Halkın Sesi gazetesi sahibi ve Başyazarı, rahmetli Dr. Fazıl Küçükten çok ilginç
Halkın Sesi gazetesi sahibi ve Başyazarı, rahmetli Dr. Fazıl Küçükten çok ilginç olaylar ve Kıbrıs Türk toplumunun hem içte hem de İngilizler ile Rumlara karşı mücadele başlatmaları hakkında inanılmaz şeyler işitmiştim. Dr. Fazıl Küçük, yalnız bana ve aileme değil, çoğu Kıbrıslılara babalık etmiş, yardımsever, babacan bir insandı. Hastalarının çoğundan para almadan tedavi ederdi. Kıbrıs Türk insanının İngiliz sömürge idaresi altında ezilişine dur demek için siyasete atılmış, büyük kavga vermiş, liderlik yapmış, halkı ve hatta Türkiyeyi ve Türk hükümet edenlerini uyandırmış Kıbrısın dava adamıydı. Ama, bu günkü yazımın esas konusu o değildir. Onun başlattığı o dönemin modern!! gazeteciliği ve günümüzün medyasıdır. Öyle ya, yeni dizgi, baskı, doğrama, klişe makineleri ile işe başlamıştı. Ondan önceleri düzensiz çıkan gazeteler ki ilkel baskılardı, tarihte kalmıştı. İlk gazete “Saded” den sonra Halkın Sesi ve Hürsöz yayına başlamıştı. Daha sonra Bozkurt da günlük gazete olarak yayın hayatına girmişti. Rahmetli Ali Riza, Rahmetli Cemal Togan ve Sadi Togan ve yanlarında çalılştırdıkları Akif, Çeribaşı, Buba, ... sayfacılar, dizgiciler, baskıcılar, klişeciler binbir zorluklarla her gün bu gazeteleri çıkartmak için sabahlara kadar çalışmışlardı. İkinci cihan harbi esnasında gazete kağıdı da kupona bağlanmıştı. Halkın Sesi, İngilizin Rumları desteklemesi ve Türkleri ezmesi neticesinde İngiliz koloni idaresine karşı savaş açtığından, zamanın Valisi Storr, Dr. Küçüğe kağıt istikakını durdurmuştu. Doktorun anlattığına göre, Vali Konağına çağrılmış, bir güzel haçlanmış, kıçına tekme yemiş. Ama yılmamış, “gazeteyi kese kağıdına basıp dağıttım, İngilizi deli ettim” demişti bana yanında çalıştığım dönemde. 1960 lı yıllarda daha memurken , müstear isimle bazan, Can-Öz imzasıyle başlamıştım Halkın Sesinde yazmaya.. Çok iyi anlaşırdık Dr. Küçükle ve keyifli olduğu sıralarda bana, Akay Cemala, Özer Hataya çok şeyler anlatırdı.. İstiklal gazetesi sahibi Necati Özkanla çok çekişmeleri olmuştu. Ne ise, o günlerin acı tecrübelerinden geçip de Kıbrıs Türkleri, İstiklal, Cumhuriyet, Kıbrıs Postası, Nacak, Devrim, Akın, Zaman, Kıbrıs, Kıbrıslı, Avrupa, Afrika, ....derken bu gün, ondan fazla günlük, haftalık, aylık İngilizce yayınlar (Cyprus News, Cyprus Today, Cyprus Times , Dialogue, Cyprus Observer, (bazı siyasi parti organları-sesleri) dahi üretme noktasına ulaştı. Devletin TAK haber ajansından gayrı özel haber ajansları kuruldu.Yıllar süresince bir sektör oluştu ve bu sektörde yüzlerce çalışanımız iş ve aş buldu. İlgili fakültelerden mezunlar çıktı. Onların verdiği mezunlar medya dünyamıza atıldı. Onların bu günkü aşamada buldukları olanakların zerresi, noktası yoktu yarım asır önce. Hele bilgisayar, internet, elektronik medya-iletişim, cep telefonları vs. hiç yoktu. Haberleşmek, fotoğraf ve haber aktarmak kolay değildi. Kasabalarda, köylerde muhabir bulmak, ondan haber almak çok zordu. Ciddi bir trafik kazası, cinayet, soygun, darp, ırza tecavüz oldumuydu, haber ve ayrıntıları merkeze ancak ertesi gün detaylı ve fotolu gelebilirdi. Köy polisinden, muhtarından, kooperatifinden haber alabilirseniz alırdınız. Ve köy otobüslerinin yolunu bekler hana gider gelirdiniz. Hoş, o dönemlerde, bugünkü kadar cinayet, darp, soygun, ırza tecavüz, uyuşturucu, fuhuş ve cürüm haberleri çıkmazdı. Çünkü, şimdilerde yaşadıklarımızın hiç biri o günlerde bu kadar yaygın ve bol değildi. Evet, bu gün, gazetelerimiz, radyolarımız, televizyonlarımız okuyucuya, izleyiciye en erken zamanda en doğru haberleri vermek yarışı içindeler. Bunu yapabilmek de büyük paralar ister. Profesyonel kadrolar, araç-gereç çok önemli. Medya kuruluşlarının giderleri trilyonlar vuruyor. Pek ala, gelirleri ve giderleri ne durumda. Tirajdan başka ilanlar, reklamlarla beslenen medya kuruluşları ne kadar kazanıyor, karları var mı? Bildiğim kadarı ile çokları yaşamlarını sürdürmekte zorlanıyorlar. Çalıştırdıkları personelin maaşlarını , günün koşullarına, göre ödemekten yoksun. Böyle olunca da reklam, ilan ve gelir sağlayabilmek için kimileri etki altına girdiler, çalşıtırdıkları personelin bazıları kalemlerini, radyolarını, tv ekranlarını paralılara teslim ettiler, siyasi liderlerin parayı bastıranlarının borazanı oldular, tarafsız yayından, gerçekcilikten uzaklaştılar. Değerli, meslektaşlarım darılmasınlar ,ama, bazıları kalemlerini de, sayfalarını da, ekranlarını da, mikrofonlarını da sattılar. Ve medyamızın bir kısmı bu gün, kendi çıkarlarını ön planda tutarak, bazı çok ciddi, yaşamsal olayları ve konuları gözardı ederek , bu konuları gündemlerine almayarak, gerçekci gazetecilikten uzaklaşarak yaşamlarını sürdürmek peşinde koşuyorlar, bazıları da paraya, servete ve değişik avantajlara ulaşıyorlar. Kısacası, bana göre, KKTC de her sektörde yaşanan laçkalık medyamıza da sirayet etmiş durumda. Ve bu gidişle de halka hizmet değil, cebime ve çıkarlarıma hizmet birinci tercih noktasında. Ayrıntıya girmek, daha derinlere inmek isterdim, ama, yerim yetmez, bu sütüna sığdırmak da imkansız. Bu konuya ileride yine değinebiliriz, İnşallah.