Kıbrısta 24 Nisan 2004de

Kıbrısta 24 Nisan 2004de   Annan Planı   üzerinde iki ayrı referandum  düzenlenmesi , Kıbrısta  dini, dili, kültürü ve ırkı tamamen  farklı iki halkın  varlığı yanında  iki kurucu nitelikte devlet ve  iki ayrı egemen  iradenin  var olduğunu   bir kez daha  kanıtlamıştır.

Rumlar,  BM Güvenlik Konseyinin 541(1983) ve 550(1984) sayılı kararlarıyla  “Kıbrısta tek meşru devlet ve tek meşru hükümet” olarak tanımaları   ve de 1990da uluslararası anlaşmaların hilafına ABne  ‘sözde 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti olarak  ABne müracaatlarının kabulü;   10-11 Aralık  1999 Helsinki  Zirvesinde  alınan kararda Kıbrısta çözüm olsun veya olmasın ABne gireceklerinin garanti altına alınması sonrası Rumlar, 24 Nisan 2004de Annan Planına ‘hayır derken 1 Mayıs 2004 itibarıyla da ABne tam üye olarak kabul edildiler. Kıbrıs Türk halkı da büyük güçlerin sözlerine ve vaatlerine güvenerek  ‘evet dedi ama  aradan 11 yıl geçmesine rağmen hala daha ambargolar ve izolasyonlar altında yaşam savaşı vermektedir.

Aradan geçen 11 yılı aşkın süre içinde Türkiye, KKTC ve BM Güvenlik Konseyi değerlendirme yapma fırsatı bulmuşlardır.Ancak bunun  değerlendirilmediği ortadadır.

Kıbrısta adil ve kalıcı  bir barış adına  ‘evet diyen  KKTCye izolasyonların, ambargoların  kalkması için   BM Güvenlik Konseyi   harekete geçmeli ve de  541(1983) ve 550(1984) sayılı kararları iptal etmeliydi.Yine bu geçen dönem içinde KKTC ve Türkiyeninde siyasi  çözüm arayışlarında bulunarak hiçbir şeyin 24 Nisan 2004 Annan Planı öncesi gibi olmayacağını dünyaya ilan etmeleri gerekiyordu.

Bu çerçevede Kıbrısta mevcut bağımsız ve egemen iki devletin varlığı ve gerçekler  ışığında hareket edilerek KKTC ve Türkiyenin birlikte  hareket ederek KKTC için tanınma isteme süreci başlatılmalıydı. . Bu da yapılmadı, yapılamadı. Annan Planına ‘hayır diyen Rumlar tarihi bir fırsatı kaçırarak Enosise  giden yolu kapatırken  Türkiye ve KKTC , BM zeminindeki çözüm sürecine noktayı koymak ve KKTCnin diğer ülkeler tarafından tanınması sürecini başlatmak için  önemli bir fırsatı kaçırmıştır.

Maalesef KKTC hükümeti de  İleriye dönük   sonuçlar çıkarılmasına  yardım edecek hiçbir değerlendirme yapılmadı. KKTC ve  Türkiye Cumhuriyeti büyük güçlerin   vaatlerine inandılar.Türkiyede ve KKTCde  “…Bu defter kapanmıştır….Kimin çözüm istediği kimin istemediği anlaşılmıştır…Rumlar bu davayı kaybetmiştir…Bundan sonra  Kıbrıs Türk halkının uluslararası toplumdan tecrit edilmeyecektir düşüncesiyle  uluslararası toplumun  KKTCne uygulanan ambargoların kaldırılmasını bekledik. Siyasi, ekonomik ve sosyaliçerikli  bazı iyileştirmelerin yapılmasını  bekledik. ABnin yapmışolduğu  haksızlıklara son vermesini bekledik ama olmadı.

KKTCnin Türkiye yanında başka  devletler tarafından da tanınması için kararlı girişimlerde bulunulmadı.

Ancak görüşmelerinher defasında  Rumlar tarafından kesilmesinden sonra büyük güçlerin  devreye görüşmelerin  yeniden  başlaması  hiç de iyi olmadı.  Her defasında Rumlara  tavizler verildi ve masaya oturmaları sağlandı.  Anavatanımız Türkiye  , KKTC üzerindeki ambargoların ve izolasyonların  kaldırılması şartını ortaya koymamıştır.

Görüşmelerin her kesilişinin ardından uluslararası toplumda  KKTCni tanımalarını isteyeceğimize tavizler vererek yeniden  masaya oturduk, Federasyon görüştük ve görüşmeye devam ediyoruz ve de Federasyon çözümü çizgisinin dışına çıkamıyoruz.

 

Gelinen aşmada  mevcut  iki bağımsız ve egemen  devletin olacağı  siyasi çözüm,  Kıbrısta en adil ve kalıcı çözümdür. Yapılması gereken “Federasyon” çözümünü çökertmek ; bağımsız ve egemen KKTCni ayakta tutmak ve geleceğe taşımaktır….