Dün sevgililer günüydü.

Sevgiliden çok ticari yönü ile esnafı sevindiren gün için, zaman, zaman nükseden tarafımla yıllar önce yazdığım dörtlük aklıma geldi.

“Sevda, sevda dediğin ne ki,

yaşamın derinliklerinde kayboldu, gitti coşkusu.

Özlemini duyduğum sevda, çatlak dudaklarımın muhtaç olduğu bir avuç su”

                                                        *******

Sevgililer gününü kimileri coşku ile yaşarken,tam tersi, Meclisimizdeki şiddet dilinin maalesef giderek tırmandırıldığına şahit oluyoruz!

Biri çıkıyor tabir yerinde ise arı kovanına çomak sokuyor, arılar buna isyan ediyor ve dikenini kullanıyor!

Bu kez dikeni yiyen feryadı basıyor!

Bu durum “yumurta tavuktan mı, yoksa tavuk yumurtadan mı “meselesine döndürülüyor.

Çomak sokmaların, her konuya maydanoz olmanın giderek arttığının bilmem farkında mısınız?

İster seçilmiş olsun, isterse Meclis dışında olsun, bir ülkenin manevi değerlerine hakaret ediliyorsa, bayrağa ve devletin varlığına küfürler yağdırılıyorsa Anayasanın gereklerini yerine getirmek kaçınılmazdır.

Yaşanılan ülke her fırsatta yabancı unsurlara alenen şikayet ediliyorsa, bunun bir müeyyidesi olmalıdır!

Bu görevi yerine getirmek ise, Meclis içindekiler için Meclis Başkanlığı, Meclis dışındakiler içinde Emniyet güçleridir, Savcılıktır, adli makamlardır!

Acilen bu müdahalede bulunulmadığı, daha doğrusu Anayasanın gerekleri yerine getirilmediği takdirde çok vahim olayların yaşanması kaçınılmazdır diye düşünüyorum!

Şiddetin her türlüsüne karşı olduğumu bilenler bilir.

Ne var ki “nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” diye aktarmıştı vakti evvelinde Ziya paşa.

Yaşadığın ülkeye zarar veriyorsan bunun bir bedeli var,adil bir yöntemle ödeyeceksin.

Düşmanlık iç güdüsüyle hareket edenlerin göğsüne yaslanarak, Türk ulusunu yok etmeye azmetmişlerin arasında gülücükler dağıtarak devrimci olunmaz.

Buna karşın şiddete baş vurmalarla, kırıp dökmelerle de milliyetçi olunmaz!

Hele ülkenin geleceğini tehlikelerin kucağına sokarak hiç bir yere varılmaz.

Kendimize gelerek bindiğimiz dalı şöhret uğruna kesme sevdasından geri durmazsak, bilmeliyiz ki bu iş böyle hiç olmaz!