Rum-Yunan ikilisi   21 Aralık 1963’te gerçekleştirmiş oldukları Kanlı Noel saldırılarıyla Akritas Planı uygulamaya konularak Megali idea hayalleri çerçevesinde Enosis’e giden yolu açmak isterken Kıbrıs Türk halkı da Anavatanımız Türkiye’ye güvenerek  Türk Mukavemet Teşkilatı “TMT” etrafında bütünleşerek yıllarca sürecek büyük bir mücadele verecekti..
21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarının ardından 15 Ocak 1964’te Londra’da MarlbourgHouse’da düzenlenen Konferans’ta  yapmış olduğu konuşmada “19 Şubat 1959 Zürih ve Londra  Antlaşmalarından kaynaklanan  hak ve garantiler bizi koruyamadı.. Garanti Anlaşmaları daha da güçlendirilmelidir, Biz buraya halkımızın güven  ve hürriyet içinde  yaşayabileceği bir çözüm için geldik” diyen Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf R. Denktaş:
“..Kıbrıs’ta Rumlarla iç içe yaşamak artık imkansızdır. Bu nedenle iki halkın yan yana yaşayabileceği bir formül bulmalıyız. Bir başka çare yoktur, nüfus aktarması yapılmalı ve terör durmalıdır..” derken Temsilciler Meclisi Başkanı Glafkos Klerides:  “Adada yaşanan olaylar bir iç meseledir. Anayasa demokratikleştirilmeli ve çoğunluğun iradesine dayalı yeni bir sistem oluşturulması gerekir.  Kıbrıs’ın egemenliği ve bütünlüğü korunmalı, Garanti Antlaşmaları iptal edilmeli, Türk askeri adadan çıkmalı” demişti.. 
15 Ocak 1964’te düzenlenen  Londra Konferansının başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından Türkiye’nin de istekleri doğrultusunda İngiltere Kıbrıs sorununu BM Güvenlik  Konseyi’ne taşıyacaktı..
 O günde  ABD ve İngiltere, BM Güvelik Konseyi’nde kabul edilmesi için hazırladıkları karar tasarısında, Kıbrıs’ın  bağımsızlığını sağlayan belgelerin Zürih ve Londra  Antlaşmalarının  olduğunu ve garantör devletlerin her birinin ayrı ayrı müdahale hakkının   bulunduğu belirtilmiştir. İngiliz-Amerikan önerisinin Makarios hükümetinin  meşrutiyetini temelden sarsacağını fark eden  Yunan ve Kıbrıs  Rum liderliği bu tasarının karar haline getirilmemesi için  büyük mücadeleler vermiştir.  Nitekim bu mücadelede de başarılı olmalarının bir sonucu olarak Kıbrıs Türk Halkı adadaki meşru yönetimin  dışında tutulmuş ve Rumların diğer devletler  tarafından    Kıbrıs Temsilcisi olarak tanınmasına neden olacaklardı.Kaynak: SoyalpTamçelik, BM Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs’la ilgili Aldığı Bazı Kararların  Özellikleri ve Analitik Değerlendirmesi, s 1244 , (1964-1992)
BM Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964 tarih  ve 186 sayılı kararı;  Zürih ve Londra  Antlaşmalarını, Kıbrıs’ın  bağımsızlığının temeli olarak gören  ve garantör   devletlerinin  Kıbrıs’a müdahale hakkından bahseden   İngiliz-Amerikan karar tasarısından tamamen farklıdır.. George  Ball’a göre Amerika’nın  Güvenlik  Konseyi toplantısındaki   temel amacı; “Mümkün olduğunca çabuk bir şekilde Kıbrıs’a BM gücü yerleştirilmesini sağlamak ve ayni zamanda garantör devletlerin   müdahale haklarının ortadan kaldırılmasını önlemekti.. Kaynak: SoyalpTamçelik, BM Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs’la ilgili Aldığı Bazı Kararların  Özellikleri ve Analitik Değerlendirmesi, s 1245 , (1964-1992)
 
4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararında: Birleşik Krallık, Kıbrıs Cumhuriyeti, Türkiye ve Yunanistan hükümetlerine  danışılarak Kıbrıs adası üzerinde bir BM Barış Gücü’nün kurulmasına karar verildi.. Ayrıca Türkiye’ye yönelik olarak kararın 1. Maddesinde “uluslararası barışı  tehlikeye sokacak  her hangi bir  harekatın yapılmaması” istendi..  Birleşik Krallık, Türkiye ve Yunanistan arasında arabuluculuk amacıyla bir “Özel Temsilci” atanması kararı alındı..
Nitekim   4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararının ardından ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı  Makarios:  “Uluslararası alandaki mücadelemizin ilk aşamasında bu kararı elde ettik.  Enosis’ten sonra alınabilecek en iyi karar” olarak yorumlayacaktı.  Artık  Türkiye gelecekte  Garanti Antlaşmasını işleterek Kıbrıs’a müdahale   tehdidinde bulunamaz” demişti.
İşin ilginç yanı, Türk tarafı da  Güvenlik Konseyi kararının kabul edilmesinden hoşnut gözükmektedir. Türk tarafının görüşüne göre  konu karar, Garanti Antlaşması’nın  4. Maddesinde  yer alan  Türkiye’nin  müdahale hakkını ortadan  kaldırmamıştır. Türkiye’ye göre Kıbrıs’a gerekli gördüğünde  müdahale edebilmek hakkına sahiptir. Özellikle Türk yetkililer, kamuoyuna yaptıkları  açıklamalarda, Kıbrıs’ta barış ve istikrarın   yeniden oluşturulmasına  katkı bulunacağını  düşündükleri kararı memnuniyetle   karşıladıklarını ifade etmişlerdir…
…5 Mart 1964 tarihinde  açıklamada bulunan   Türk Dışişleri Bakanı Feridun  Cemal Erkin , kendisinin   Güvenlik Konseyi  kararından memnun olduğunu , “Bu bizim haftalardır üzerinde durduğumuz  bir hedefti… Bunun  için planı  müspet karşılıyoruz. Adadaki can ve mal   emniyetini tesis etmek  başlıca amacımızdı. Beşli plan da  bunu hedef aldığı için memnunuz” demiştir. Kaynak: SoyalpTamçelik, BM Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs’la ilgili Aldığı Bazı Kararların  Özellikleri ve Analitik Değerlendirmesi, s 1246 , (1964-1992)
Anavatanımız Türkiye’nin, 4 Mart  1964 tarih ve 186 sayılı kararını olumlu karşılaması son derece yanlış olacaktı. Nitekim, sorun Mart 1964’te  BM Güvenlik Konseyi’ne  havale edildiği zaman  , ilk karar taslağında  “Kıbrıs Cumhuriyeti’ne …” atıf  yapılmıştır. Denktaş ise buna itiraz etmiştir. Zira Denktaş “Kıbrıs  Cumhuriyeti’ni  Rumlar yıkmıştır; ortada  yoktur. Rumlar silahlı saldırılar düzenleyerek   Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinin  Türk kanadını  hükümet dışına  atmışlardır.  Bu nedenle kararda  Kıbrıs Cumhuriyetine atıfta bulunulursa   Rumlar buna sahip çıkacak, sorun daha  da büyüyecektir” demiştir…
… Ayrıca Denktaş kimseye sözümü dinletemedim. Sadece kararın  çıkarılması bir hafta geciktirilmiş oldu.  Araya İngilizler ve Amerikalılar girdi. Kıbrıs’ta akan kanın   Türk kanı olduğunu  ,  durdurulması gerektiğini , kendilerinin   Kıbrıs hükümeti kompozisyonunun  nasıl olması gerektiğini bildiklerini  ve bunu  garanti ettiklerini, kelimeler ve deyimler üzerinde  oynayarak  daha fazla  zaman kaybedilmemesi gerektiğini söylediler” dedi. Kaynak: SoyalpTamçelik, BM Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs’la ilgili Aldığı Bazı Kararların  Özellikleri ve Analitik Değerlendirmesi, s 1245 , (1964-1992)
Sonuç olarak; dünden bugüne Rum-Yunan ikilisini çözümsüzlükte ve Enosis’e giden yolun açılması mücadelesinde  cesaretlendiren en önemli etken BM Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart tarih ve 186 sayılı kararı ile Rum yönetimini Kıbrıs’ta meşru devlet  ve hükümet olarak  tanımasıdır..  O günde  BM Güvenlik Konseyine düşen görev; 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının çalıştırılmasını istemek olmalıydı; Kıbrıs Türk halkına yönelik silahlı saldırılarını kesinlikle durdurulması yönünde   göreve davet etmiş olmaydı..
Ancak ne yazık ki BM Barış Gücü’nün Mart 1964’te Ada’ya gelmesinin ardından Rum-Yunan ikilisinin Kıbrıs Türk Halkına yönelik silahlı saldırıları   ve toplu katliamları tüm ada  geneline yayılacaktı..   DEVAM EDECEK..