Sessiz çoğunluğun evindeki ekmek bayatlamaya yüz tutmuştur.
Fakirlik gömleğinin her türlü siyasi söyleme, sistem değişikliğine uygun şekilde giyileceği, cüzdanlılarla cüzdansızların hesaplaşmasına doğru yol alınmaktadır.
KKTC’de tam da ayağı yere sağlam basan liderliğe en fazla ihtiyaç olan bir dönemde siyasi iradeyi, kaldığı kadarıyla, elinde tutanların toplum önünde özgüveni ciddi bir erozyona uğramıştır. Yaşadıklarımız bu ruh halinin sonucudur. Şaşırmamak lazım.
İyi niyetli ifadeyle özgüven erozyonu iktidarı elinde tutanlara bildiklerini de unuturmuş, yapabileceklerini de yapamamaya meyilli hale getirmiştir.
Yine iyi niyetli bir ifadeyle siyasetin içine düştüğü bu durum da doğaldır.
Arazide müdahale ve birebir markaj ile Ekim’de seçim kazandırılmıştır.
Akabinde UBP kurultayında aday olanları ikinci turdan önce adaylıktan geri çektirip, aday olmayan birini başka da bir adayın olmayacağını sabitleyerek önce Genel Başkan sonra da Başbakan seçtirilebileceği bir süreç yaşanmıştır.
Ekim’deki seçimlere yapılan müdahale için ‘’eskiden de olurdu’’ dediler.
Daha önce adamızda pek rastlanmayan, dünyada belki de numunelik olarak referans verilecek kurultay fiyaskosu için de ‘’kendi işinize bakın’’ denildi.
Yaşananlar bu şekilde sıradanlaştırılmak istendi.
Bunun sebep olduğu özgüven erozyonu ile farkında değiller ama esas kendileri sıradanlaştı ve bırakın pandemiyi ve devleti kendi partilerini yönetemez hale gelindi.
Sırtlarını dayadıkları kesimlerin anlayacağı dilden bir lakırdıyla onların içine düştüğü durumu özetleyim ki hep birlikte öğrenmiş olsunlar.
“Allah yarına bırakır ama yanına bırakmaz” boşuna dememişler.
Şimdi de Meclis Başkanlığı seçiminde ortaya çıkan sonuçtan sonra şaşkın şaşkın müdahale olmayacak mı diye bekleşilmektedir.
Meclis Başkanlığı ile ilgili müdahale olmazsa bunun ne anlama geldiği ile ilgili de yorum yapmaz mısınız?
‘’Eroğlu’nu zaten çok da haz etmiyordu’’ mu dersiniz?
Halbuki 15 Kasım’daki ziyarette Eroğlu ile verilen görüntü bambaşkaydı.
Yoksa müdahale edenler de acaba utanmaya başladılar da Meclis Başkanlığını da artık siz aranızda halledin noktasındalar mı?
Şaka bir yana hala daha yaşananları ve gidilen istikameti anlamayanlar var.  
Aslında anlıyorlar da görmeze yatıyorlar.
Ta ki kendilerine dokunana kadar. Bu husus da neredeyse milliyetçiliğin temel ilkesi haline gelmiş.
Bak Faiz Sucuoğlu anladı.
Zorlu Töre de anladı.
Hasan Taçoy da anladı ama kıraç tilkisi gibi sessiz ve şimdilik uyumlu.
Diğerleri de kendilerine göre farklı farklı sebeplerden dolayı kendilerine göre milliyetçiliğin temel ilkesi haline gelen ‘’önce ben ve çıkarlarım’’ ilkesini ne güzel icra ediyorlar.
Geriye kalanlar da yarın seçim aday listeleri ve sıralaması Ankara’dan geldiğinde anlamış olacaklar. Esas milliyetçiler o zaman ortaya çıkacak!
Anlamadıkları da yaşananın ‘’tesviye’’ değil geliyor olan ‘’tasfiyenin’’ ayak sesleri olduğudur.
Olur olmaz ayrı bir konu ama UBP’nin tesviyesi ile benimdir denilecek bir siyasi oluşum ile “tasfiye” edilmek istenen de “laikliktir”.
Bu curcuna içinde Özersay bunu görüp hükümet programının meclisteki görüşmesinde laiklik konusunda dikkat çekti.
Özersay’ın hükümet programının görüşmesinde UBP’ye yönelik ‘’Atatürkçü olmak yetmez laikliğe de vurgu yapmak gerekir” diye özetlediği, zamanla doğru çıkacağını tahmin ettiğim birçok fikir ve uyarısında olduğu gibi, bu laiklik konusu da kaynayıp gitti.
Fakirlik gömleğinin bedavaya gitmesi ile siyasetteki özgüven erozyonunun tavan yapmasını fırsat bilip yeni seçim yasası ve Türk usulü başkanlık sisteminin gündeme getirilmesinden çıkacak olan sonucun laiklik ve bizi biz yapan değerlerimizin erozyonuna hizmet edeceğinden endişeliyiz.
Halkın günlük işlerine yaramayan siyasetçinin ve yazı insanlarının uyarılarına rağbet edecek durumda olmadığının farkındayım.
Yine de amatör bir yazı insanı olarak siyasetin ya da siyasetsizliğin bizi sürüklediği ve hizmet ettiği istikamet ile ilgili endişeyi, farkındalığı artırmak adına paylaşmaktan edemiyorum.
Bazılarının ‘’işinize bakın’’ demesi de bu endişemi artırıyor. Söz konusu olan yalnızca partileri değil.