Yıllardan beri Garanti ve İttifak Anlaşmalarını ayni masada Türkiye ile hep tartışmayı hedefleyen GKRY Başkanı Anastasiadis; bu zevki maalesef kısa da olsa ilk kez 12 Ocak 2017’de Cenevre Konferansı’nda yaşarken bu heyecanı ve zevki yaşama fırsatını 28 Haziran Çarşamba gününden beri de İsviçre’nin Crans-Montana kasabasında yer almakta olan Kıbrıs Konferansında yaşama fırsatı buldu, hem de kendi şartlarında!...
Anastasiadis ne demişti “Önce Güvenlik ve Garantiler” konuşulacak. Bu konuda bir karara varılırsa “mülkiyet ve toprak” konusu görüşülecek, “Diğer konular daha sonra” diyordu. Nitekim de öyle oldu… Ama bu fırsat daha önceki yıllarda Rum liderliğine verilmemişti, bunu da böyle bilelim!..
Anavatanımız Türkiye maalesef yalnızları oynuyor. Karşısında Rum-Yunan ikilisi ve ona destek veren bir AB ve diğerleri var!... BM, AB, ABD, İngiltere, Fransa , Almanya ve diğer büyük güçler anavatanımız Türkiye’ye Garanti ve İttifak Anlaşmalarının kaldırılması ve Türk askerinin Kıbrıs’tan çekilmesi konusunda baskı yapıyorlar.
Peki ayni baskı Yunanistan’a ve İngiltere’ye de yapılabiliyor mu? Hayır. Çünkü , Yunanistan hem AB üyesi bir ülkedir, hem de Güney Kıbrıs ile ikili askeri anlaşmaları vardır. Benzer şekilde İngiltere’nin de uluslararası anlaşmalara dayalı olarak Güney Kıbrıs’ta Ağrotur ve Dikelya olmak üzere iki askeri üssü vardır. Dolayısıyla Garanti ve İttifak Anlaşmalarının kaldırılmasının İngiltere ve Yunanistan’ı olumsuz yönde etkilemesi söz konusu değildir.
Anastasiadis: “En iyi garanti AB” dir diyor. Bu kabul görmeyince de aklınca “BM Güvenlik Konseyi Üyelerinin Garantörlüğünü” gündeme taşımaya başladı!...
4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararıyla Kıbrıs’a BM Barış Gücü Askeri gelmişti. Kıbrıs Türk halkı 11 yıl boyunca Rumların silahlı saldırılarına uğrarken Kıbrıs Türk halkı katliamlara uğrar ve toplu çukurlara gömülürken BM Barış Gücü askerleri şahitlikten öte bir şey yapmadı. Dolayısıyla Kıbrıs Türk halkı anavatanı Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi dışında hiçbir garantiyi asla kabul etmeyecektir..
Rum 1960 Garanti ve İttifak Anlaşmalarının kaldırılmasını istiyor, peki neden? Çünkü Garanti Anlaşmasının 3. maddesine göre garantörlerin anlaşıp birlikte hareket edememeleri halinde garantörlere tek yanlı müdahale hakkı tanıyor da ondan. Ayrıca 1960 İttifak Anlaşmasının 4. maddesine göre de Türkiye’nin 650 ve Yunanistan’ın da 950 kişilik Subay, Astsubay ve Er birliği bulundurma hakları vardır…
Anastasiadis’in beyanatlarına bakılırsa konu ile ilgili olarak görüştüğü Almanya Başbakanı Merkel ile Fransa Cumhurbaşkanı Macron da Kıbrıs’ta garantilerin iptalini ve de Türk askerinin Kıbrıs’tan çıkmasını istiyorlarmış. Şimdi sayın Merkel’e sormazlar mı AB’de önemli bir yeri olan Almanya’nın garantörü kimdir diye? Bilmeyen varsa belirtelim ki 1945 yılından beri ABD , Almanya’nın garantörüdür. ABD’nin Almanya’da 4 adet Hava üssü, 23 adet Kara üssü ve de 40 bin askeri vardır.
Ama Kıbrıs’ta garantileri ve garantörlükler söz konusu olduğu zaman hiç sıkılmadan Anastasiadis: “AB üyesi olmayan bir ülke, AB üyesi bir ülkenin garantörü olamaz” diyor.
Rum tarafı sık sık modern dünyada bir devletin başka bir devletin garantörlüğünü üstenmesinin gereksizliğini gündeme getiriyor. Ancak Rum tarafının bu iddiaları 1992’de Azerbaycan’da, 1995’te Bosna’da, 1999’da Kosova’da yapılan katliamlarla hükmünü çoktan yitirmiştir.
Yine yakın geçmişte 20 Aralık 2016’da Türkiye İran ve Rusya Moskova’da gerçekleştirdikleri toplantı sonrası BM’nin de onay verdiği anlaşma sonucu Suriye’nin toprak bütünlüğünün garantörü olmuşlardır. Günümüz koşullarında da garantörlüğe ihtiyaç olduğu en yetkili makamlar tarafından da onaylanması; Kıbrıs’ta 1960 Garanti ve İttifak Anlaşmalarının noktasına , virgülüne dokunulmaması gerektiğinin bir nişanesidir…
Sonuç olarak; Rum’un son 2 yılda Mülkiyet ve Toprak konusunda elde ettiği kazanımlar yanında AB normlarının ve de 4 temel özgürlüğün sınırsız uygulanması yönünde elde ettiği kazanımlar kabul edilemez. KKTC’ne sahip çıkalım…
Kurucu Cumhurbaşkanımız rahmetli Rauf R. Denktaş’ın dediği gibi “Devlet haysiyettir, namustur, devlet evlat gibi bir varlıktır. Bu evladı yaşatmak , buna zarar verenlere dur demek hepimizin görevidir…
Rum-Yunan ikilisinin oyunlarına gelmeyelim, büyük güçlerin baskılarına boyun eğmeyelim. Her ne pahasına olursa olsun, 1960 Garanti ve İttifak Anlaşmalarının kaldırılmasına ve/veya sulandırılmasına asla izin vermeyelim….
Liderimiz Dr. Fazıl Küçük’ün 1970’de dediği gibi “Kıbrıs Türk’ü Bu Topraklarda Kan Hakkı, Tarih Hakkı Olan Bir Halktır.”