Cumhurbaşkanı makamında oturan kişi topluma ‘’korna değil far’’ olması lazım.
 
Far olmak da yetmez eskilerin deyimiyle ‘’şavkı’’ nereye doğru tutacağı ile ilgili de öngörüsünün olması lazım.
 
Öngörülü olmak için de bilgi ve tecrübe lazım.
 
Bilgi ve tecrübe de yalnızca okumak ve konuşmak ile olmaz.
 
Her şeyden önce sabit fikirli olmamak lazım.
 
Dogmanın ve sloganların mahkûmu değil pragmatik bir şekilde ortak aklın takipçisi olmakta özgür olabilmeyi gerektirir.
 
Onunla ayni fikirde olmayanlarla medeni bir şekilde tartışmaya girmekten korkmayan özgüvene sahip olmayı gerektirir.
 
İlgili tüm taraflarla diyalog kurabilmek ve tartışabilmek için özgüven şarttır.
 
Diyalog kurabileceğin çemberi genişletmek ve ciddiye alınıp davet almak entelektüel merak uyandırmakla mümkün olur.
 
O diyalog da çeşitli ortamlarda bulunup yalnızca dinlemek ile ilgili değil duyduklarını bilgi ve tecrübe süzgecinden geçirip anlamakla ilgili bir mevzudur. Başlı başına bir yetkinliktir.
 
Bunun göstergesi de temsil ettiğin toplumun çıkarlarını düşünerek aynı anda ilgili tarafların da kafasının içine girebildiğini gösterebilmekten geçer.
 
Kendi koşullarına ve çıkarlarına uygun iş birliğine dayalı yaratıcı plan yapma sonucunu doğurur.
 
Öngörüye dayalı proaktif politika üretmenin böyle uzun bir yolculuğu vardır.
 
Yapana kadar imkânsız gibi gözükür.
 
Yazının girişine niye bu açıklamayı getirdim?
 
Maraş konusunu eski sahiplerine KKTC idaresi altında açma fikrini ortaya atan Özersay’dı. Bununla hemfikir olmayan buyursun ikili açık oturumda Özersay ile hem bunu hem de kendi planının altını doldursun ve tartışsın diye çağrısı da vardır.
 
Özersay Maraş’ı uluslararası hukuk ve buna dayalı olarak BM yetkililerinin de onaylayacakları şekilde açılabileceği iddiasında bulundu.
 
Onun önerisini diğer adayların görüşlerinden farklı kılan unsur bu cümlede saklıdır.
 
Bilgiye ve muhatapların kafasının içine girmeye dayalı hangi ölçüye tabi tutarsanız tutun yaratıcılığa örnek olacak bir plandır.  
 
Aksini düşünen buyursun açık oturumda bunu Özersay ile tartışsın.
 
Gündemin tüm yoğunluğuna ve duran görüşmelere rağmen Rum’un yalnızca Maraş konusundaki karın ağrısına ve tavrına bakın oltanın doğru yere atıldığını anlarsınız.
 
Rum’un endişesi tellerin kaldırılıp Maraş’ın mahalle mahalle eşdeğere ve evkafın idaresinde açılması değildir.
 
Bunun olması durumunda Türkiye’ye gelecek olan uluslararası diplomatik baskıdan dolayı bunun yapılamayacağını ya da geri adım atılacağını bilmektedir. Hatta böyle bir adımın Özersay’ın planını sekteye uğratacak bir adım olacağının bile hesabı Rum tarafından yapılmaktadır.
 
Endişe bunun Özersay’ın önerdiği şekilde açılmasıdır ve emin olun Rum siyasiler Özersay’ın önerisinin ne anlama geldiğini ve sonuçlarının ne olabileceğin idrak etmiş durumdadır.
 
Özersay’ın önerdiği şekilde Maraş’ın açılması Rum’un oyalama siyasetinin kırılma noktasıdır. Fay hattıdır.
 
Kendi çıkarımızı düşünerek hukuka, bilgiye, tarafların kafasının içine girmenin tümünü bu öngörüye dayalı proaktif siyasetin içinde bulmak mümkündür.
 
***
 
Gelelim Özersay’ın ikinci öngörüsüne.
 
Bir yıl kadar önce ABD’ye giden Özersay Washington da Atlantic Council isimli düşünce kuruluşundan Akdeniz’deki doğalgaz ve Kıbrıs konusu ile ilgili konuşma yapmak için davet alıyor.
 
Öğrencilik yıllarımda 1985 sonbaharında Washington’da bir dönem benzeri bir kurumda (bu kurumların tümüne ‘’think tank’’ denir) staj yaptığım için bu düşünce kuruluşlarının ABD siyasetindeki önemini ve rolünü birinci elden gözlemleme fırsatım oldu.
 
Amerika’daki düşünce kuruluşları sadece Amerikan dış politikasının şekillenmesinde değil aynı zamanda başka ülkelerin dış politikaların şekillenmesinde de fikirlerin üretildiği yeni fikirlerin tartışıldığı ve karar alma süreçlerinin etkilendiği çok önemli platformlardır.
 
Bir yıl önceki bu toplantıda katılımcılar arasında çeşitli petrol ve doğal gaz şirketlerinin yöneticileri ve ABD dışişleri bakanlığı yetkilileri ve Avrupa’dan bazı ülkelerin büyükelçileri de bulunuyordu.
 
O toplantıda Doğu Akdeniz deki doğal gaz meselesinin çözümü için kapsamlı bir çözümden önce tarafların bir araya gelebilecekleri uluslararası bir doğu Akdeniz doğal gaz konferansı toplanabileceğini söylemişti Özersay.
 
Orada yapmış olduğu konuşmada Özersay tanıma veya tanımama gibi hususlara takılmaksızın pragmatik bir biçimde nasıl ki Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümü için Kıbrıs konferansı toplanabiliyor, doğalgaz konusuyla ilgili ülkelerin ve şirketlerin de katılımıyla benzeri bir toplantı da doğalgaz konusunda toplanabilir önerisini yaptı.
 
O toplantıda Özersay’ın attığı yeni fikir bambaşka bir çerçevenin parçası olarak evvelki gün basına düştü.
 
Belli ki aradan geçen süre zarfında bu konu farklı aktörler arasında tartışılmış ve şişirilmiş olmalı ki bugün geldiğimiz noktada gündeme geldi.
 
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Almanya başbakanı ve Avrupa birliği konseyi başkanı üçlü görüşmesinde gündeme gelen doğu Akdeniz doğal gaz konferansı bugün gün ışığına çıktı.
 
Bu vesileyle Kıbrıs Türk tarafının da görüşlerinin dikkate alınabilecek bir haklarının doğrudan kendisinin de koruyabileceği bir platform oluşacağı düşüncesi için ciddi bir fırsat doğdu.
 
Bölgede artan gerginlik ile bu önerinin hayata geçme olasılığı yüksektir çünkü gaz şirketlerinin bir sonraki adım için beklediği tam da budur. Geniş bir iş birliğinin olup olmayacağını anlamalarını sağlayacaktır. Onların sahada rahat çalışıp çalışamayacaklarını anlayacakları veriler böyle bir konferansta yatmaktadır.
 
Bizim böyle bir platformun parçası olmamızı tanınma vesilesi olarak propaganda malzemesi yapmayacak olacağımızı peşinen söylememiz diğer tüm tarafların Rum tarafına dönüp endirekt baskı yapma hakkını doğuran bir unsurdur.
 
ABD’nin ve AB’nin de çıkarınadır çünkü böyle bir iş birliği Rusya’nın bölgede artan etkinliğini dengeler bir adım olur. Aksi takdirde arabuluculuk rolünü Rusya’ya kaptırma riski vardır.
 
Özersay’ın geliştirmiş olduğu bu yeni fikir ile aslında politika şekillenmesine gündem belirlenmesine katkı yapılmıştır.
 
Geldiğimiz noktada bu düşüncenin uluslararası görüşmelerde somut şekilde ortaya çıkmış olması memnuniyet vericidir ve Kıbrıs Türkü’nün kendine güvenmesi gerektiğinin en somut göstergesidir.
 
Yeni fikir ortaya koyabilen bir Cumhurbaşkanına ihtiyacımız olduğunun anlaşılması açısından bu iki örnek önemlidir.
 
Yazdıklarımı taraflı diye yorumlayabilirsiniz.
 
Bunu da dışında olsam da içimde her zaman taşıdığım Kıbrıs’ın geleceğinde fark yaratacak bir görev olduğu için yaptım.
 
Adanın dışından benim gördüğümü yorumlayıp size aktarmış oldum.
 
Rahmetli anneannem makbul olan başkalarının birini gıyabında övmesidir derdi.
 
Yalnızca makbul olanı yaptım.