Rum liderliği dün olduğu gibi bugün de tarihin derinliklerinden gelen Megali-İdea hayalleriyle yaşar ve de, Kıbrıs’ın tümünü Yunan adası yapmayı hedeflerken aramızda hala daha ‘sözde’ Federasyon hayali içinde yaşayanlar vardır!.
22 Nisan 2024 tarihli yerel yazılı basınımıza yansıyan haberlere göre; 2004 yılında AB’nin genişlemesinden sorumlu kişi olan Günter Verheugen “Eğer Klerides iktidarda olsaydı Kıbrıs sorununda çözüme ulaşacaklarına inandığını” dile getirdi.
2004 yılında AB’nin genişlemesinden sorumlu kişi olan Günter Verheugen’in, Güney Kıbrıs’ta yayınlanan Kathimerini gazetesinde dün yer alan demecinde Bürgenstock süreci, Annan Planı ve Kıbrıs sorunu çözülmeden önce Güney Kıbrıs’ın AB’ye nasıl katıldığına dair açıklamalarda bulunduğu belirtildi..
..Verheugen’in Annan Planı referandumunun 20’nci yıl dönümü dolayısıyla gazeteye o dönem gerçekleştirilen müzakereler ve Güney Kıbrıs’ın AB’ye katılım süreciyle ilgili açıklamalarda bulunduğu belirtildi..
..Gazeteye demecinde “Glafkos Klerides’e tam anlamıyla güvendiğini ve eğer Klerides iktidarda olsaydı Kıbrıs sorununda çözüme ulaşacaklarına inandığını” dile getiren Verheugen, ancak Klerides’in görev süresinin dolduğunu ve farklı bir görüşe sahip olan ve tüm meseleyle ilgili olarak net olan Tasos Papadopulos’un geldiğini söyledi. Verheugen Papadopulos’un görev süresinin başından itibaren, onun kişisel desteğini göz önünde bulunduramayacaklarını bildiğini de söyledi..
..Gazeteye göre Verheugen “Annan Planı’nın Kıbrıs Rum tarafınca reddedilmesinin ardından Rum hükümeti ve buna ek olarak Tasos Papadopulos tarafından aldatıldığınızı söylediniz. Annan Planının Kıbrıs Rum tarafınca desteklenmesi için önceden herhangi bir taahhüt var mıydı?” sorusuna karşılık ise “Hem Evet, Hem Hayır” yanıtını verdi..
..Sözlerinin devamında anlatmaya 1999 yılından başlaması gerektiğini ifade eden Verheugen, durumun o dönem çok karmaşık olduğunu çünkü AB’deki bir miktar üye devletin Güney Kıbrıs’ın AB’ye katılımının Kıbrıs sorunu çözülmeden önce mümkün olamayacağı görüşünü ifade ettiklerini söyledi..
..Bu ülkeler arasında Almanya’nın da bulunduğunu ve Almanya’da hükümetin değişmesinin ardından ülkenin Kıbrıs’la ilgili pozisyonunun da değiştiğini kaydeden Verheugen, kendisinin o dönem tam tersi davranılması gerektiğini anımsatarak “Yani eğer Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlar çözüm bulunması çabası konusunda yapıcı ve işbirliğinde bulunmaya istekliyse, Türkiye’ye Kıbrıs’ı AB içerisine kabul etmeye istekli olduğumuz konusunda baskı yapalım” görüşünü ortaya koyduğunu anımsattı..
..Hakikatin ise herkesin 1999 yılından önce proplemin Türkiye olduğuna inanması şeklinde olduğunu dile getiren Verheugen, kimsenin Kıbrıslı Rumların bir sorunu olacağına inanmadığını dile getirdi..
..Dolayısıyla sorulan sorunun “Türkiye’nin Kıbrıs sorunu çözülmeden önce Güney Kıbrıs’ın AB’ye katılmasının çıkarına olacağını anlamasını nasıl sağlayacağız” şeklinde olduğunu ifade eden Verheugen, Kıbrıs sorunu çözülmeden Rum Yönetimi’nin AB’ye üye devlet olarak katıldığını görmenin Türkiye’nin çıkarına olmadığını, çünkü böyle bir senaryoda Kıbrıslı Rumların Türkiye’nin AB ile ilgili emellerini engelleyebileceğini ifade etti..
... Çözümün Kıbrıs sorununu çözmek için güçlü bir teşvikle birlikte Türkiye’ye aday ülke statüsü verilmesi olduğunu söyleyen Verheugen, siyasi konjonktürlerin o zaman en iyisi olmadığını belirtti. Kıbrıs Türk tarafının başında Rauf R. Denktaş, Ankara’da Başbakanın ise Bülent Ecevit olduğunu anımsatan Verheugen, Bülent Ecevit’in Kıbrıs sorununun var olmadığı ve Kıbrıs sorununu 1974 yılında çözdüğüne dair bir görüşe sahip olduğunu belirtti..
..Bu siyasi durum yüzünden 3 yıl kaybettiklerini ifade eden Verheugen, 2002 yılının sonunda müzakerelerin son aşamada bulunduğunu söyledi. Barışçıl bir çözüm bulunması ihtimalinin AB’nin değil, BM’nin elinde olduğunu da ifade eden Verheugen, bu yüzden BM’nin çabalarının yeterli olup olmadığını yorumlayacak pozisyonda olmadığını söyledi..
..Rum kesiminin BM himayesindeki Kıbrıs sorunu çözüm müzakerelerini destekleyeceğine söz verdiğini, Glafkos Klerides’in ise şahsen kendisine “Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin müzakere sürecinin Kıbrıslı Rumların tavrı yüzünden başarısızlığa uğramayacak. Biz bunu destekleyeceğiz” sözünü verdiğini kaydeden Verheugen, ancak Annan Planı sunulduğu zaman Klerides’in başta olmadığını ifade etti..
..Papadopulos’un da o dönem iktidarda olmadığı konusunda bu imada bulunduğunu, dolayısıyla Klerides’in önceden bazı güvenceler mi verdiğinin kendisine sorulması üzerine ise Verheugen, özetle şu yanıtı verdi:
“Resmi bir şey değildi, güven meselesiydi. Glafkos Klerides’e tam anlamıyla güveniyordum ve eğer Klerides iktidarda olsaydı Kıbrıs sorununda çözüme ulaşacağımıza inanıyorum. Ancak Glafkos Klerides’in görev süresi doldu ve başka farklı görüşe sahip olan ayni zamanda tüm meseleyle ilgili olarak net olan Tasos Papadopulos geldi. Görev süresinin başından itibaren, onun kişisel desteğini göz önünde bulunduramayacağımızı biliyordum”..
..Papadopulos’un Annan Planı’nı reddetme hareketinin herkesi şaşırttığını, ne sebeple söylediğinin sorulması üzerine ise Verheugen, BM, AB, iki toplum ve garantör ülkelerin son bir ortak çabasının Papadopulos’un tutumunu değiştirmesi için yeterli olacağını umduğunu söyledi..
..Kıbrıs sorununun çözülmesi için paydaşların katılımıyla Bürgenstock’taki toplantıda son bir çabada bulunulduğunu da ifade eden Verheugen, bunun basının katılımı olmadan yapılan gizli bir görüşme olduğunu söyledi..
..Tüm bunlara rağmen toplantının başlamasından önce Papadopulos’un Kofi Annan’a Kıbrıs sorununun çözülmesine ilişkin planı kabul edemeyeceğini söylediğini ifade eden Verheugen, dolayısıyla aşağı yukarı bunun faydasız bir süreç olduğunu bildiklerini savundu…
..Bunun sebebinin çok açık olduğunu ve BM ile Kıbrıslı Rumlar arasında ülke yönetiminin yapısıyla ilgili olarak ciddi anlaşmazlık bulunduğunu söyleyen Verheugen, Bürgenstock’ta hiç müzakere olmadığını ve sadece görüşmeler yapıldığını dile getirdi.
“Kıbrıslı Rumların müzakere etme ve Karpaz’ı kazanma fırsatını kaçırdıklarına” dair bir soruya ise Verheugen bu ihtimali göz ardı etmediğini belirterek, bunun görüşmeler ve uzlaşılarla ilgili nihai pakette bulunabileceğini ancak o kadar ileri gidemediklerini söyledi..
..Sözlerinin devamında Annan Planı’nın taraflara sunulması, referanduma gidilmesi ve referandumun sonucunu da anımsatan Verheugen, başka bir soru üzerine ise Güney Kıbrıs’ın AB’ye katılım anlaşmasının hazır olduğunu ve o zaman bunu değiştirmenin bir yolu olmadığını söyledi..
.. Samimi olmak gerekirse kimsenin mevcut şartlar altında Güney Kıbrıs’ın AB’ye üye devlet olarak katılmaması gerektiğini önermediğini de ifade eden Verheugen, sonucun coşku ile olmasa bile kabul edildiğini söyledi..
..İlgili bir soruya karşılık Güney Kıbrıs’ın o dönem AB’ye katılmasının yanlış olmadığını düşündüğünü de ifade eden Verheugen, Avrupa yapısının sadece Batı Avrupa’yla ilgili olmadığını ve herkes için olduğunu sözlerine ekledi.
Gerçek şu ki; Kıbrıs sorununun bugünlere gelmesi, Rum-Yunan ikilisinin Megali-İdea hayalleri çerçevesinde var olan Enosis hedeflerinden kaynaklanan bir sorundur. Yine gerçek şu ki; 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’ta iki bölgelilik oluştu. Günümüzde Kıbrıs’ta dini, dili kültürü ve ırkı tamamen farklı olan ve de yan yana yaşayan iki halk vardır, bağımsız ve egemen iki devlet vardır.
2004 Annan Planında siyasi eşitlik ve egemenlik yoktu. Keza bu planla iki bölgeliliğin de ortadan kaldırılması hedefleniyordu. Ancak bu mümkün değildi ve de asla gerçekleşmeyecekti. O günde Kıbrıs Türk halkına verilen vaatler vardı. Türkler ‘Evet’, Rumlar ‘Hayır’ derlerse Kıbrıs Türk Halkına uygulanan ambargolar ve izolasyonlar kalkacaktı!..
O günde KKTC Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş ‘Hayır’ derken anavatanımız Türkiye ‘Evet’ oyu kullanılmasına ısrarla destek veriyordu!. Neticede Kıbrıs Türk halkı 24 Nisan 2004 Annan Planı referandumunda anavatanımız Türkiye’nin desteğinde %64.91 oranla ‘Evet’ derken Rumlar %75.83 oranında ‘Hayır’ demişlerdi. Ancak ne var ki Hayır diyen Rumlar 1 Mayıs 2004 itibarıyla Kıbrıs Cumhuriyeti olarak AB üyesi olacaklardı. Geliniz, görünüz ki; Türkler ‘Evet’ Rumlar ‘Hayır’ derse Kıbrıs Türk halkına uygulanan izolasyonlar kaldırılacaktı!. Ama verilen sözler tutuldu mu? Tutulmadı..
Gerçek şu ki; KKTC Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş Rum-Yunan ikilisini çookk iyi tanıyordu ve de Kıbrıs Türk halkının Rumlarla ayni devlet çatısı altında barış ve huzur içinde yaşamasının mümkün olmadığını dile getiriyordu.
Sonuç olarak; gelinen noktada Annan planına ‘evet’ diyenler; Rumlarla Federasyon çatısı altında yaşamayı hedefleyenler bir kez daha düşünmelidirler!. Çünkü Rumların esas hedefleri olası bir siyasi çözümle birlikte Enosis’e giden yolu açmaktır, Kıbrıs’ı Yunan adası yapmaktır.
Bunun için de dün olduğu gibi günümüzde de olası bir siyasi çözümde Rum-Yunan ikilisi “Garanti Antlaşmaları İptal Edilmeli Türk Askeri Adadan Gitmeli, Rum göçmeler Kuzey Kıbrıs’taki evlerine, mülklerine dönmeli, Kıbrıs Türkleri ‘azınlık’ haklarına razı olmalı” diyorlar.
Kıbrıs Türk halkına düşen görev, temellerinde, Mücahit halkımızın, TMT mensuplarının, kahraman Mehmetçiklerimizin, canı ve kanı olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini anavatanımız Türkiye’nin desteğinde yaşatmak ve tanınmasını sağlamaktır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..