“Kıbrıs Türkünün bugüne kadar bulduğu müşfik kucak, Anavatandır. Kıbrıs Türkünün 1878’den beri kaderin acı cilvesi ile ondan ayrılmak bedbahtlığına uğrayan 120.000 Türk, daima gözyaşlarını silecek bir el bulabilmiş, aç ve susuz kaldığı günler yine seve seve verdiği nimetlerden faydalanabilmiştir.” 1967
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Ukrayna ile Rusya arasında yaşanmakta olan savaşın bir yılını doldurmasına sayılı günler kaldı. BMGK bir yıldır iki ülke arasında yaşananları savaş değil sınır anlaşmazlığı olarak tanımlanmış olsa bile herkesin gözleri önünde yaşananlar savaş ötesinde öğeler içeriyor. Buna koşut Ukrayna silahlanmaya devam ediyor. Kış koşullarının sürgit ettiği savaşın sonlandırılması beklenirken aksine kanlı çatışmaların yaşanacağı ilkbahar aylarına doğru gidiyoruz.
Ukrayna yönetimi savaşa karşı elini sözde güçlendirebilmek için tank alımı konusunda pazarlıklarını yaparken Amerika’nın Kongreden geçirdiği kararla tank satışına onay verdikten sonra Almanya’nın da Polonya üzerinden tank göndereceği belirtiliyor. Gönderilecek olan tankların kullanılabilmesi için üç aylık bir eğitim sürecine gereksinim duyulduğu açıklanıyor.
Almanya’nın tank göndermekle Rusya ile savaşa gireceği düşünülürken yapılan bir kamuoyu araştırması halkın %60 oranında Rusya ile savaşa karşı olduğu ortalıklara çıkıyor. Görünen o ki yukarıda da kaydettiğimiz gibi önümüzdeki ilkbaharı kanlı olarak yaşayacağız.
Adanın güneyinde yapılan başkanlık seçiminin sonuçlarına göre katılan adayların seçilmesini sağlayacak oy oranına ulaşamadığını gösteriyor. Buna karşın görev süresinin sonuna gelmiş olan Nikos Anastasiyadis giderayak içinde biriktirdiği kinini kusuyor. Türkiye’nin BM kararlarına uymadığı için bedel ödemesi gerektiğini söylüyor. Bugüne değin adı geçen kurum sürekli olarak kendilerini kolladığını unutarak veya duymazdan gelerek hala daha ödenmesi gereken bedelden söz edebiliyor. Öncelikle Maraş konusunu öne çıkararak uygulanmayan bütün kararlar için bedel ödenmesini istiyor. Bedelden söz etmeye kalkışan bu bayın öncelikle kendi içlerindeki hesaplaşmayı sonlandırması gerekiyor.
Adı geçen Bay, 15 Temmuz 1974 tarihinde gerçekleştirilen darbe öncesinde EOKA ve EOKA B diye karpuz gibi ikiye bölünerek acımasızca yaptıkları kırımların cevabını vermek durumundadır. Suçlu arıyorsa öncelikle aynaya bakmalıdır. Giderayak Grivas’a ilişkin tartışmaların yapılıyor olmasını iyiye yormamak gerekiyor. Bu konuda iç barışlarını sağlamadıkları noktada Başkan o kişi olmuş bu kişi olmuş Kıbrıs Türkleri için bir anlam içermediği bilinmelidir.
Karşımızdaki unsur bu yollardan geçtiği takdirde bugüne değin yanlı kararlarla Kıbrıs Türklerini görmezden gelen BMGK kararlarını yeniden değerlendirerek uzlaşı yolunu açmalıdır. Aksi halde BMGK bundan böyle yıllık kararlarla zaman harcamayı sürgit eder durur. Kıbrıs’ta eğer gerçekten barış ve çözüm isteniyorsa Kıbrıs Türklerinin varlığını işlerine geldiği zamanlarda anımsamakla olmayacağının bilinmesi gerekiyor. Son olarak Annan’ın belgesinde yaşanan olumsuzlukla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ayrı bir devlet olarak varlığını sürdüreceği ve tanınma çabalarına da ivme kazandırılacağı unutulmamalıdır.
Ülkemizde yaşanan deprem nedeniyle ulusumuza başsağlığı, yaralananlara da acil sağlık dileklerimizi ve yaşamdan kopan insanlara da Yüce Tanrıdan rahmet diliyoruz.
İçinden geçmekte olduğumuz bu sancılı süreci aşabilmenin yolunun birlik ve beraberlikle aşılacağının bilinmesi gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…