“Kıbrıs Türklüğünün beka ve varlığını devam ettirmeye çalışan bizler, hayat normale döndükten sonra da bu toprakları terk etmeyeceğiz. Ebediyete kadar devam edecek hayatımızın emniyet içinde olmasını sağlayabilmek için istenilen her fedakârlığı bugün olduğu gibi yarın da yerine getirmekten çekinecek değiliz. Yaşasın birlik ve beraberlik”. 1966 

Dr. Fazıl KÜÇÜK  

Karşımızdaki unsurun en önde gideni olan Nikos Hristodulidis nerede ise Kıbrıs Cumhuriyetinin kurulduğu tarihten bu yana sürgit ettikleri NATO üyeliği için düğmeye bastı. Amerika’da yapılmış olan başkanlık seçimi öncesinde tam fırsat olduğu gerekçesinin arkasına saklanarak giderayak Joe Biden ile görüştü. Kurdun dumanlı havayı sevmesi gibi yaş almış kişinin de onayını alarak yollara düştüler. Böyle bir olayın Amerika’nın da stratejilerine uygun olduğu yadsınamazdı. Adada bulunan iki adet İngiliz üssünü tepe tepe kullanmalarına karşın Mısır’dan Suriye’ye kadar olan bölgede kendi egemenliklerini kurmak için düğmeye basıldı.    

Nikos Hristodulidis, gittiği her ülkede “1974 Kıbrıs Barış Harekâtını Barbar Türk işgali olarak” tanımlamaktan geri durmuyor. Kıbrıs konusundaki çıkmazı aşmak için ‘insanüstü’ çaba harcadıklarını savlıyor. Hristodulidis, müzakere masasına dönüş için hareketlilik yaşanmadığını belirtmekten de geri durmuyor. Kıbrıs konusu için kritik bir dönemde olduğunu söylerken de böyle bir ortamın yaratıcısının kendileri olduğundan hiç söz etmiyor. 

Bir yandan NATO olayını oldubittiye getirerek tıpkı AB’ne girerken kurdukları tuzağın benzerini yeniden sahneye koyuyorlar ve Kıbrıs’ın birleştirilmesi türküsünü çığırıyorlar hem de utanmadan sıkılmadan Türkiye’ye saldırıyorlar. Böyle oyunları sıklıkla sahneye koyduklarını unutmuş görünüyorlar. Hiç de inandırıcı olmadıklarının bilinmesi gerekiyor.  

Güneydekilerin NATO üyeliğinin başlatıldığı bugünlerde sürecin ne zaman sonuçlanacağı şimdilik belirsizliğini koruyor. Rum basınında yer alan haberlerde “Başı sonu belli olmayan belirsiz bir süreç olarak değerlendiriliyor”. Yaş almış Biden’ın giderayak yaptığı bu hamlenin yeni atanacak Amerikan Dışişleri Bakanının kişiliğinde düğümleneceği savlanıyor. Dışişleri Bakanlığına atanmasına kesin gözüyle bakılan Marco Rubio’nun Türkiye ve Kıbrıs konusundaki yanlı tutumu nedeniyle zor günlere koşar adım gidiliyor. 

Gelinen bu aşamada AKEL’in tutumunun ne olacağı merak ediliyordu. Yandaşlarının alanlara çıkarak yapmakta olduğu gösterilerde Amerika’ya üs sağlanmasının doğru değerlendirilmesi gerektiği görüşü öne çıkarılıyor. Buna koşut üs verilmesinin soğuk savaş dönemindeki batı düşmanlığına bağlı kalmasının sürdürüleceği savlanıyor.  

Adadaki çözümsüzlüğün karşımızdaki unsurun kurduğu tuzaklarla bu noktaya evrildiğinin bilinmesi gerekiyor mu ne… 

Sevgi ile kalınız…