“Türkiye için hayati olduğu kadar şeref ve haysiyet meselesi olan Kıbrıs Davası Türkiyesiz hiçbir zaman halledilemez ve halledilemeyecektir”. 1957
                                                                                                                         Dr. Fazıl KÜÇÜK
            BM Genel Yazmanının önderliğinde Cenevre’de yapılan resmi olmayan Kıbrıs görüşmelerinde beklenildiği gibi sonuç alınamadan umutlar bir başka bahara ertelendi. Genel Yazmanın ortak zemin arayışı da ne yazık ki gerçekleşmedi ve görüşmeler bir kez daha düş kırıklığı ile sonlandı. Benzer bir toplantının Temmuz ayı içerisinde yapılacağı şimdiden duyuruluyor. Kıbrıs’ın sarı sıcağında her tarafın yandığı deniz mevsiminin öne çıktığı dönemde olası müzakerelerde beklentinin yükseltilmemesini belirtmek istiyoruz.  
Genel Yazmanın ısrar ve inatla sürdürdüğü çabalarında kendisine başarılı olması dileklerimizi peşinen sunmak istiyoruz. Karşımızdaki unsurun görüşmelerin Crans Montana’da kaldığı yerden sürdürülmesi isteğini atı arabanın önüne değil arkasına bağlayıp arabayı çekmesi isteği olarak okumak gerekiyor. Genel Yazmanın bu gerçeği gördüğü inancı ile farklı senaryolar üzerinde çalışmalar yaptığı biliniyor.
Genel Yazmanın bu durumda uyuşmazlığın yaşanmaya başladığı günlerden bu yana geçen süreçte alınan kararların tozlu raflardan indirilmesi halinde gerçeklerle yüzleşeceğine inanıyoruz. Bunu yaparsa adadaki çözümsüzlüğün nedenlerine tanıklık etmiş olacaktır. Yıllardır bir tarafın devlet diğer tarafın toplum olarak kabul edildiği bu maskaralığa dönmüş olan sisteme devam edilmesi çözümsüzlüğün sürgit etmesinin değirmenine su taşımak olmasının ötesinde bir anlam içermeyecektir. Adada gerçek çözüm isteniyorsa davulun bile dengi dengine çalınması gerekiyor.
Rum basınında yer alan haberlere bakılırsa Genel Yazmanın Geçici Özel Danışmanı Jane Holl Lute’un Güvenlik Konseyinin daimi üyelerinin temsilcileri ile ayrı ayrı yaptığı görüşmelerde “Adada iki ayrı egemen toplum bulunduğundan” söz ederek Genel Yazmanın Cenevre’de de dillendirdiği” BOTTOM UP APPROCH yani iki egemen toplumdan söz ettiği belirtiliyor. Yapılan bu açıklamaya koşut AP Raporundan esinlenen bazı kişi ve kurumlar “Federal çözüme inanan Kıbrıslı Türklerin AB ile daha yakın ilişkiler kurması” çağrısında bulunuyorlar.
Buna koşut Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu. “Biz masaya eşit taraflar olarak oturana kadar müzakereler olmayacak” dedikten sonra Genel Yazmanın ortak zemin bulamadığını acı da olsa itiraf ediyor.
Cenevre görüşmelerinden sonra karşımızdaki unsurun önde gidenleri arı değmiş gibi yollara düştüler. Cenevre görüşmelerinin sonuçlarını anlatma çabası içine girdiler. Suçlu arayışına düştükleri anlaşılıyor. AKEL Genel Yazmanı görüşmeleri değerlendirirken “Türk tarafı Cenevre’de özlü bir görüşmenin yapılmasına izin vermedi. Kıbrıs Türk toplumunda iki devletli çözümden yana olmayan önemli siyasal ve toplumsal güçler var” diyerek türkü çığırmaya çalışıyordu. Kıbrıs Türklerinin AKEL’in bu tuzağına düşmeyeceğinin bilinmesi gerekiyor.
Adanın Yunanistan’a bağlanması için iki kez partisinin Genel Kurulunda almış oluğu kararları kaldırması sonrasında yapılacak özlü görüşmelerle çözüme ulaşılacağının bilinmesi gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…