Eğitim, yetişmiş insan gücünün yaratılmasında, toplumun çağdaşlaşması ve modernleşmesinde son derece önemlidir. Bir ulusun diğer uluslar arasında hak ettiği yere ulaşması ancak eğitimde elde edilen başarıya bağlıdır.
Bu gerçeği daha 1920’lerde gören Mustafa Kemal Atatürk, eğitimin milletlerin yaşamındaki önemini şu veciz sözleriyle ifade etmiştir: “Eğitimdir Ki, Bir Milleti, Ya Hür, Ya Müstakil Ya Da Şanlı, Ya Yüksek Bir Cemiyet Halinde Yaşatır, Ya Da Bir Milleti Esaret ve Sefalete Terk Eder” demişti.
Mustafa Kemal Atatürk, büyük bir asker, büyük bir devlet adamı ve diplomat olmanın yanında eğitim alanında Türk Milletinin çağ değiştirmesini ve atılım yapmasını sağlayan büyük bir önderdir.
Milli eğitimin önemini anlatmak için her fırsatı değerlendiren  Gazi Mustafa Kemal Atatürk; Milli öğretimde göz önünde  tutulması gereken amaç ve ilkeleri açıklığa kavuşturmaya çalıştığı görülmektedir.
Mustafa Kemal Atatürk “Kaynaşmış bir millet haline gelmenin çağdaşlaşmanın, kalkınmanın hür ve demokratik bir toplum olabilmenin en  etkili aracı eğitimdir” demiştir.
Bir ulusun çağdaş ülkeler düzeyine erişebilmesi; ancak eğitim ve öğretimin kaliteli ve bilimsel yöntemlerle yürütülmesiyle mümkün olabilir.  Eğitim sorunlarını çözen uluslar; kültür, sanat, bilim, teknoloji, sosyo-ekonomik alanda da kalkınmış ve ilerlemiştir.
Eğitime gereken önem ve ilgiyi göstermeyen uluslar, diğer ulusların kölesi olmaya mahkumdurlar. Özetle, kalkınmanın temel şartı eğitim ve öğretimdir.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, eğitim alanındaki yenileşmenin de önderidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün gözünde Türk Milli Mücadelesi, sadece düşmanı vatan topraklarından kovmayı tek amaç bilen bir hareket değildi.
Toplum hayatına uyum sağlama, kişilik kazanma, iyi bir insan ve iyi bir vatandaş olma ancak, iyi bir eğitim sayesinde olur. Toplumsal bir ihtiyacın karşılanması olan eğitim, bir devlet hizmetidir. Her ülkenin eğitim sistemi, o ülkenin geleceğini ilgilendirir.  Bu nedenledir ki genç kuşaklar, mensubu olduğu toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yönlendirilir ve eğitilirler..
.. Gençlerin eğitimi ile ilgili olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk: “Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri öğretimin sınırı ne olursa olsun, ilk önce ve her şeyden önce Türkiye’nin bağımsızlığına, kendi benliğine, milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir” demişti.
Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitim konusunda üzerinde önemle durduğu bir başka husus, insanların inançlarında ve düşüncelerinde özgür hale gelmeleri idi. İlerleme ve yenileşme, bilimde  ve teknikteki gelişmelere açık olmakla mümkündür.
Büyük Önder  Mustafa Kemal Atatürk, öğretmenlere seslenirken “Hiçbir Zaman Hatırınızdan Çıkmasın Ki Cumhuriyet Sizden Fikri Hür, Vicdanı Hür, İrfanı Hür Nesiller İster” diyerek kararlarını özgürce verebilen ve yeniliklere  açık nesiller  yetiştirmenin önemini dile getirmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk’e göre, askeri alanda kazanılacak zafer, milli kurtuluşun ilk şartı idi ve yine Mustafa Kemal Atatürk’e göre bu zaferden sonra yapılacak işler, bağımsızlık savaşı kadar önemliydi.
Nitekim, Kurtuluş Savaşının sürdüğü ve ordularımızın Sakarya’ya kadar geri çekildiği ve Eskişehir yöresindeki Yunan  silahlı saldırılarının tehlikeli bir şekilde geliştiği günlerde 16 Temmuz 1921’de Ankara’da, “I. Maarif Kongresi” (Milli Eğitim Kongresi) toplanmıştır.
Bu kongrenin ertelenmesine razı olmayan ve hatta kongrenin açılış konuşmasını yapan Mustafa Kemal Atatürk  “Milli” ve “Çağdaş” bir eğitimin temellerinin atılmasını ve yapılacak işlerin  sağlam bir programa bağlanmasını isterken “Gelecekteki Kurtuluşumuzun Büyük Önderleri” olarak selamladığı öğretmenlere duyduğu derin saygıyı dile  getirmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün yıllar sonra “Cumhurbaşkanı Olmasaydınız, Ne Olmak İsterdiniz”? sorusuna “Milli Eğitim Bakanı Olarak Eğitim Davasına Hizmet Etmek İsterdim” diye cevap vermesi bile, eğitimi Türk Milletinin hayatında ne kadar önemli bir etken olarak gördüğünün işaretidir.
Türk Kurtuluş Savaşının zaferle sonuçlanmasının ardından Mustafa Kemal Atatürk “Kültür, Eğitim ve İktisat Zaferleriyle Tamamlanmadıkça Askeri Zafer Tek Başına Milli Kurtuluşu Sağlamaya  Yetmeyecektir” demiştir.
Düşmanın İzmir’de denize dökülmesinin ardından sadece 1.5 ay sonra İstanbul’dan Bursa’ya kendisini ziyarete gelen öğretmenlere  Atatürk “Bugün Eriştiğimiz Nokta Gerçek Kurtuluş Noktası Değildir” demiştir.
Yine Mustafa Kemal Atatürk “.. Kurtuluş, Cemiyetteki hastalığı ortaya çıkarmak ve iyileştirmekle elde edilir.  Hastalığın tedavisi ilim ve fennin gösterdiği yolla olursa hasta kurtulur. Yoksa hastalık müzminleşir ve tedavisi imkansız hale gelir” demişti.
Yüksek öğretim kurumlarımızın kuruluşunda “İlim ve fennin yol gösterici olacağını belirten ve her fırsatta öğretmenlere seslenen Atatürk: “Ordularımızın Kazandığı Zafer, Sizin ve Ordunuzun Zaferi İçin Yalnız Zemin Hazırladı. Gerçek Zaferi Siz Kazanacaksınız, Siz Mücadeleyi Sürdüreceksiniz ve Mutlaka Başarıya Ulaştıracaksınız” demişti.
Büyük zafer sonrası, henüz Cumhuriyeti kurulmadan önce Mustafa Kemal Atatürk,  Kütahya’da “İrfan Ordusu” diye nitelendirdiği öğretmenlere hitaben yaptığı konuşmada söylediği şu sözlerle bu kutsal mesleğin mensuplarına verdiği değeri gösteriyordu:
“.. Toplumumuzun mutluluk hedefine ulaşması için iki orduya ihtiyaç vardır.  Biri Vatanın Hayatını Kurtaran Asker Ordusu, Öteki Milletin Geleceğini Yoğuran İrfan Ordusu..”
Mustafa Kemal Atatürk “ Bir Millet Savaş Meydanlarında  Ne Kadar Parlak Zaferler Elde Ederse Etsin, O Zaferlerin Kalıcı Sonuçları Ancak İrfan Ordusu İle Ayakta Durabilir. Bu 2. ordu Olmadan Birinci Ordunun Hizmetleri ve  Kazandıkları Yok Olur” diyordu.
Mustafa Kemal Atatürk’e göre “En Önemli, En Esaslı Nokta Eğitim Meselesidir. Çünkü, Eğitim Bir Milleti Ya Hür, Bağımsız, Şanlı, Yüce Bir Toplum Halinde Yaşatır, Ya Da Bu Milleti Esarete ve Sefalete Terk Eder.”
Mustafa Kemal Atatürk, Milli eğitime bir başka açıdan da büyük önem vermiştir. Atatürk’e göre Türk İnkılabını  ve Cumhuriyeti koruyacak olan kuşakları yetiştirmenin yolu eğitimdir.
Ankara’da toplanan “Muallimler Birliği” Kongresinde  Mustafa Kemal Atatürk eğitimin bu görevini şu sözlerle ifade  etmiştir: “Sizin Başarınız, Cumhuriyetin Başarısı Olacaktır. Hiçbir Zaman Hatırınızdan Çıkmasın Ki, Cumhuriyet Sizden , İlmen , Fennen, Bedenen Kuvvetli ve Yüksek Karakterli Koruyucular İster” demişti.
Atatürk’e göre eğitim ve öğretmenlere düşen görev “Millet Olma” Bilincini Geliştirmek, Ayni Millete Mensup Olma Duygusunu Güçlendirmek, Milli Beraberlik ve Bütünlüğü Pekiştirmektir.
Bu konuda Gazi Mustafa Kemal Atatürk: “Öğretmenden, Eğiticiden Mahrum Bir Millet Henüz Millet Namını Alma Yeteneğini Kazanamamıştır. Ona Ancak Kitle Denir, Millet Denmez. Bir Kitle Millet Olabilmek İçin Mutlaka Eğitimcilere, Öğretmenlere Muhtaçtır. Onlardır Ki Bir Toplumu Gerçek Millet Haline Getirirler” demişti.
Atatürk, eğitim konusunda büyük ve köklü değişimler öngörmüş  ve Milli Eğitim sistemini modern ilmin , akılcı bir eğitim sistemine dönüştürmeyi amaçlamıştır.
Her alanda olduğu gibi, öğretimin de milli olması gerektiği üzerinde duran Mustafa Kemal Atatürk : “Her Şey İçin , Medeniyet İçin, Hayat İçin En Köklü Mürşit İlimdir” demiştir.
Sonuç olarak; çağını aşan bir eğitim anlayışına sahip olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, eğitimde yapılan büyük devrimler sayesinde modern, aydın fertler yetiştirmenin yolu açılmış, vatandaşların büyük bir bölümüne okuma-yazma ve temel öğretim verilmesi sağlanmıştır.
Ne Mutlu Türküm Diyene..