Rum liderliği dün olduğu gibi bugün de  Kıbrıs Türk Halkını “Elenlerin Kıbrıs’ında yaşayan Türk azınlığı” olarak görmektedirler. Rumların mücadelesi, dünden bugüne  hep Elenizm için olmuştur. Rum Liderliğinin Kıbrıslılık  iddialarının hedefi  Kıbrıs Türk Halkını Türklüğünden koparmaktır.
Dedelerimiz, ninelerimiz, annelerimiz ve bizim nesil 1950’li yılların ilk günlerinden beri can vererek, kan vererek Kıbrıs’ın Girit misali Yunanistan’a  ilhakını önlemek için  1955-1959 yılları arasında verdiği  mücadelenin ardından 19 Şubat 1959 Zürih ve Londra Antlaşmaları temelinde  Kıbrıs Türk ve Rum Halklarının siyasi eşitliğine, egemenliğine ve ortaklığına dayalı olarak ; Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin garantörlüğünde 16 Ağustos 1960 Lefkoşa Antlaşmaları ile Kıbrıs Cumhuriyeti ilan ediliyordu.
Yine   ayni gün 650 kişilik Türk Alayı ve 950 kişilik Yunan Alayı Mağusa Limanından Adaya ayak  basarken Kıbrıs Türk Halkı 82 yıllık hasretin ardından Türk askerine  yeniden kavuşmanın mutluluğunu yaşıyordu..
Ancak Rum liderliği Enosis’e giden yolda engel olarak gördükleri Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kabullenemeyeceklerdi. Nitekim, Rum-Yunan ikilisi  Megali-İdea hayalleri çerçevesinde 21 Aralık 1963’te  uygulamaya koydukları Akritas  Planı ile Enosis hedeflerine ulaşmak isteyecek ancak, Kıbrıs Türk Halkı  Anavatanımız Türkiye’ye güvenerek, Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşerek  11 yıl boyunca verdiği mücadele ile buna izin vermeyecek ve de 20 Temmuz 1974’ün mutluluğunu yaşayacaktı.
Yıllarca devam eden toplumlararası görüşmelerden  Rum liderliğinin Enosis’e giden yolu açma hedefleri nedeniyle olumlu  bir sonuç alınamaması ve de Rum liderliğinin zamana oynaması üzerine 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmiştir. O günde hedef; bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’nin  tanınmasını ve tanıtılmasını  sağlamak olmalı iken Anavatanımız Türkiye’nin  telkinleriyle  KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş;  Rum liderliği ile  görüşme masasına oturmak durumunda kalacaktı..   
Ama ne var ki BM denetiminde ve gözetiminde yıllarca devam eden görüşme sürecinde  ömrünü Kıbrıs Türk Halkının milli davasına adayan  Rauf R. Denktaş için “Uzlaşmaz” diyeceklerdi..
24 Nisan 2004  Annan Planına Kıbrıs Türk Halkı; Anavatanımız Türkiye’nin telkinleriyle   ‘evet’ derken  Rumlar ‘hayır’ demişti..  Ancak, Annan Planına ‘hayır’ diyen Rumlar, 1 Mayıs 2004 tarihi itibarıyla AB’ne üye olmasının sonucu    AB’ni de  arkalarına alarak zamana oynamaya devam ederken günümüzde hala daha Kıbrıs Türk Halkı  Annan Planına ‘evet’ demesinin  cezasını çekmektedir..
Dün olduğu gibi bugün de  Rum liderliği, “Kıbrıs’ın tümü benimdir.. Türkler vatandaşımdır, azınlığımdır. Egemenlik tektir ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ne aittir” diyor.. Maalesef günümüzde Kıbrıs Türk Halkı , bu Rum zihniyeti ile karşı karşıyadır..
Rumlar, 24 Nisan 2004’te Referandumda ‘Hayır’ demişse hata yaptığından değil,  Milli  Enosis  hedeflerinden  ayrılmak istememelerinden kaynaklanmaktadır.  Günümüzde Rum liderliği, 1 Mayıs  2004 itibarı ile  AB üyesi olmanın  rahatlığı içindedirler ve de AB üyeliğini  dolaylı Enosis’in gerçekleşmesi olarak görmektedir.   Nitekim Rum liderliği, AB üyesi oldukları 1 Mayıs 2004’te “Enosis Artık  Engellenemez” diyerek şampanya patlatmışlardır..
Dün olduğu gibi bugün  de Kıbrıs’ı bir Helen adası yapmak için AB  üyeliğini bir araç olarak  kullanan Rum Liderliğinin hedefi, Adayı Türklerin ‘azınlık’ olarak yaşayacağı bir Rum devletine dönüştürmektir, Kıbrıs Türk Halkını Girit misali yok etmektir..
Yaşanan bu gelişmeler varken; Rum liderliği dünden bugüne  Kıbrıs Türk Halkı ile hiçbir şeyi paylaşmak istemezken , Türkler Annan Planına ‘evet’ , Rumlar ‘hayır’ demesine rağmen  Rumlarla yıllarca federasyon görüşmesine devam etmek bir hata değil de neydi?
Makarios, Klerides, Papadopulos, Yorgacis ve diğerleri Kıbrıs’ta  Girit modelini uygulamak için, Kıbrıs Türk Halkını Girit misali yok etmek için Akritas Planını uygulamaya koyanlar olduğu gibi  günümüzde de “AB yolu ile Enosis” davası  devam ettirilmektedir... Rum liderliğinin hedefi, “Meşru Kıbrıs Hükümeti” ünvanını Enosis’in gerçekleşmesine kadar korumaktır.
Gerçek şu ki, dünya kamuoyu  tüm hak, hukuk, ahlak ve insanlık  kurallarını çiğneyerek Rumlara  “Meşru Kıbrıs hükümetisiniz; biz Türklerin egemenlik hakkını , devletlerini tanımıyoruz” dediği sürece de  Rum-Yunan ikilisi bu Ortaçağ  siyasetlerinden vazgeçme ihtiyacını  duymayacaklardır. Kaynak: Rauf R. Denktaş, Kıbrıs Girit olmasın, s.10, Kasım 2004
Kıbrıs Türk Halkı olarak 1963-1974 yılları arasında yaşanan felaketleri yeniden yaşamak istemiyorsak bağımsız ve egemen  devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne ve Anavatanımız Türkiye’ye dört elle sarılmalıyız..
Günümüzde Rum Ortodoks  Kilisesi Başpiskopos Hrisostomos: “Geliniz bizlerle el ele veriniz. Elenlerin bu adasını Türklerden kurtaralım” diyor. Kaynak: Rauf R. Denktaş, Kıbrıs Girit olmasın, s.11, Kasım 2004
Girit’te yaşananlar Kıbrıs Türk Halkının kaderi olamaz ve de olmamalıdır.. Girit’te bir gece ayaklanan  Rumlar, Türkleri katlettiler.. Girit meselesi 69 yılda tamamlandı!… Ya Rum-Yunan ikilisinin Megali İdea hayallerinden kaynaklanan Kıbrıs sorunu!
Kıbrıs Türk Halkının Annan planına  ‘evet’ demesinin ardından   BM ve diğer büyük güçler “Siz zaten  Annan Planına Referandumda ‘evet’ demekle  KKTC’den, egemenliğinizden vazgeçmiştiniz, Türk askerinin Kıbrıs’tan ayrılmasına ‘evet’  demiştiniz” diyeceklerdi..
Annan Planı Referandumu sonrası  KKTC’nin  2. Cumhurbaşkanı seçilen sayın Talat, “Yoldaşım”  dediği Komünist AKEL Partisi  eski Lideri Dimitris Hristofyas   ile çok kısa  bir sürede  Kıbrıs sorununa  adil ve kalıcı  bir siyasi çözüme  ulaşacağına inanıyordu. Ancak neticede sayın Talat “Daha Ne Yapayım, Gidip Kendimi Saray Önü’nde Asayım mı? Diyecek kadar büyük bir hayal kırıklığına uğrayacaktı.
KKTC’nin 3. Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu döneminde;   Eroğlu-Hristofyas ve Eroğlu-Anastasiadis  arasında yer alan federasyon görüşmeleri de Rum liderliğinin Enosis’e giden yolu açma çabaları nedeniyle olumlu bir sonuç vermeyecekti..
 26 Nisan 2015 tarihinde  sayın Mustafa  Akıncı’nın KKTC’nin 4’ncü  Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından başlayan Akıncı-Anatasiadis  görüşme süreci; sayın Akıncı’nın Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir  siyasi bir çözüm adına, barış ve huzur adına ,federasyon adına  verdiği tavizlere rağmen  Rum liderliğinin   Megali İdea hayalleri nedeniyle  başarısızlıkla sonuçlanmaya mahkumdu..
Toplumlararası görüşme sürecinde ve de Cenevre/Mont Pelerin/ Crans Montana Konferansında Kıbrıs’ta siyasi çözüm adına tavizler verildi. Cenevre görüşmelerinde sayın Akıncı;  siyasi çözüm adına  ‘harita’ verdi.. Ve de bugün oldu bu haritanın  içeriğini  KKTC Meclisi bile bilmiyor!..
28 Haziran 2017’de başlayan Crans Montana Konferansını 7 Temmuz sabahının erken saatlerinde  Rum-Yunan ikilisinin  terk etmeleri sonucu Konferansın   başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından düzenlemiş olduğu basın toplantısında  sayın Akıncı : “Bu bizim neslin son denemesiydi” demek durumunda kalacaktı..
O günde Anastasiadis’in; alabileceği tavizleri alması sonrası  “sıfır asker, sıfır garanti” konusunda   hedefine ulaşamayınca da zamana oynaması sonucu bugünlere gelinecekti..
Sonuç olarak; Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir siyasi çözüm için Tek Çare: “Bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne  dört elle sarılmaktır..”
Kıbrıs Türk Halkı, Cumhurbaşkanlığı  sürecinde sayın Ersin Tatar’a  verdiği destekle tarihi  kararını da vererek  “Federasyon” görüşme sürecine ‘Hayır’ demiştir.  Kıbrıs Türk Halkı bu  tarihi kararı ile   KKTC’nin  yaşatılmasına ve tanınmasına  giden yolu açmıştır.
Yıllardan beridir,  Rumların konu Enosis hayalleri nedeniyle adil ve kalıcı bir siyasi çözüme  ulaşılamaması üzerine günümüzde  Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin yeni bir  müzakere sürecinin başlamasına kesin bir gözle  bakılırken dünden bugüne  BM’nin  belirlediği “iki bölgeli, iki toplumlu siyasi eşitliğe dayalı federal çözüm şekli çookktaann tarihe karışmıştır.
Sayın Ersin Tatar’ın KKTC Cumhurbaşkanı seçilmesiyle  birlikte  yıllardan beri Rum’un  Megali idea hayalleri nedeniyle  ilerleme  sağlanamayan görüşme süreci mutlaka ve mutlaka değişmelidir ve de değişecektir.
Anavatanımız Türkiye ile işbirliği içerisinde KKTC’nin tanınma süreci gündeme gelmelidir.  KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar’a düşen görev   Rum liderliği bağımsız ve egemen devletimiz  KKTC’ni tanımadığı sürece görüşme masasına oturmamak olmalıdır…
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..