Rumların en çok iddia ettiği husus, kuzey Kıbrıs’ın Türk işgalinde olduğuna dairdir. Bunun cevabı bence şudur:
“Kıbrıs’ın güneyi Rumların işgalindedir” şeklinde olmalıdır.
Şayet bu adada bir Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuşsa ve 70:30 oranında bir paylaşım sağlanmışsa, Kıbrıs Türkleri’nin de adanın her tarafına sahip olma hakkı vardır. Bu savdan hareketle, Rumların mütemadi şekilde dillendirdiği “Kuzey Kıbrıs Türk işgalindedir” sözlerine karşılık, biz de “Güney Kıbrıs Rum işgalindedir” demek durmundayız.
Hani göze göz, dişe diş deriz ya... Bu da onun gibi birşey.
Rumlar kabul edilmez iddiaları ile bütün dünyayı aldatırken, bir gerçeği daha gözler önüne sermeliyiz.
21 Aralık 1963 olayları sürecinde ne kadar Yunan askeri geldi Kıbrıs’ın her tarafına... Bunları kimse dillendirmez. Lakin gerçek olan odur ki, Rumların hükmedemedikleri Türk kontrolundaki topraklara inat, kendi kontrollarındaki topraklar da Yunan askerlerince istila edilmişti. Bu durumu defaten kanıtlamışızdır.
Hatta Rumlar Yunan askerleri için “Galamara” derler de yine de Yunan askerlerine karşı olan alerjilerini bu sözle dile getirirler.
Adaya ilk kez silah getiren gemide de dünya kadar Yunan askeri vardı. Grivas bu işleri çok iyi becerirdi. Baf’ın Kholaraka köyüne balıkçı tekneleri ile ilk silahları çıkarmaları yalan değildir.
Bazen insan düşünür...
Bazı şeyleri zamana bıraktığın zaman, nice gerçekler veya olumsuzluklar kendiliğinde meydana gelir. Tıpkı 15 Temmuz 1974’teki gibi.
Druşotis’in yazmış olduğu kitaplarda bütün bu gerçekler vardır. Kim ne yaptı, ne etti, kim sözüm ona güya davalarına kim ihanet etti, hepsi var.
Yıllarca Makarios esti esti durdu, ENOSİS için. Kendisine darbe yapılınca Türkiye’ye bir çağrı yapmıştı Makarios:
“Gel Kıbrıs’a müdahale et.”
Esasında Türkiye’nin Kıbrıs çıkarması, Rumlar için de kurtuluş olmuştu. Bülent Ecevit beyanatında şöyle demişti:
“Biz sadece Kıbrıs Türklerini değil, Kıbrıs Rumlarını da kurtarmaya geldik. Adaya huzur getirmek için askeri çıkarma yaptık.”
Gerçek oydu ama Rumlar bu çağrıyı kendilerine yediremediler.
O günlerde zaman zaman Sarayönü’ne kahve içmeye gelen Rumlar şöyle diyorlardı.
“Keşke Türkiye, adanın her tarafına çıkarma yapsaydı da bizi bu alçaklardan kurtarsaydı.”
Mesela üslerde birlikte çalışan Rumlar, Türk müstahdemlere aynı şeyi söylemiştir.
Haddini bilen ve kendi halindeki aklı başında Rumlar hep bunu istemişti. Çünkü Türkiye’nin adaletine güveniyorlardı. Bakmayın Rum siyasilerin beyanatlarına. Bakmayın Rum siyasilerin Türkiye’yi kötülemesine. Gerçek odur ki, Rumlar da Kıbrıs’ın güneyini işga etmişler ve dünya kadar Türkün malına çöreklenmişlerdir.
“Rumlar güney Kıbrıs’ı işgal ettiler” demişsek, hiç de yalan veya yanlış söylememiş oluruz.
Bütün tarih boyunca Türkiye girdiği topraklarda, yabancılara karşı saygılı olmuştur. Yıkılan kiliselerini, okullarını tamir ettirmiş ve keseler dolusu altın göndermişti.
Bunun en basit örneği, 1571’de Osmanlı Kıbrıs’ı aldığında, padişahın ilk fermanı, “Hristiyanların dinlerine ve ibadet yerlerine saygılı olacaksınız. Kıbrıs Valisine şu kadar altın gönderiyorum, Lapta kilisesini tamir ettirmek için” şeklinde olmuştur.
Bütün bu gerçekler varken, Rumlar yine de kiliselerinde vaaz vererek ENOSİS çığırtkanlığı yapmışlardır. Şimdi neden ENOSİS’ten söz etmiyorlar ya.
Şimdi gelin de bu insanlarla yeni bir hayatı paylaşın. Nasıl olacak bu iş?
Madem sınırdan geçen her Türk’e neredeyse dava okumaya kalkıyorlar, madem ki hala daha kuzeydeki malların kendilerine ait olduğunu savunuyorlar, şu Kıbrıs meselesi nasıl çözümlenecek.
BM Güvenlik Konseyi’in 4 Mart 1964 kararı hala orada duruyor ve yeri geldikçe gözümüze sokuyorlar. Halbuki o karar, gerçekte Rumların o tarihden sonra Kıbrıs’ın bir kısmını işgal ettikleri ve kendi kontrollarına aldıkları bilinen birşey.
Denktaş boşuna kükrememişti Birleşmiş Milletlerde. Kıbrıs Türkü’nün davasını boşuna haykırmamıştı yüzlerine.
Şimdi teker teker Denktaş’ın söyledikleri çıkıyor.
“Rumlar Kıbrıs’ı Yunan askerleri ile işgal etmişlerdir.”
Bm Güvenlik Konseyi bu kararını kaldırdığı an, Kıbrıs meselesi mutaka çözüme doğru yol alacaktır.
Gerçekler acıdır ama doğru, yine doğrudur.
“Rumlar güney Kıbrıs’ı işgallerine aldı.”