Osmanlıdan

Osmanlıdan  sonra  Kıbrıs adasının idaresi İngilizlere geçmişti. Asırlar boyu, kolonisi olarak, Kıbrısı İngilizler sömürdü, yönetti, madenlerini, şaraplarını, zenginliklerini alıp  götürdü. Kıbrıslılara da medeniyet, sözde özgürlük, idari, siyasi, teknolijik, sosyal, kültürel yenilikler getirdi.

Adanın halklarından , Ortodoks Hristiyanları ve Maronitleri, Latinleri, Ermenileri ve diğer azınlıkları hep  kolladı, Müslüman Türkleri de sonuncu plana itti.

Buna rağmen , Megali İdea peşinde koşan Rum halkı, 1931 de ayaklandı ve Vali Konağını ateşe verdi. İngilizler isyanı bastırdı, baş isyancı bazı papazları  astı.

Adayı İngiz sömürge idaresinden kurtarıp Yunanistana bağlama hevesi ile yanıp tutuşan Rumlar , kilise önderliğinde, 50li yıllarda yine ayaklandı “bağımsızlık” istedi. Radcliff, Selvin Loyd ve Sömürge Bakanlarının “on yıl içinde kendilerine TAM MUHTARİYET” verme tekliflerini reddetti ve derhal muhtariyet dedi.

Kabul görmeyen bu bastırmaları kabul görmeyince de 1955 de 1 Nisanda , silahlı eyleme ve teröre  başvurdu. 1958 yılına kadar hem İngilizleri hem de “İngilizlerin yanında yer alan” Türk polis, auxiliary ve mobile reserve komandoları ile Türk halkına da saldırdı, öldürdü. Türk Kıbrıslılar direndi. Kan ve can kaybı, göçler  yaşadı.  İngilizler, Baş Piskopos Makariosu ve 5 piskoposu Şeyşels adalarına sürdü.

Kısacası, (tüm ayrıntılara girecek olsam sayfalarsığmaz)

1959 da Zürich ve 1960 Londra anlaşmaları neticesinde Kıbrısa  tam bağımsızlık verdi. 16 Ağustos 1960 da, (Union Jack-İngiliz bayrağı) törenle gönderden indirildi ve yerine Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı çekildi.

İngiliz, anlaşmalar gereği, Ağrotur, Dikelya ve bazı küçük yerlere, Egemen İngiliz üsleri denerek, yerleşti. Katiyen adayı tamamen terk etmedi.

Bu çözümü, Kıbrıs Cumhuriyetini, bağımsızlığını ve egemenliğini, toprak bütünlüğünü de  Yunanistan, İngiltere ve Türkiye  özel anlaşmalarla GARANTİ altına aldı.

Seçimler yapıldı, Başpiskopos Makarios, Cumhurbaşkanı, Dr. Fazı Küçük de Cumhurbaşkan Muavini seçildi. Kurulan hükümette 7 Rum, 3 Türk bakan oldu.   Osman Örek (savunma) Niyazi manyera (Sağlık) ve Fazıl Plümer de (tarım bakanı) Temsilciler meclisi de nüfus oranına göre oluşturuldu, kamuda yüzde  70-30 ve orduda da 60-40 Rum, Türk.

Makariosa, EOKAcılardan eleştiriler oldu. Makarios karşılık olarak, taa başta, “şu anda mümkün olanı kabul ettim, Bu çözüm ENOSİS e, bir sıçrama tahtasıdır” dedi. Niyeti vurguladı ve ENOSİS  çalışmalarını durdurmadı. Kıbrıs Cumhuriyetindeki hakların çok fazla olduğunu iddia ederek 1963 Aralık ayında  Kıbrıs Cumhuriyetini tüm organları ile gasp etti.

Haklarını savunmak isteyen ada Türklerine de silahlı saldırılar başlattı. Yerler , yurtlar yağmalandı, Türkler 103 köyü terketti... can ve mal kaybına rağmen direndi...

Kendi yönetimini kurdu. Geçici Türk yönetimi, Türk yönetimi, Otonom Türk yönetimi ve federe Türk devleti....

Bütün bu olaylar yaşanırken adamıza gönderilen BM Barış gücü seyirci kaldığı gibi, ne BM ne AB ne de dünya devletleri Kıbrıs Cumhuriyetini berhava eden, gasbeden Rum idaresine karşı çıkmadı. Türkiye  bile  1964 başlarında BM Güvenlik Konseyinde geçirilen rezolüsyonun altına imzasını koydu. Çok pahalıya mal olan bir hata yaptı. Çünkü,  Rumlar hala daha Kıbrıs Cumhuriyeti  hüviyetini o karar uyarınca devam ettirmektedir.

BM gözetiminde barış müzakereleri 1968 de başladı hala daha sonuç alınamadı. Ama, bu arada, Kıbrısta 1974 de Yunan juntası darbe yaptı. Türkiye müdahale etti... Adada çözüm olmadığı halde AB Kıbrıs cumhuriyetini tam üyeliğe kabul etti...Kıbrıs AB toprağı oldu.

Kıbrıs Türkleri de  1983 de kendi Cumhuriyetini, KKTC yi ilan etti.

Kavga devam etmektedir. Hala çözüm yok. Ve yakın gelecekte de  Kıbrısta  anlaşma olacağı, barışın sağlanacağı, istikrar ve  güvenin yerleşeceği  bir durum görülmüyor.

Kıbrıs Müzakerelerinde  1977 ve 79 da  Makarios-Denktaş, sonra Kipriyanu-Denktaş, “iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı, federal Kıbrıs Cumhuriyeti”  kurulmasında anlaştı ve imzaları attı. Ne gariptir ki hala daha  Anastasiades ve Akıncı bu federasyonu oluşturma pazarlıkları yapıyor...Devan etsinler..

Bakınız bu kavgada lider ve müzakereci olanlara:

Makarios, Kipriyanu, Klerides, Vasiliyu, Klerides, Papadopulos, Hristofiyas ve Anastasiades. Eksik bıraktımsa kusura bakmayınız.

Türk tarafının da temsilciler, Dr. Küçük, Denktaş, Talat, Eroğlu, Akıncı...

Ne dersiniz, daha çoklarını mı göreceğiz bu Kıbrıs tiyatrosu sahnesinde ?

Yabancı oyuncular da BM temsilcileri, koordinatörleri, sekreterleri, İngiliz, Amerikan, Türk, Yunan temsilcileri, AB  yetkilileri, misafir aktörler olarak rollerini sürdürdüler ve sürdürüyorlar...Tiyatronun zenginliği ve önemi de işte bu !!

Kıbrıs Türk ve Rum halkları da , kalıcı, barışcıl, adil, işlerlikli, kabul edilebilir  bir anlaşma bekleyişini ve umudunu sürdürüyor.

 

Haydi, herkese kolay gele...  Beklemeye ve umutlanmaya devam.