1950’li yılların   Kıbrıs Türk Halkının Milli Mücadelesinde önemli bir yeri vardır. Kıbrıs Türk Halkının 27-28 Ocak 1958 direnişi, varoluş mücadelesinin, bir ulusal uyanışın başlangıç tarihidir. Kıbrıs Türk Halkının (TMT)’nin Rum halkı yanı sıra (EOKA) teşkilatlarıyla fiilen  Kıbrıs Siyasi Sorununa” katılımıdır.
Kıbrıs Türk Halkının şanlı direnişinin 66. Yıl dönümünde aziz şehitlerimizi bir kez daha saygı ile anıyoruz.
66 yıl önce; 27-28 Ocak 1958 günlerinde, Lefkoşa ana-baba gününü andırıyordu. O günde başkent Lefkoşa’da yer alan  eylemler  Mağusa ve Limasol’a da sıçramıştı. Lefkoşa’da sadece Sarayönü değil, ayni zamanda Girne Kapısı, Çağlayan bölgesi ve diğer semtlerde de Liseli öğrencilerin yürüyüşlerine  dakikalar ilerledikçe  halkımızın desteği ve   katılımıda çoğalıyordu.
Gerilere dönüp bakacak olursak, Selimiye Camii’ne yakın bölgede, şimdilerde Turizm Bakanlığı olan bina o günde  Lefkoşa Türk Lisesi idi. O günde hasbelkader benim de aralarında olduğum Lefkoşa  Türk Lisesi öğrencilerine Sarayönü’ne hemen çok yakın  mesafedeki  Kız Lisesi ve Atatürk Kız Meslek Lisesi öğrencileri de “Ya Taksim Ya Ölüm” diye haykırarak tam bir destek veriyordu.
O günde ellerinde bayraklar ve pankartlar taşıyan Liseli Kız ve erkek öğrenciler ve de onlara destek veren halkımız Sarayönü’nden Girne Kapısına kadar gidip ve dönüş yapmak isteyecek ancak, İngiliz Askerleri ve Polisler müsaade etmeyince çatışmalar başlar ve de Sarayönü ve Girne Kapısı savaş alanına  dönerken yükselen sesleri duyan halkımız Sarayönü Meydanına koşuyordu..
O günde  kalabalığın dağılmasını gerçekleştirmek isteyen İngiliz askerleri bu kez gençlerin üzerine  göz yaşartıcı bombalarınıyağmur gibi yağdırıyordu. O günde İngiliz  Askerlerinin attığı göz yaşartıcı bomlardan gözlerimiz görmez oluyordu. O günde aramızda İngiliz askerleri tarafından atılan göz yaşartıcı bombalarınbazılarını havada kapan bazı gençlerin ayni anda  İngilizlere geri attıklarını çok iyi hatırlıyorum.
27-28 Ocak 1958, Kıbrıs Türk Halkının İngiliz Yönetimine karşı direndiği günlerdir.  27-28 Ocak 1958 Kıbrıs Türk Halkının “Kıbrıs’ta Ben De Varım ve Var Olmaya Devam Edeceğim” dediği günlerdir.
27-28 Ocak 1958 günlerinde kan akar ve de  ölümler olurken  Liseli Kız-Erkek öğrenciler ve de  Kıbrıs Türk halkı hep bir ağızdan “Ya Taksim Ya Ölüm” diyordu, başka bir şey demiyordu.
O günde sokağa çıkma yasağı ilan edilirken Kıbrıs Türk Halkı İngiliz Yönetiminin bu kararını hiçe saymıştı.O günde sirenlerin çalmasına Kıbrıs Türk halkının aldırdığı yoktu..
Gerilere dönüp baktığımızda, 27 Ocak günü “Lefkoşa’da Türk Lisesi ve Kız Lisesi  ve de  Atatürk Kız Meslek Lisesi öğrencileri her zamanki gibi Enosis’e karşı  “Ya Taksim Ya Ölüm” sloganı atarak  yürüyüşe geçmişlerdi. Her nedense bu tip gösterilerde Rum tarafına göz yuman İngiliz Yönetimi o günde  Kıbrıs Türk halkına karşı   engelleme girişiminde bulunmasının ardından arbede çıkacaktı. 
O günde İngiliz Yönetimi gösterilerde bulunan Kıbrıs Türk halkının  karşısına tam donanımlı silahlarıyla çıkarken, göz yaşartıcı gaz bombaları atarken , diğer yandan da barikatları aşmaya çalışan kalabalıkları coplarla, sopalarla vura vura döve döve dağıtmaya çalışıyorlardı.
O günde Rumların ‘Enosis’ sloganlarına karşı Kıbrıs Türk Halkı “YA TAKSİM YA ÖLÜM”  sloganlarını haykırıyordu. Gerçek şu ki Rumların bu tür eylemlerine  ve Enosis sloganlarına karşı Kıbrıs Türk gençliği, Kıbrıs Türk halkı  TAKSİM tezini seslendiriyordu.
O günde, Kıbrıs Türk  halkın katılımı ile oluşan büyük bir kalabalık İngiliz askerlerini geçerekGirne Kapısına kadar gidip gelmek isteyecek ancak İngiliz askerleri buna izin vermeyecek ve öğrencilerin, ısrarlı davranışları üzerine  İngiliz askerler piyade tüfekleri ile havaya  ateş açarak müdahale etmişlerdi.
Şu bir gerçek ki; Rum öğrencilerin, Rum gençlerinin  bu tür eylemlerine sessiz kalan  İngiliz Yönetiminin ayırımcı bir tavır ve tepki göstererek yürüyüşe katılanların  sessizce dağılmalarını istemeleri kabullenilemezdi.
O günde iş çığırından çıkarken gençliğin sloganlarını ve bomba seslerini duyan halkımız gençlerine destek vermek için Saray Önü, Girne Caddesi ve de Girne Kapısına akın ederken adeta göz gözü görmüyordu.
O günde Kıbrıs Türk gençliğini ve halkını yalnız bırakmayan Liderimiz Dr. Fazıl Küçük ve dava arkadaşları Rauf R. Denktaş ve de Osman Örek’in gerek Sarayönü’nde gerekse Girne Kapısı’nda Kıbrıs Türk halkına ve gençlerimize  yaptıkları konuşmalarla dağılmalarını sağlarken Kıbrıs Türk gençliği sesleriniAnavatanımız Türkiye’ye, İngilizlere Rumlara ve de dünya kamuoyuna duyurmuş olmanın mutluluğunu yaşıyordu.
27 Ocak 1958’de yaşananların ardından  28 Ocak 1958 tarihli Halkın Sesi  ve Bozkurt gazetelerinde “Emniyet Kuvvetlerinin Yanlış Müdahalesi, Girne Caddesini Harp Meydanına çevirdi. Sayıları binleri aşan muazzam kalabalık, saatlerce Girne Caddesi’nde Taksim lehine tezahürat yaptı. Lefkoşa’da sokak muharebeleri oldu. Yüzlerce bomba, yüzlerce şişe atıldı” şeklinde haberler yer alıyordu.
O günde Kıbrıs Türk Halkı Liderimiz Dr. Fazıl Küçük’ün, Rauf R. Denktaş’ın ve de Osman Örek’in konuşmalarına ve tavsiyelerine uyarak dağılacaklardı.
1958’de 2. Mac Millan Planı ve de   NATO’nun da soruna müdahil olmasıyla oluşturulan Genel Sekreterin  adıyla anılan Spaak’ın planı gündeme geliyordu!..   Gerçek şu ki; bu planların tümü de İngiltere’nin adadaki Valisi Yönetiminde, Türk ve Rum halklarının ‘azınlık’, ‘Çoğunluk’ temelinde  oluşturulacak bir Meclis’te  toplanması esasına dayanıyordu.
28 Ocak tarihli Halkın Sesi Gazetesindeki “Taksim Güneşi Doğuyor” başlıklı makalesinde ünlü köşe yazarı Yavuz Bey: “.. Bizimkiler ne yaptı? Kendi evleri mesafesinde olan muhitlerinde  hiçbir taşkınlıkta bulunmadan, efendice yürüyüş yaptılar. Türk milletinin, Kıbrıs meselesinde milli parola olarak tayin ettiği “TAKSİM”  kelimesini tezyin ettiler” diyordu.
27 Ocak 1958’de  Lefkoşa’da yaşananlar 28 Ocak  günü de kaldığı yerden devam edecekti. Nitekim,  28 Ocak sabahı Kız ve Erkek  Lise öğrencileri sabahleyin yine Atatürk  Meydanı’na doğru yürüyüşe geçerler.
O günde Lefkoşa’da Atatürk Meydanında olduğu gibi, Çağlayan semtinde ve Girne Kapısı’nda da çatışmalar oldu. İngiliz Askerleri tarafından copla ve göz yaşartıcı bombalarla durdurulmak istenen öğrencilere destek olan halkımız  İngiliz askerlerine taş, şişe ve sopalarla cevap verirler. 
O günde Çağlayan semtinde yaralanan bir gencimizi hastaneye götürmek isteyen  ve içinde 4 kişi bulunan araba,  İngiliz askerleri tarafından  durdurulmak istenir. İngiliz askerlerinin ‘Dur’  emrine uyulmaması üzerine İngiliz askerlerinin açtığı  ateş sonucu yaralı İbrahim Ali (19), arabada bulunan Sermet Kanatlı (20) ve Mustafa Ahmet (20) isimli gençler şehit olurlar.
Yine ayni gün Mağusa’da yer alan ‘Taksim’ gösterilerini engellemek isteyen İngilizlerin açtıkları ateş sonucu Fuat Yusuf (33), ve Safa Muharrem (28) isimli iki gencimiz şehit olurkenböylece Kıbrıs Türk Halkı olarak 2 gün içinde 7 şehit ve yüzlerce yaralı vermiş oluyorduk.
O günde İngilizler, gösterileri engellemek için sokağa çıkma yasağı koyarken Ankara’da olan Kıbrıs Valisi Sir Hugh Foot, Kıbrıs’a dönerek Kıbrıs Türk Halkına hitaben bir bildiri yayınlayarak duyduğu   üzüntüyü dile getiriyordu.
Yine o günde Rauf R. Denktaş’ın İngiliz Vali Yardımcısı Sinclair’den aldığı özel izinle  29 Ocak 1958 günü binlerce kişinin katıldığı  sessiz bir törenle aziz şehitlerimiz toprağa verilirken  halkımız  inanç dolu idi.  Cenaze töreninde yer alan kalabalık çok büyük bir olgunluk ve sessizlik içerisindeydi.  Gerçek şu ki ben, o güne kadar bu kadar büyük bir kalabalığı birarada görmemiştim.  O günde korkunç bir sessizlik vardı ve hayra yorumlanacak gibi değildi!. Mağusa’da gerçekleşen cenaze töreni de sessiz  ve olaysız geçmişti.
Bu gelişmelerin ardından İngiliz Vali Yardımcısı Sir George Sinclair, Rauf R. Denktaş’ı arayarak üzüntülerini belirtir. Ancak bilmenizi isterim ki, bu olaylar Kıbrıs meselesine olan bakış açımızı değiştirmiştir. Kıbrıs’ta Türklerin bu kadar hak iddia edeceklerini  bugüne kadar bilmiyorduk” demişti.Yine İngiliz Polis Komutanı “48 saatlik  vuruşma ve şiddet, cenazedeki sessizlik kadar korkunç değildi, gereken mesaj alınmıştır” demişti.
Sonuç olarak Kıbrıs Türk halkının 27-28 Ocak direnişi büyük izler bırakmıştır. 27-28 Ocak 1958 direnişimizin  Kıbrıs Türk halkının milli mücadelesindeki yeri  ve önemi büyüktür. Kıbrıs Türk halkının , gençliği ile bütünleşerek gerçekleştirmiş olduğu  27-28 Ocak 1958 direnişimiz , Kıbrıs Türk halkının özgürlüğüne giden yolda bir meşale olmuştur.
27-28 Ocak 1958’de  Kıbrıs Türk halkı her ne pahasına olursa olsun bu topraklarda hak ettiğini ve hak iddia etmeye devam edeceğinin mesajını veriyordu.
27-28 Ocak 1958  direnişimiz 1959 Zürih ve Londra Antlaşmalarına giden yolu açmıştır.  Rum ve Türk Halklarının siyasi eşitliğine ve de egemenliğine dayalı Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin garantörlüğünde  16 Ağustos 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edilirken 950 kişilik Yunan Askeri Alayı ve de 650 kişilik Türk Askeri Alayı Mağusa limanından adaya ayak basar ve  1960 Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edilirken Kıbrıs Türk halkı 82 yıllık bir ayrılıktan sonra Türk askerine yeniden kavuşmanın mutluluğunu yaşıyordu.
Ancak, Rum-Yunan ikilisinin  Megali-İdea hayalleri nedeniyle Kıbrıs Cumhuriyeti uzun ömürlü olmayacak ve de 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları ile yıkılacaktı.Neticede Kıbrıs Türk halkı 11 yıl boyunca verdiği mücadelenin ardından 20 Temmuz 1974 Barış Harekatının mutluluğunu yaşadı.  Yıllarca gerçekleşengörüşme sürecinde olumlu bir sonuca varılamamasının ardından 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edildi.
Kıbrıs Türk halkına düşen görev birlik ve beraberlik içinde hareket ederek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yaşatmak ve tanınmasını sağlamaktır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..