Kıbrıs Türk ve Rum Halklarının siyasi eşitliğine ve egemenliğine dayalı olarak 19 Şubat 1959 Zürih ve Londra Antlaşmaları temelinde; Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin garantörlüğünde 16 Ağustos 1960 Lefkoşa Antlaşmaları ile  ilan edilen  1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’ni; Megali İdea hayalleriyle yaşayan  Rum-Yunan ikilisi 21 Aralık 1963’te Akritas Planını uygulamaya koyarak   gerçekleştirmiş oldukları silahlı saldırılar ve  katliamlarla yıkarak Kıbrıs Türk halkını Girit misal  yok etmek isteyeceklerdi..
Ancak,Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşen Kıbrıs Türk halkı,Anavatanımız Türkiye’ye güvenerek  Lefkoşa’da, Mağusa’da, Limasol’da, Baf’ta, Larnaka’da, Erenköy’de Beşparmak Dağları’nda, Snt. Hilarion’da diğer kent ve köylerde  11 yıl boyunca büyük mücadeleler verecekti..
21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları ile birlikte 23 Aralık’ta Lefkoşa’ya bağlıAyvasıl köyündeki Kıbrıs Türklerine karşı düzenlenen silahlı saldırılarda silahsız olarak esir alınan 21 Kıbrıs Türk’ü elleri arkalarına bağlandıktan sonra topluca  katledilerek toplu mezara gömüldüler. 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları ile başlayan Rum-Yunan silahlı saldırılarının gerçekleştiği günlerde 364 Türk şehit edilirken, yüzlerce yaralı ve kayıp yanında  Kıbrıs Türk halkı 103 köyden göç etmek durumunda kalacaktı.Rumların bu silahlı saldırıları Adadaki toplumlararası çatışmaların da başlangıcı olacak ve de Kıbrıs Türk halkını 11 yıl boyunca süren  bu acı dönemde adanın %3’üne sıkışıp  kalmıştı.
Sadece o günlerde gerçekleşen konu Rum-Yunan silahlı saldırılarında Kıbrıs Türk halkının, BM kayıtlarına göre   Lefkoşa’da 39, Girne’de 7, Baf’ta 49, Larnaka’da 21 ve Mağusa’da 21 olmak üzere Türklerin yaşadığı  137  köy zarar görmüştür.
 8-9 Ağustos 1964’te binlerce Yunan askerlerinin desteğinde RMMO ve EOKA-B askerleri Erenköy ve bölgesine silahlı saldırılarda bulunurken Bozdağ, Mansura, Alevkaya ve Selçuklu sakinleri Erenköy’e göç etmek durumunda kalırken Anavatanımız Türkiye garanti antlaşmaları çerçevesinde ilk kez fiilen müdahalede bulunurken uçağının düşürülmesi üzerine  Pilot Yzb. Cengiz Topel şehit olacaktı..
 Yine, 15 Kasım 1967’de Geçitkale ve Boğaziçi’ne Yunan askerlerinin desteğinde silahlı saldırılarda bulundular. Unutmayalım ki o günde BM Güvenlik Konseyi kararı ile 12 000 Yunan askeri ve General Grivas’ın adadan çıkışı sağlanmıştı..Ama ne yazık ki o günde BM Güvenlik Konseyi kararları ile adadan çıkması sağlanan Yunan Askeri Birlikleri çok kısa bir süre sonra arka kapıdan yine adaya giriş  yapacak ve Enosis’in gerçekleşmesini bir an önce sağlamak için büyük çapta silahlı saldırılarda bulunmayı hedefleyeceklerdi.
4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararının ardından ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makariostarafından adaya giriş yasağı konulan ve Ankara’da ikamet etmeye başlayan Türk Cemaat Meclisi Başkanı  Rauf R. Denktaş’ın adaya giriş yasağının BM yardımıyla kaldırılmasının sonrası Rauf R. Denktaş’ın Nisan 1968’de Adaya girişinin ardından Kıbrıs Türk ve Rum halkları adına Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf R. Denktaş veRum tarafı adına ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Temsilciler Meclisi Başkanı Glafkos Klerides arasında 3 Haziran 1968’de Beyrut’ta başlayan toplumlararası görüşme sürecibir hafta sonra   yıllarca Lefkoşa’da devam edecekti..
Ama her nedense günümüzde Anasatasiadis ve diğerleri “Kıbrıs sorunu 1974’te başlayan işgal sorundur” diyor başka bir şey demiyor ve de Rum-Yunan ikilisinin Megali İdea hayalleri çerçevesinde gerçekleştirdikleri toplu katliamları ve de  Rum silahlı saldırılarını gözden kaçırmak istemektedirler.
Neticede Enosis’i gerçekleştirme adına 15 Temmuz 1974’te  Yunan Cuntası desteğinde RMMO ve EOKA-B’nin ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios’a karşı düzenlemiş olduğu darbenin esas hedefi Enosis’in bir an önce gerçekleşmesini sağlamaktı.. Nitekim Makarios’un yerine getirilen NikosSampson 17 Temmuz 1974  Radyo’dan yapmış olduğu açıklamasında Kıbrıs Helen Devletini ilan etmişti!..
O günde darbeden sağ kurtulan ve İngilizler vasıtasıyla Adadan  çıkmayı başarması sonrası İngiltere üzerinden ABD’ye giden ve 19 Temmuz’da BM Güvenlik Konseyi’nde konuşma yapanMakarios: “Ülkem Yunanistan’ın işgali altıdadır. Kıbrıs’ta Türklerin de hayatları tehlikededir” demişti.
O günde birlikte hareket etmek için diğer garantör devlet  İngiltere’ye kadar giden T.C Başbakanı Bülent Ecevit’in eli boş dönmesinin ardından Anavatanımız Türkiye tarafından 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı düzenlenmiş ve de bugün  Kıbrıs’ta var olan  iki bölgelilik oluşturulmuştur.
Bu gelişmenin hemen ardından Kıbrıs Türk ve Rum halklarının  Federasyon çatısı altında bir araya gelebilmesi adına 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti ilan edilmiştir. Ancak, Kıbrıs Türk ve Rum halklarını federal devlet çatısı altında bir araya getirecek bir siyasi çözümü kabullenemeyen Rum-Yunan ikilisi Megali İdea hayalleri peşinde koşmaya devam edeceklerdi..
21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarının ardından Rum-Yunan ikilisinin  silahlı saldırıları ve katliamları ve tarihi gerçekler ortada iken, tüm ada genelinde bu yaşananlar varken günümüzde hala daha Rum-Yunan ikilisi  “Kıbrıs sorunu 20 Temmuz 1974’te başlayan bir işgal sorunudur” demeye devam ediyorlar..Rum-Yunan ikilisi, 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarının ardından 20 Temmuz 1974’e kadar Kıbrıs Türk halkına yaşattıkları silahlı saldırılar ve katliamları hep göz ardı ettiler ve günümüzde de  göz ardı etmeye devam ediyorlar, dün olduğu gibi günümüzde de Rum-Yunan ikilisi dünyayı kendi yalanlarına inandırmaya çalışıyorlar!..
Kıbrıs sorunu, Rum-Yunan ikilisinin  iddia ettiği gibi  20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile başlamadı. Kıbrıs sorunu, Rum-Yunan ikilisinin tarihin derinliklerinden gelen Megali İdea hayalleri çerçevesinde  dünden bugüne  devam eden bir sorundur.  Ancak GKRY Başkanı Anastasiadis ve diğerleri Kıbrıs sorununun Rum-Yunan ikilisinin Megali İdea hayallerinden kaynaklandığını dün olduğu gibi bugün de gözlerden kaçırmak istemekte ve de “Kıbrıs sorunu 1974’te başlayan bir işgal sorunudur” demeye devam etmektedirler.. 
20 Temmuz 1974 Barış Harekatının ardından yıllarca devam eden görüşme sürecinde adil ve kalıcı bir siyasi çözüme varılamamasının ardından Kıbrıs Türk Halkı 15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan etmiştir..
28 Haziran-07 Temmuz 2017 tarihleri arasında CransMontana’da yer alan  Kıbrıs Konferansında; bir uzlaşmanın sağlanabilmesi için Rum-Yunan ikilisi Garanti Antlaşmalarının iptalini ve Türk askerinin adadan çıkmasını şart olarak ortaya koyacak ve de Kıbrıs Türk tarafının ve de Anavatanımız Türkiye’nin kesin tavırlarını koymaları üzerine 07 Temmuz 2017 sabahının çok erken saatlerinde  saat 03.30’da Rum-Yunan ikilisi  görüşmelerin yapıldığı oteli terk etmişleri sonucu toplumlararası görüşme süreci başarısızlıkla sonuçlanmıştı.
Bu gelişmelerin ardından  sabah saat 9.00’da yapmış olduğu basın toplantısında   “KKTC Cumhurbaşkanı sayın Akıncı “Bu Bizim Neslin Son Denemesiydi” demek durumunda kalırken yine günde yapmış olduğu açıklamasında T.C Dışişleri Bakanı sayın Mevlüt Çavuşoğlu: “Türk askerinin tamamen çekilmesi ve Türkiye’nin garantörlüğünün kalkmasının ne  Kıbrıs Türk tarafı ve ne de Türkiye için kabul edilebilir bir yaklaşım olmadığını” kaydederken Federasyon görüşme süreci de bir kez daha başlamamak üzere sona eriyordu..
Kıbrıs sorunu Rum-Yunan  ikilisininMegali-İdea hayallerinden kaynaklanan bir sorun olmasına karşın Rum-Yunan ikilisi hala daha  “Kıbrıs sorunu 1974’te başlayan bir işgal sorunudur” demeye devam ediyorlar… DEVAM EDECEK.