Türkiye’nin “kader” seçimiydi…
Savaşa gider gibi “gergin” ve “tedirgin” bir süreçti…
Ancak, ciddi anlamda bir sorun yaşanmadan, olabildiğince “ağırbaşlı” sayılabilecek bir ortamda gerçekleşti…
“Devlet-parti-medya” imparatorluğu karşısında “değişim” vadeden siyasal güçler yenilgiye uğradı…
“Normal Türkiye” rüyası bir başka bahara kaldı…
Türkiye haritasına bakıyorum…
Ülkenin batısındaki tüm kıyı kentlerinde, güneybatı Anadolu’yu içine alacak biçimde ta Hatay’a kadar uzanan bir şerit halindeki illerin tümünde Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ı geçmiş…
Doğu’nun tüm sınır kentleri ile birlikte, güneydoğuda yine Kılıçdaroğlu, Erdoğan’dan daha fazla oy almış…
Geri kalan her yerde Erdoğan, Kılıçdaroğlu’na büyük farklar atmış…
AKP, Tunceli ve Hakkari hariç, Türkiye’nin her ilinde vekil çıkarmış…
Yani; Türkiye, biri en batıda, öteki en doğuda, iki büyük öbek halinde Kılıçdaroğlu’nu tercih etmiş…
Bu “tablo” geçmiş seçimlerde de aşağı yukarı böyleydi…
Kısacası; Türkiye, siyasal tercihlerin ülke coğrafyasına dengeli biçimde dağıldığı bir ülke değil…
Başkanlık seçimlerindeki bu haritanın parlamento seçimlerinde de üç aşağı beş yukarı aynen korunduğunu gördük…
CHP, batı kıyı şeridindeki illerde “statü”sünü korudu, doğuda ise yerini, beklentileri kadar oy almasa bile “Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi” aldı.
Özetle; Türkiye’de, geçtiğimiz Pazar günü yapılan seçimler, Erdoğan’ın “otoriter” gücünü konsolide etmesiyle sonuçlandı.
Türkiye halkları, “statüko”yu onayladı, AKP’ye ve MHP’ye yeni bir güç verdi…
Parlamentoda AKP+MHP, rahat bir çoğunluğa sahip oldu…
AKP; 2018’e göre 7 puan daha az oy aldı, 266 vekil çıkardı ancak ortağı MHP’nin 51 vekili ile birlikte parlamentoda çoğunluğu sağladı.  
Öte yandan 14 Mayıs seçimlerinde, 2018’e göre oylarını en çok artıran parti CHP oldu ancak “altılı masa” paydaşlarının ayrılmasından sonra, vekil sayısı 2018’in atına düşecek.  
Bu seçimler sonucunda, “Başkanlık+Hükümet” sisteminin yerine parlamenter sisteme dönüş, bir başka bahara kaldı…
Hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, güçler ayırımı, ifade özgürlüğü gibi demokratik “normlar” hiç ama hiç satamadı…
Tabii bu seçimlerin en büyük kazananı, Cumhurbaşkanlığı için yarışan, Ata İttifakı’nın desteklediği Sinan Oğan oldu.
CB adayı Sinan Oğan’ın, hiçbir anket şirketinin saptayamadığı bir oy oranıyla; 2. Tur için “kilit” durumuna gelmesi bu seçimlerin en büyük “sürprizi”ni de oluşturuyor.
Bunun yanında, terör örgütü Hizbullah ile bağlantılı olduğu iddia edilen HÜDAPAR’ın ve Erbakan’ın “Yeniden Refah”ının da bu seçimlerin en büyük “kazananları” olduğunu söylemeliyiz.
HÜDAPAR, AKP listelerinden aday gösterdiği 4 kişiden 3’ünü parlamentoya sokmayı başardı.
“Seçimlerin kazananları” listesinde ayrıca; Saadet, DEVA, Gelecek ve DP’yi de anmamız gerekiyor…
CHP listelerinden aday gösterilen bu “Altılı Masa” paydaşları, parlamentoya toplamda 33 vekil sokmayı başardılar.
CHP’nin 167 olan sandalyesinin 33’ü bu küçük partilerin oldu.
Sinan Oğan’ın sağladığı başarıya gelince…
MHP kökenli bu adayın, seçilme şansı olmamasına karşın 3 milyona yakın oy alması, Türkiye’de “ülkücü milliyetçi” damarın nasıl kabarmakta olduğunu gösteriyor…
Neredeyse, tüm partilere dağılmış olan “ülkücü”ler, Türkiye’deki siyasette her geçen gün daha çok söz sahibi olmaya doğru ilerliyor.
Tabii bu arada Alpaslan Türkeş’in oğlu ve kızı da iki farklı partiden seçimi kazanarak bu “ülkücü” kabarmadan nasibini almış bulunuyor.
MHP’nin de Türkiye siyasetine egemen olan bu “ülkücü damar” nedeniyle hak ettiği gerilemeden kurtulduğunu, hatta vekil sayısını artırdığını görüyoruz.
MHP’li Sinan Ateş’in cinayete kurban gitmesi ve MHP’deki “derin güçlerin” bu cinayetteki sorumluluğunun bilinmesine karşın, MHP’de ciddi bir “düşüş” görülmedi.
Çok yaşlanmış, ne söylediği anlaşılmayan, ağzından çıkan sözleri kontrol edemeyen, kin ve nefret söylemi ile politika yapan Devlet Bahçeli’nin partisinin gerilemesi bekleniyordu, küçük bir oy kaybıyla yerini korudu…
MHP kökeninden gelen Meral Akşener ise, beklenen “çıkışı” yapamadı. Ancak 5 yıl önceki oylarını zar zor korurken vekil sayısını artırdı.
Peki, 14 Mayıs seçimlerinin en önemli sonucu ne?
Bana göre; “yerli ve milli” dedikleri “milliyetçi rüzgâr” Türkiye’yi etkisi altına almış bulunuyor…
Siyasal İslam, oy bakımından birazcık gerilemiş gibi görünse de, “dinci-milliyetçi” damar, çeşitli “nüans”larla hemen tüm partilere yayılmış durumda…
Çağdaş, modern, demokrasi ile yönetilen uygar ülkelerdeki “ilerici-muhafazakâr” ayırımına ters biçimde Türkiye’de “milliyetçiliğin” alternatifi bir başka tür “milliyetçilik”tir…
Bu yeni dönemde, TC’nin yeni parlamentosunda bu “tür” politikacılar etkili olacaktır. Parlamentoda zayıf bir “Sol” muhalefetin varlığı, bu gerçeği değiştirmeye yetmiyor ne yazık ki…
Önümüzdeki 28 Mayıs’ta CB seçimlerinin 2. Turu yer alacak…
Erdoğan’ın “avantajları” çok fazla…
Sinan Oğan’ın 3 milyona yakın oyu en büyük avantajı…
Gene de Tanrı’dan “umut” kesilmez…