KKTC Cumhurbaşkanlığı’nın, AB’nin Türkiye’ye karşı aldığı yaptırım kararına ilişkin olarak yazılı basın açıklamasındaki ana noktaları aktarıyorum. Daima olduğu gibi AB Kıbrıs Türk Halkını yok sayan bir tutum içerisinde. Bu kuruluş, “üyelik dayanışması” örtüsü altında KKTC, Kıbrıs Türk Halkı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin haklarını hiçe sayarak GKRY ve Yunanistan’a tam destek vererek taraflı olduğunu bir kez daha gösterdi. AB Zirvesinden Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetleriyle bağlantılı kişi ve kuruluşlara yönelik yaptırım listesinin genişletilmesi kararı çıktı. Yaptırımların kapsamının daha da genişletilmesi ise Mart 2021’de gündeme gelecek.
KKTC Cumhurbaşkanlığı’nın yazılı basın açıklamasının KKTC’ye ilişkin önemli bölümünü de aktaralım. “ Kıbrıs Türk Tarafı müzakerelere kalındığı yerden devam edilemeyeceğini ve sürdürülebilir bir uzlaşı için karşılıklı tanınmayı öngören egemen eşitliğe ve iki devletliliğe dayalı bir anlaşmaya hazır olduğunu defaten beyan etmiştir. Ülkemizde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçları da halkımızın iradesinin bu yönde olduğunu açıkca göstermektedir. Kıbrıs Türk tarafının egemen eşitliğe ve iki tarafın eşit uluslararası statüsüne dayalı bir anlaşma önerisi hem adada, hem bölgede işbirliği temellerinin atılmasına ve kalıcı istikrarın sağlanmasına yardımcı olacaktır.”
“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarını bölgenin refahı ve kalıcı istikrarın sağlanması için bir fırsat olarak görmekte olup, yapıcı ve olumlu önerilerde bulunmaktadır. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan ise maksimalist bir anlayışla Doğu Akdeniz’de gerginliği artıran taraflar olmuş, ayrıca AB’yi de bu pozisyonlarına alet etmiştir. “
Sanırım KKTC Cumhurbaşkanlığı’nın bu yazılı basın açıklaması hemen hemen herşeyi anlatmaktadır. Yıllarboyu bu sütunda, AB’nin KKTC’yi değil tanımak adını bile duymak istemediğini, Kıbrıs Türk Halkını ve Devletini “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuzey bölgesinde yaşayan azınlık Kıbrıs Türk Toplumu” yakıştırmasıyla aşağıladığını yazdık... Değişen birşey yok. Hatta şimdi AB’nin bir kuruluş olarak kendi üyelerinin halklarından kopuk, sürekli çirkinleşen yüzünü çok daha net bir biçimde görebiliyoruz maalesef...