GKRY Başkanı Hristofyas, Rum Siyasi Parti liderleri ve Yunanistan’daki yetkililer çeşitli vesilelerle yapmış oldukları açıklamalarında “Kıbrıs’ta siyasi çözümün Avrupa Hukuku, AB İlkeleri ve değerleri temelinde halkı , ülkeyi ve ekonomiyi birleştirmek” olduğunu dile getirmektedir.
Rum liderliği “AB ilkeleri, hukuku ve temelinde bir siyasi çözüm derken kastedilen şudur: Kıbrıs Türkleri ve Türkiye; AB üyesi “Kıbrıs Cumhuriyetinin bölünmez bütünlüğünü, tüm ada üzerindeki egemenliğini, tek devlet, tek kimlik, tek vatandaşlık, tek uluslararası temsiliyetini kabullenmelidir.. Rum liderliğine göre; mevcut durumu ile ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyetinin BM ve AB üyeliği devam etmeli, Kıbrıs Türkleri mevcut ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyetine ‘azınlık’ hakları ile yama olmalıdır.
Rum-Yunan ikilisinin olası bir siyasi çözümde dünden bugüne en önemli öncelikli hedefleri Garanti Anlaşmalarının iptalini ve de Türk Askerinin adadan çıkması sağlamaktır.
Rum-Yunan ikilisi art niyetli olmasa, Rum-Yunan ikilisi Enosis’i gerçekleştirme hayali ile yaşamasa “Garanti Anlaşmaları İptal Edilmeli, Türk Askeri Adadan Gitmeli” der mi?
Geriye dönüp bakacak olursak bu gerçekleri gören Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisi; Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Meclisinin 19 Şubat 2010 tarihinde aldığı, Kıbrıs sorununun çözümünde garantilerin kabul edilemeyeceğine ilişkin kararına karşılık, tüm partilerin mutabakatıyla hazırlanan ve Kıbrıs Türk halkının hassasiyetlerini, Garanti ve İttifak Anlaşmalarının vazgeçilmezliğini vurgulayan kararını gözden geçirmekte yarar vardır denilmektedir. Kaynak: www.kibrispostasi.com/mobile?news_id34221
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi’nin “Garanti ve İttifak Anlaşmaları tahtinde, Kıbrıs Türk Halkına bugüne kadar özveriyle destek veren, adada barış ve güvence ortamı sağlayan anavatanımız Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıbrıs’taki etkin ve fiili garantisinin, Kıbrıs Türk Halkı bakımından adada bulunacak kapsamlı çözüm anlaşmasının hayati ve en temel unsuru olarak gördüğünü vurgulamayı tarihsel bir görev sayar” denilen kararında şöyle deniliyordu:
“Kıbrıs’ta kapsamlı çözüm müzakereleri sonucu kurulacak olan yeni ortaklık düzeninin ancak 1960 Garanti ve İttifak Anlaşmalarının tüm tarafların katılımıyla ortaya çıkabileceği gerçeğinin hiçbir hal ve şartta değiştirilemeyeceğini ve Kıbrıs Türk tarafının buna asla müsaade etmeyeceğini vurgular” denilmektedir.
Gerçek şu ki; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisi Garanti Antlaşmalarından Vazgeçilemeyeceğini teyit etmiştir.
Geriye dönüp bakacak olursak; 12 Haziran 2017’de katıldığı İnönü (Sinde) Panayırında konuşan KKTC Cumhurbaşkanı sayın Akıncı: “Biz Cenevre’ye her zamanki gibi iyi niyetle Kıbrıs’ta Barış İçin Gideceğiz” demişti.
Ama, Rum-Yunan ikilisi Cenevre Konferansı sonrası Crans Montana’da “Garanti Anlaşmaları iptal edilmeli Türk askeri adadan gitmeli” dedi, başka bir şey demedi. Dahası Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti topraklarının neredeyse yarısını almak istediler. Tüm Rum göçmenler evlerine dönmeli, Rum-Yunan ikilisi hedeflerinde Mesarya vardı, Karpaz vardı ve de Güzelyurt vardı!.. Rum-Yunan ikilisinin hedefleri tüm Kıbrıs’a sahip çıkmaktır, Kıbrıs Türk halkını ‘azınlık’ hakları ile ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yamalamaktır Girit misali yok etmektir.
Garanti Antlaşmalarının iptalini ve Türk askerinin adadan çıkmasının kabul edilmemesinin hemen ardından da 07 Temmuz 2017 sabahının erken saatlerinde 03.30’da Rum-Yunan ikilisi Crans Montana’da yer alan 5+BM konferansını terk ettiler, gittiler.
Çok iyi hatırlardadır, o günün sabahında Crans Montana’da düzenlenen basın toplantısında KKTC Cumhurbaşkanı sayın Mustafa Akıncı: “Bu Bizim Neslin Son Denemesiydi” derken Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı sayın Mevlüt Çavuşoğlu: “Federasyon çözüm görüşme süreci bir kez daha başlamamak üzere sona ermiştir” demişti!..
Gelinen noktada GKRY’nin yeni lideri Hristodulidis, tam da bir Türk düşmanı olarak kendini ortaya koyarken Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir siyasi çözüm yolları şimdiden kapanmış durumda olduğunu istesek de istemesek de kabul etmek durumundayız.
26 Şubat 2023 tarihli yerel yazılı basınımıza yansıyan haberlere göre; GKRY Başkanı Hristodulidis; KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar ile gerçekleşen tanışma toplantısının ardından şu hususları vurgulamıştı:
“ Müzakereler iki devletli temelde değil, BM tarafından daha önceden belirlenmiş çerçeve içinde başlamalı. Egemen eşitlik bu çerçevenin dışındadır. Türk tarafının isteği Egemen Eşitlik hiçbir durumda tartışılmayacaktır. AB Kıbrıs sorununun çözümüne katkı yapabilir, bunun için çalışacağım” demişti .
Geçek şu ki, bu açıklamalar, umutsuz bir vaka ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Rum liderliği hala daha 50 yıldır hiçbir sonuç vermeyen “İki Toplumlu iki bölgeli ‘sözde’ Federasyon”u dile getiriyor. Dahası olası bir ‘sözde’ siyasi çözümde “Kıbrıs Türk halkı ‘azınlık’ haklarına razı olmalı” diyor. Rum liderliği hala daha görüşmelerin, artık geçerli olmayan ve bize yarım asır kaybettiren BM parametreleri çerçevesinde, Crans Montana’da çökerttikleri yerden devam etmesini istiyor. Hala daha , AB’nin çözümde olumlu rol oynayacağından ve AB’nin devreye girmesinden söz ediyorlar..
Gerçek şu ki; Crans Montana Konferansında Yunan Dışişleri Bakanı ile birlikte son aşamasına gelmiş federasyon görüşmelerini çökerten bugünkü sözde K.C Cumhurbaşkanı Hristodulidis’in ta kendisidir. Diğer bir değişle şimdilerde GKRY Lideri olan Hristodulidis’in Federasyon istediği gerçekten büyük bir yalandır. Hristodulidis’in tek hedefi vardır; o da olası bir siyasi çözümle beraber Rum-Yunan ikilisinin tarihi hedefi olan Enosis’e giden yolun açılmasını sağlamaktır, Enosis’i gerçekleştirmektir, gerisi yalan!.. Unutmayalım ki Crans Montana görüşme sürecinde de Hristodulidis’in önemli görevleri vardı.
Geriye dönüp baktığımızda şu gerçeklerle karşı karşıyayız!.. Soruna müdahil olması için GKRY lideri Hristodulidis’in AB’yi zorlayacağını söylemesi de gerçekten gülünçtür. 24 Nisan 2004 Annan Planı referandumundan sonra AB’nin genişlemeden sorumlu üyesi Verhaugen’in “Rumlar Federasyon istedikleri ve ‘evet’ diyecekleri konusunda bizi aldattı” şeklindeki açıklamasını ona anımsatmak gerekmektedir.
Konu ile ilgili olarak 26 Şubat 2023 tarihli “Hristodulidis ve Eğitilmiş Türk Nefreti” başlıklı makalesinde değerli dostum sayın Sabahattin İsmail: “Belli ki AB’yi Federasyon İstediklerine Dair Yeniden Aldatıp Üstümüze Sürme Amacındadır” diyordu.
2004’te Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından aldatıldığını kabul eden, ilkelerini çiğneyerek Kıbrıs sorunu çözülmeden Rum Yönetimini tüm Kıbrıs adına tam üye yapan , Türkiye’ye yalan söyleyerek tam üyelik kapısını kapatan, Türkiye ve Kıbrıs Türk halkına verdiği hiçbir sözü tutmayan AB’nin Kıbrıs sorununda oynayacağı hiçbir olumlu rol yoktur..
..Gerçek şu ki; GKRY lideri Hristodulidis henüz 49 yaşındadır ve de 1963-1974 yılları arasındaki dönemde Rum-Yunan ikilisinin Kıbrıs Türk Halkına karşı gerçekleştirmiş oldukları mezalimi, soykırımı, barbarlığı ve ırkçı vahşeti bilmemektedir..
..Gerçek şu ki; GKRY 1974 öncesi yaşananları tarih kitaplarından çıkardılar. Kıbrıs sorununun 1974’te durup dururken ‘sözde’ Türk işgali ile başladığı yalanını, Rum gençlerinin beyinlerine şiringa ettiler. Rum gençler; İlkokul, Ortaokul, Lise duvarlarında yazan “Biliyorum, Unutmadım, Mücadele edeceğim” sloganlarını her sabah, her an okuyarak büyüyorlar.
..Rum gençliği; 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı yıldönümlerinde ve askerlik günlerinde “En İyi Türk Ölü Türk’tür” sloganları atarak yürüdüler, Kiliselerindeki Pazar ayinlerinde papazlardan bu sloganları dinlediler. Dolayısıyla Hristodulidis ve kuşağına ‘Türk Nefreti’ hakimdir..
..İlkokuldan itibaren Türk nefreti ile eğitilen bu kuşak , ne denli Liberal ve ılımlı görüşe sahip olursa olsun, Türklerle ne Federasyon, ne ortaklık, ne de konfederasyon istiyor. “ Ya Hep Ya Hiç” demektedirler. Kaynak: Sabahattin İsmail, Hristodulidis ve Eğitilmiş Türk Nefreti, 26 şubat 2023 tarihli Kıbrıs Gazetesi s.11
Sonuç olarak; Kıbrıs Türk halkı ve Türk milleti olarak kendi işimize bakalım. Rum-Yunan ikilisi ile gerekli gereksiz görüşmelere başlamayalım ve de yeni bir görüşme süreci ile zaman kaybetmeyelim. Rum-Yunan ikilisinin oyununa gelmeyelim, Kıbrıs Türk halkı olarak, Türk milleti olarak oyuna gelmeyelim. Kıbrıs Türk halkı olarak beklentilere kapılmayalım.
Yeni bir görüşme süreci ancak ve ancak bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınmasıyla başlayabilir..
Aramızdan bazıları istese de istemese de tek çıkar yol bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yaşatılmasını ve tanınmasını sağlamak olmalıdır ve de Rumlarla ilişkilerimiz iki devlet arasında olmalıdır, devletten devlete olmalıdır. Rum-Yunan ikilisi kabul etse de etmese de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vardır ve var olmaya devam edecektir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..