“Mademki Birleşmiş Milletler dünya barışını ayaklar altına almak isteyen şımarık devletlerin felaket ve sefalet doğurmaması için kurulmuştur, bunları kontrol altına alacağı yerde teşvik etmesi neye hizmet edebilir? Bunu anlayamıyoruz… Hele kendilerine ‘tarafsız’ yaftasını lakabını takanlar isimlerine bile hıyanet ediyorlar. Bizim bildiğimiz ‘tarafsızlık’ din, mezhep ve milliyeti bir kenara bırakıp suçu işleyeni cezalandırmaktır. Her nedense yapılamıyor bunlar. Görüldü ki yalan söyleyen, Birleşmiş Milletlerden daima kazançlı çıkmış; ezmeye çalışanlar mükâfatlandırılmıştır. “ 1979
“ Dr. Fazıl KÜÇÜK
Bir yılı aşkın süredir anlık yaşanan çatışmaların belleklere kazındığını kabul etmek gerekiyor. Buna koşut bölgede yaşamaktan başka suçları olmayan suçsuz insanların katledilmesi ve yaptıklarını pişkinlikle anlatanlar tarihin kendilerine ayırdığı yerlerde kendilerine yer beğensinler. 21. Yüz yılın çeyreği dolmadan yapılanları bilinçli kötülük olarak tanımlamak gerekiyor. Bölgedeki siyasiler desteledikleri terör gruplarıyla bir anlamda içli dışlı davranıyorlar. Lübnan Hizbullahı olarak tanımlananlar aynı zamanda siyasi parti olarak Lübnan Parlamentosunda görev yapmaktadırlar. Burada bir hususun da altını çizmemiz gerekiyor. 2016 yılında Lübnan Hizbullahı ile savaşa girmiş olan İsrail güçlerinin 1947 yılımdan bu yana girdikleri çatışmalarda kaybettiklerinin üzerinde ağır kayıp verdiği biliniyor.
Birleşmiş Milletler ve AB ile Arap ülkeleri yaşanan katliamları arada sırada kınamakla yetiniyorlar. Dünyanın 5’ten büyük olduğunu bütün ülkelerin liderlerinin dillendirmelerine karşın arpanın boyu kadar ilerlemenin sağlanamadığı biliniyor. Özellikle BM’in İ-kinci Paylaşım Savaşının sonlandığı günlerin koşullarında kurulmuş olan yapının günümüz koşullarında yeniden yapılandırılması gerekiyor. Gelinen bu noktada Genel Sekreter Antonio Guterres’in bölgeye Barış Gücü gönderilmesini istiyor olması inandırıcılıktan uzaktadır. Bugüne değin bölgeye ilişkin olarak alınan kararlar 5 ülkeden Amerika’nın vetosu nedeni ile uygulanamıyor. Buna koşut İsrail yönetimi kendilerini eleştirdiği için Guterres’i istenmeyen kişi olarak duyurmakla kalmamış ülkelerine de gelmesine izin vermeyeceklerini belirtiliyorlar.
BM Genel Kurul çalışmalarına katılan ülkelerin liderleri ülkelerine dönmüş bulunuyorlar. Kıbrıs konusunda BM gözetiminde müzakere sürecinin başlatılabilmesi için ısrarcı görüntü vermeye çalışan Nikos Hristodulidis, istediği sonuca ulaşamadan ülkesine döndü. Genel Sekreter taraflarla Ekim ayı içinde görüşme yapabileceğini duyuruyor.
Burada önemli gördüğümüz bir hususu bir kez daha yinelemek gerekiyor. Adada karşımızdaki unsurun kışkırtmaları ile başlatılan müzakere süreçlerinin unu ipe sermek çabaları nedeniyle istenen sonucun alınamadığı biliniyor. Bugüne değin Türk tarafının karşısına geçenlerin benzer taktik uygulamaları ile sonucun alınamadığının bilinmesi gerekiyor. Karşımızdakilerin neden çözümden yana olmadıklarını hep birlikte anlatmamız gerekiyor. Aksi halde BM Genel Sekreterleri 60 yılı aşkın süredir oynanan oyunu daha yıllarca sürgit eder durur ve hep yeni müzakere sürecinin kapısında zaman harcarız.
Kıbrıs müzakere sürecini yeniden başlatmaya hazırlanan Genel Sekreter başta olmak üzere yaşadıklarımızı uygulanan ambargolarla yaşamakta olduğumuz sıkıntıları bıkmadan usanmadan anlatmak gibi bir yükümlülüğümüzün olduğunun unutulmaması gerekiyor. Bu arada Antonio Guterres Kıbrıs’ın Bağımsızlık günü ilan edenlere mesaj göndermekle tarafsızlığına tamir edilmesi zor bir duruma imza atmıştır. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş gününü kendi kafalarına göre değiştirenlerle hangi düzlemde müzakere yapacağımızı bıkmadan usanmadan anlatmamız gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…