Bazı ülkelerle kıyaslandığında, Kıbrıs Türk medyası, “kısmen özgür”. İngiltere, İsveç, Norveç vs. çok demokratik ve gelişmiş ülkelerin gözünde medyamız , tam anlamı ile özgür değildir. Bazı...
Bazı ülkelerle kıyaslandığında, Kıbrıs Türk medyası, “kısmen özgür”. İngiltere, İsveç, Norveç vs. çok demokratik ve gelişmiş ülkelerin gözünde medyamız , tam anlamı ile özgür değildir. Bazı geri kalmış ülkelere göre de “tam özgürdür”. Bana göre de , tam anlamı ile , “sınırsız özgür” değildir. Çünkü, çok kez, bazı etkin ve siyasi çevrelerce baskı altına alınmıştır. Bazı, basın-yayın patronları da, çalıştırdıkları gazetecileri baskı altında tutmuştur, tutmaktadır. Nedeni malum. Çıkarları onu gerektiriyor da ondan. Özgür basın ve basın özgürlüğü de çok geniş anlamlı ve kapsamlıdır. Önemli olan, basın özgürlüğü kavramının arkasına sığınarak, herkese, kurum ve kuruluşlara, yatırımcılara, siyasilere, kişiliklere, ulusal çıkarlara KASTEN-KASITLI-BİLEREK-İSTEYEREK ZARAR VERMEMEKTİR. Kimseyi kasten küçükdüşürücü, hakaret edici, aşağılayıcı yayın yapmamaktır. “Özgür basın isek bütün bunları yapabiliriz”, inancı yanlıştır ve savunulacak yanı da yoktur. Medyamızla ilgili yazılarımdan sonra , bazı okurlardan uyarılar aldım. Sorularla karşılaştım. Bazı gazetecilere nelerin yapıldığını ve canlarına nasıl kıyıldığını da , ısrarla ve spesifik olarak, sordular. Sorabilirler. Ancak, ben , yarım asırlık medya yaşamımda, elimde belge, sağlam, güvenilir kanıtlar olmadan ciddi, kritik sayılan bazı konulara değinmedim. Değinmem de! Bana, Ayhan Hikmet, Muzaffer Gürkan, Kutlu Adalı, Uğur Mumcu....... neden öldürüldüler sorusunu sordular. Bilmiyorum dedim. Nasıl bilmezsin, diye ısrar ettiler. Kulaktan dolma bilgiler ötesinde güvenilir bilgim yok ya. Kimilerine göre, liderlere, yetkili, etkili kişilere muhalif oldular, eleştirdiler. Kimilerine göre toplumun davasına ihanet ettiler.!!! Ortadaki gerçek şudur ki, zaman zaman, gazeteciler, tehdit edildiler, kurşunlandılar, bombalandılar. Darp edilenler, saldırıya uğrayanlar da oldu. Ben de, yolum kesilerek, ıssız bir yolda, gece karanlığında, Sınırüstüne yakın bir yerde, feci şekilde darp edildim. Ünlü bir zata, ciddi-kritik-aldatıcı, bir beyanatını hatırlattım, yayınladım diye. Her ne ise. Bilenler, karanlık olayların, şüpheli bazı saldırıların aydınlanması için, bildiklerini yayınlasınlar. Ammaaa, uyduruk, kulakdan dolma iddialar atmasınlar ortaya. Kafaları karıştırmasınlar. Polis bültenlerinde birçok saldırı, darp, kurşunlama, hırsızlık, dolandırıcılık, uyuşturucu ve kadın ticareti, kaçakcılık, trafik haberleri yayınlanır. Eğer Ayhan Hikmete, Muzaffer Gürkana, Kutlu Adalıya, Mutluya, Ali Osmana, Şener Levent ve birçok meslaktaşa yapılan saldırılar hakkında, ayrıntılı bilgi sahibi iseler, ellerinde kanıt varsa, polisimize ve savcılığa suç duyurusunda bulunsunlar. Yok, eğer, bu olayların üzerinden yıllar geçti, müruru zamana(zaman aşımına) uğradılar denirse, ben bir gazeteci olarak, ne yapabilirim. Tek yapabileceğim ve yazabileceğim: Lütfen , basın yayın çalışanlarına baskı uygulamayın, tehdit etmeyin, basın-yayın kuruluşlarına, fiziki saldırılarda bulunmayın, bırakınız özgürce çalışabilsinler. Medenice, fikir ve görüş tartışması yapın. Ama, asla şiddete başvurmayın. Sosyal medya diyerek insanları, medyacıları taciz etmeyiniz, korkutmayınız. Çünkü, gazetecileri susturulan, sindirilen, baskı altına alınan, tehdit edilen , darbedilen, kurşunlanan bir millet de, baskı altında olur ve özgür sayılamaz.