Yıl 1964, aylardan Nisan, dağda tabir yerindeyse göğüs, göğüse çarpışmaların gerçekleştiği günlerde Lefkoşa dan gönderilen takviye birliklerinin gelmesiyle tanıdım Muhiddin abiyi.
Ne yaptığını bilen, vatanı için çekinmeden ölümü göğüsleyen örnek bir insandı.
O savaş ortamında bizlere ağabeylik yaptı. Silahlar susup dağdan Lefkoşa ya indikten sonrasında da ağabey-kardeş ilişkilerimiz devam etti gitti. Öne çıkmayı, reklamı, yaptıklarıyla övünmeyi sevmeyen mütevazi bir kişiliği vardı.
Sonradan boy atanların giydiği ceketin kaç metreden çıktığını bilenlerden biri daha sessiz, sedasız göçtü ve gitti.
Ona Tanrıdan rahmet , yaslı ailesine metanet dilerim. Ruhu şad olsun.
**********************
Karar konferansıymış!
Cumhurun başı Crans –Montana ya hareketinden önce Ercan hava alanında böyle demişti.
“Bu bir karar konferansıdır”
Anastasiadis de adadan ayrılırken buna benzer şeyler geveledi ve “kararlılıkla İsviçre ye gidiyoruz” dedi ama üzerinde önemle durulması gereken bir şey daha söyledi.
Konferansın, Güvenlik ve Garantiler konularını ele almak için toplandığını ve belirleyici yetkisinin bu olduğunu ancak geriye kalan konuların paralel ele alınmasının ise ihtimal dışı olmadığını ifade etti.
Kartlar açık, Anastasiadis ne istediğini, konferansın ne amaçla gerçekleştirileceğini ve neyi murat ettiğini açık, açık söyledi.
Akıncının da buyurduğu gibi Crans-Montanada ki buluşma bir karar konferansıdır.
Rum ve Yunanistan ın teklifine cevap isitiyorlar.
Arkalarına AB yi, ABD yi, arkalarına adada üsleri bulunan İngiltere yi almış,
verilecek cevabı bekliyorlar.
Uçarı, kaçarı yok!
Anastasiadis “ben halkımı hayal kırıklığına uğratmayacağım” diyor.
Sayın Akıncıdan da aynı şeyleri duymak hakkımız değil mi? Kıbrıs Türkünü hayal kırıklığına uğratmayacağını söyleyebilir mi?
Uzlaşı adına taviz verilecekse, altından kalkılmayacak teslimiyetler sergilenecekse,
o başka mesele!
Topu ortalarda oynamak yerine çizgi üzerinde taşımak her zaman risk taşır.
“Ya top sahanın dışına kaçarsa” endişesi her zaman vardır!
Eidenin son dönemde “belge” hazırlama işi de fiyaskoyla neticelendi. Rum tarafı Eide’nin hazırladığı belgeyi de ret etti.
Ne var ki Eide yılmak bilmiyor. Kimine göre her ay cebine attığı yüklüce maaştan olmak istemiyor.
Crans-Montananın çok büyük şans olduğunu söylemekle birlikte açık kapı bırakmayı ihmal etmiyor ve “ ama son şans değil” diyor!
Bu yaklaşıma karşın yapmamız gereken tavır koymak ve sonsuza kadar uzlaşı kapısının değil açık, aralık bile olmayacağını açık, açık ortaya koymak!
İşte bütün mesele burada düğümleniyor.
Sadakat yemini vererek evlenen kadın bile eve geç gelen kocasını her akşam sabahlara kadar kapı arkasında beklemekten bıkar usanır be kardeşim. Biz ne bıktık, ne usandık, ne de utandık!