günü Bandırma Vapuru saat 21.40 sıralarında İnebolu’ya varır. 18 Mayıs 1919 Pazartesi günü beklenen yolculuğun sonuna gelinir. Yolcular Kalyon Burnu denilen yerden sandallarla Merkez İskelesine çıkarılırlar. Bu sandallardan birinin sahibi olan İsmail Yurtsever, o zaman için Atatürk’ü tanımadığını söyler, Atatürk’ü sandalda ve Samsun’da iken geniş yakalı lejyon kaputu ve başında kalpakla gördüğünü anlatır..
..Atatürk , İstanbul’dan başlayan ve Samsun’da sona eren yolculuk esnasında görevli bir askerdi ve giyimi de buna uygundu ancak Samsun’a ayak bastığı günden birkaç gün sonra asker değil, sivil olarak hareket edecekti..
..Atatürk’ün Samsun’a çıkışında gördüğü manzara pek parlak değildi. Şehirde İngiliz işgal kuvvetleri vardı. Pontusçular sokaklarda kol geziyordu. Halk kendisini koruyamayacak durumdaydı. Atatürk bugün Müze haline getirilen Mıntıka Palas’ta kaldıkları süre içinde hep bu soruları düşündü, yolculukta geçirdiği uykusuz geceler sona ermemişti; şimdi de burada uykusuz geceler başlıyordu. Ama,O’nda ve O’nun gibi düşünenlerde bu azim oldukça hiçbir engel aşılmaz değildi. Kaynak: Uzm. Neşe Çetinoğlu, 19 Mayıs 1919 tarihinin Anlamı ve Önemi, dhgm.meb.gov.tr/yayimlar/dergiler/milli_egitim_dergisi/medergi/11.htm
25 Mayıs 1919’da Samsun’dan Havza’ya geçen Mustafa Kemal Paşa Anadolu halkını; işgallere karşı uyarmak, bilinçli bir hale getirmek ve harekete geçmesini sağlamak için 28 Mayıs 1919’da bütün yurtta ulusal bir örgüt kurulmasının gerekliliğini vurgulayan Havza Genelgesi’ni yayınlayan Mustafa Kemal Paşa; bu genelgeyi ülkenin her yanındaki askeri ve sivil makamlara göndermiştir.
Milli Mücadele döneminde yayınlanan ilk Ulusal Genelge olan Havza Genelgesinin amacı Türk halkını işgallere karşı uyarmak ve kitlesel olarak harekete geçirip tepki göstermesini sağlamaktı. Havza Genelgesi ile hedef; ulusal bilinç uyandırılarak halkın işgallere karşı tepki göstermesini sağlamaktı.
22 Haziran 1919’da Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Amasya Genelgesini yayınladı. Amasya Genelgesinde “Vatanın Bütünlüğü, Milletin İstikbali Tehlikededir, Milletin Bağımsızlığını Yine Milletin Azmi ve Kararı Kurtaracaktır” deniliyordu.
23 Temmuz 1919 tarihinde Erzurum’da toplanan ve 14 gün devam eden çalışmalar sonunda yayınlanan bildirinin 3. Maddesinde “Ulusal Kuvvetleri Etken ve Ulusal İradeyi Egemen Kılmak Esastır” deniliyordu.
Mustafa Kemal, 04-11 Eylül 1919 tarihleri arasında da Sivas Kongresini toplayarak vatanın kurtuluşu için izlenecek yolun belirlenmesini sağladı. Milli egemenlik ilkesine dayalı yeni Türk Devletinin kuruluşuna temel olacak kararlar alınırken “Kuvva-yıMilliye’yiTek Kuvvet Tanımak ve Milli İradeyi Hakim Kılmak Esastır. Manda ve Himaye Kabul Edilemez. Milli Sınırlar İçinde Vatan Bir Bütündür, Ayrılamaz” deniliyordu.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e göre; kurulacak devletin yapısı ve özünde “Ulusal Egemenliğe dayalı, kayıtsız ve şartsız yeni bir Türk Devleti Kurmak” ilkesi vardı ve bu ana düşünce Türk ulusuna anlatılmaya ve aşılanmaya çalışılıyordu.
27 Aralık 1919’da Ankara’da heyecanla karşılanan Mustafa Kemal, 23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılmasını sağladı. 23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılmasıyla ulusal kuvvetlerin tek merkezde toplanması ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yolda önemli adımlar atıldı.
Mustafa Kemal Yönetimindeki Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın önemli aşamaları şunlardır:
*Sarıkamış (20 Eylül 1920), Kars (30 Ekim 1920) ve Gümrü’nün (07 Kasım 1920) kurtarılışı
*Çukurova, Gaziantep, Kahramanmaraş ve Şanı Urfa Savunmaları (1919-1921)
*I. İnönü Zaferi (06-10 Ocak 1921)
*II.İnönü Zaferi (23 Mart-1 Nisan 1921)
*Kütahya-Eskişehir Muharebeleri (10-24 Temmuz 1921)
*Sakarya Zaferi (23 Ağustos-13 Eylül 1921)
*Büyük Taarruz, Başkomutanlık Meydan Muharebesi ve Takip Harekatı (26 Ağustos-09 Eylül 1922)
15 Mayıs 1919’da İngiliz Donanmasının desteğinde Yunan Askerleri İzmir’i işgal eder ve Türk milletine zulme başlar veKuvvayıMilliyeciler Türk Milletinin onurunu korurken, Türk milleti olarak verilen mücadelenin sonunda mutlu sona ulaşılacaktı..
Neticede Türk milleti Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının o günde İngiliz Donanması desteğinde İzmir’i işgal eden Yunan Ordusuna karşı Atatürk’ün önderliğinde yıllarca verdiği mücadele ile destanlar yaratarak 9 Eylül 1922’de Yunan Askerlerini Ege Denizine döktü.
Geçmişe dönüp bakacak olursak; İngiliz Sömürge Yönetiminin, Kıbrıs Türk halkına karşı baskısı Türk İstiklal Savaşının başlamasıyla birlikte her geçen gün artarken; Kıbrıs Türk gençliği Anadolu’da yer alan bu kutsal Türk Kurtuluş Savaşı’nda mutlaka yerini almalıydı.
Nitekim, Kıbrıs Türk gençliği , çok zor şartlar altında da olsa bu amaçlarına ulaşmayı başarmışlardı.. Anacak ne var ki yine o günde Rum üyelerin arzuları ile Ada’da Belediye binalarına Yunan Bayrakları çekiliyor, Yunan Başbakanı Venizelos’a sunulacak “Ziyaretçi Tacı” için Belediye bütçelerinden bağış yapılıyordu. Kaynak: Oktay Öksüzoğlu, Dünüyle, Bugünüyle Kıbrıs Türkleri, s.216, Hamle Basın Yayın, 2003, İstanbul
30 Ağustos 1922’de kazanılan zaferin ardından Afyon, Uşak, Eskişehir , baş döndüren bir hızla tekrar ele geçerken, Yunan Ordusu her yeri ateşe vererek kaçmaya devam ediyordu. DEVAM EDECEK..