Son iki yazımda görüşlerimi BM, AB ve Hukuk kuruluşlarının Kıbrıs Adasında huzuru ve barışı ve düzeni amaçladıkları Enosis yolunda devamlı bozan Rum tarafı ve arkalarındaki Yunanistan'a destek verenlerden bahsettim. Kısa olsa da sesimizi dinlemeyen başlıca BM Siyasi kurumlarındaki devletlerin ve Avrupa Birliği üyelerinin taraf tutmalarının sebeplerini bizim beceriksiz siyasetimize bağlamıştım. Arkadaşların ekseriyeti, bizi hesaba katmayanların davranışlarını Din ve Irkçılığa bağlamaktadırlar. Siyasetle iştigal eden kurumlar "ırkçı ve dinci" davranabilirler elbet ve öyle yapıyorlar ama Dünya Hukuk Kurumlarında bizim hep suçlu bulunmamızın sebeplerini ayni sebeplere bağlamak yalış olur bence...!
Örneğin, Denktaş - Makarios hatta Kleridis ve Kyprianu ile varılan anlaşmalar, İki halkı kavga etmemeleri için ayırmak ve Kıbrıs Türklerini Kuzey Kıbrısa yerleştirmenin, boşalmış olan Rum köy ve mallarının işgaline, Rum tarafının liderlerinin Rum tarafı namına kabul edip anlaşmaya imza attıklarını göstermez mi? Rum liderler Türklerin Kuzeyde Rumların boşalttığı evlere yerleştirileceğini, terk ettikleri malların kullanılacağını kabul etmiş değiller miydi? Yoksa biz bu hususu veya niyetimizi bildirmemişiz, onlar da bizi ilerideki zamanda Dünya Yasaları önünde hukuken mahkum edeceklerini bildikleri için mi itiraz etmediler? Her iki olasılık bizim yetersizliğimizi ve umursamazlığımızı ortaya koyar ki bu gün bu iki husus milyonlarca euro tazminat ödememize sebep olmaktadır... Şayet Denktaş Rum liderlere niyetimizi bildirmişse ve Rum tarafı bile bile tarafları adına anlaşmalara imza atmışlarsa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bu anlaşmaları ibraz ederek niçin savunma yapmıyoruz? Bizim Hukukçular bilmez mi bu anlaşmaların muhteviyatını? .........
Bir başka husus.... "Cemaatlar arası görüşme" ne demektir? Yani bizim görüşmecimiz Cemaatımızın seçtiği kişi Rumların da görüşmecisi onların seçeceği kişi olacaktır... Bakarsanız, bizim görüşmeci Cemaatın seçtiği Lider olurken Rum tarafı daima görüşmelere resmi sıfatı, yıktıkları Kıbrıs Cumhuriyetinin Cumhur Başkanı olarak BM Temsilcisinin önünde masaya oturuyor. Bizim bunu bu kadar yıl protesto edip görüşmelere katılmamayı aklımız akıl etmedi mi? Kimse şimdi kalkıp bana görüşmelerin o sıfatlarla yapıldığını söylemesin. Bal gibi adamlar Resmi sıfatları ile bayrak sallayarak gelirler, BM temsilcisini o sıfatla nüfuzları altına alarak puan kazanmayı becermişlerdir..! Uyanık olmamız gerekiyor. Madem ki bizi Kktc olarak kimse tanımıyor, bizler de yıkılmış olan, Rumların kendi elleri ile yıktıkları Kıbrıs Cumhuriyetinin artık Resmi Cumhur Başkanı olamayacağını, hiç bir platformda görüşme yapmayacağımızı söylemeli ve masaya sivil sıfatı ile gelenle görüşmeliyiz. Adamlara o resmi sıfatla AB ve BM'de boy gösterme resmiyeti veren biz ve bizim hukuk cahili "Hukukçu" akıl hocalarımızdır...
Sen kabul edersen, anlaşma yaparken teferruatını kağıda aktarmayı bilmezsen veya hatırlamazsan, olduğu gibi milyonlarca tazminat ödemeye boyun eğersin...! Zaten öyle yapıyoruz..!