“1959-60 Antlaşmaları ile ENOSİS saf dışı bırakılmıştı. Fakat Makarios, için imzasını koyduğu antlaşmalar önemli değildi. Önemli olan milli hedefe yani ENOSİS’e varıştı. Makarios, ENOSİS yoluna çıkmış, halkını bu yolda perişan etmiş ve ENOSİS’i gömerek ölmüş bir liderdir”. 1980
                                                                                                                      Dr. Fazıl KÜÇÜK
            Kıbrıs, iki ulusun uzantıları olan Türklerle Rumların birlikte paylaştıkları bir adadır. Yarım asrı aşan bir süredir yaşanan uyuşmazlığın müzakereler yolu ile BM Genel Yazmanlarının isimleri ile hazırlanan çözüm önerilerinden istenen veya beklenen sonuca ulaşmanın olanaklı olmadığı biliniyor. 19 yıl önce BM Genel Yazmanı Kofi Annan’ın İngiltere, AB ile Amerika’nın da katkıları ile hazırlanmış olan ve adına plan denilen belgenin tarafların karşılıklı çıkarlarını ve haklarını dikkate almadığı için plan değil belge olarak kabul edilmesi gerekiyor.
            Belgenin oylandığı dönemde Kıbrıs Türklerine vereceklerini söyledikleri hiçbir vaatlerini yerine getirmedikleri biliniyor. U Thant’ın Genel Yazman olduğu günlerden bu yana göreve gelmiş olanlar adadaki çözümsüzlüğün nedeninin sorumlularıdırlar. Kıbrıs Türkleri olarak aradan geçen sürede görev yapmış olanları yargılamak gibi bir niyetimiz olsa bile yapmamız gereken yaşadıklarımızdan gerekli ders veya dersleri çıkarmak olmalıdır. Önümüzdeki dönemde yeniden BM marifeti ile benzer belgelerle karşılaşmamız olasıdır.
            BM Genel Yazmanı Antonio Guterres’in adada müzakerelerin yeniden başlatılabilmesi için uygun zeminin olmadığını söylemesine karşın karşımızdaki unsurun önde gidenleri bir süredir AB’nin de tıpkı BM gibi uyuşmazlığın çözümüne müdahil olmasının türküsünü çığırıyorlar. Bu yönlü yapılan çağrılar uyuşmazlığın çözümünü yokuşa sürmeye koşut bir davranıştır.
            Rum siyasetçiler ise müzakerelerin yeniden Crans Montana’da kaldığı yerden sürgit etmesini istiyorlar. Müzakere masasını tekmeleyerek devirenler şimdilerde kalınan yerden müzakerelere devam edilmesini istiyorlar. Tarafların bu dönemde pozisyonlarında değişim yaşanmıştır. Kıbrıs Türkleri istedikleri sonuca ulaşamadıkları için var olan durumun onaylanmasını haklı olarak isteyerek İKİ DEVLETLİ çözüm formülünü masaya koymuştur. Konunun yeniden müzakere edilebilmesi için BM yanlı tutumunu terk ederek süreci başlatmalıdır.
            Karşımızdaki unsur müzakere masasına oturmak yerine dışarıdan destek arıyor. Son olarak İngiltere’nin Avrupa Bakanı Leo Docherty Nikos Hristodulidis ile yaptığı görüşme sonrasında Bay Bakan’ın, BM ilkelerine göre uygun olarak her zamanki gibi iki kesimli iki toplumlu federasyonu destekleyeceklerini söylüyor olması uyuşmazlığın durduğu yerde patinaj yapmaya koşut bir davranıştır.    
            Öğrencilik yıllarımızın başladığı yıllarda ders başı yapmadan her gün Charles’ın başımıza Kral olmasını isteyen söylemlerimiz vardı. Aradan geçen 70 yıllık sürenin sonunda bizlerin değil İngilizlerin başına 3. Charles unvanı ile kral olduğu ilan edildi. Annesi 2. Elizabeth’in ölmesini beklediği için tahta geçen en yaşlı kral olarak kayıtlara geçmiş oluyor.
            Karşımızdaki unsur son dönemde haksız hukuksuz yere alındıkları AB’nin de tıpkı BM örneğinde olduğu gibi Kıbrıs konusundaki gelişmelere uygun olarak görüş ve duruş göstermesini istedikleri çalışmalar yapıyorlar. Bunu yaptıkları takdirde hukuksuzluklarına yeni bir hukuksuzluk daha eklemiş olacaklarının bilinmesi gerekiyor.
            Devletimizin tanıtılması için Türk Devletleri Teşkilatı içinde yakaladığımız gözlemci üyeliğimizin değerinin bilinmesi gerekiyor mu ne…
            SEVGİ ile kalınız…