Rum-Yunan ikilisinin mevcut düşünce yapısı ile Kıbrıs sorununda   adil ve kalıcı bir siyasi çözüme varılması mümkün değildir. 20 Temmuz 1974’e  takılıp  kalan  Rum liderliği  Kıbrıs sorunu  1974’te başladı diyor, başka bir şey demiyor. 1974 öncesine  giden yok!... 20 Temmuz 1974’e nasıl gelindiğini kabullenen yok!.. 11 yıl boyunca Yunan askerlerinin desteğinde Kıbrıs Türk halkına yapılan silahlı saldırıları ve de katliamları kabullenen yok!..

Rumlar dönüp  geriye  bir baksalar; Megali İdea hayalleri çerçevesinde yer alan   Enosis’e ulaşma adına   neler yaşandı diye bir  kendi kendilerine sorsalar; 1955-1958’ler,  1963-1974’ler konuşulsa   ve de   kendi kendilerini bir  dinleseler Kıbrıs sorununda  çoktan  adil ve kalıcı siyasi bir çözüme ulaşılması mümkün olabilirdi..

Ama bunu yapmadıkları gibi Kıbrıs  Helen adasıdır, Kıbrıslı Türkler  ‘azınlık’ tır, ‘çoğunlukla azınlık eşitlenemez’ diyerek Kıbrıs Türk halkını, ‘azınlık’ olarak yamalamak istiyorlar. Kıbrıs sorununun  bu günlere gelinmesinde  Kıbrıs Türk halkı ve de  anavatanımız Türkiye   hiçbir şekilde suçlanamaz, suçlanmamalıdır..

Ama başta Rum Ortododks Kilisesi  Başpiskoposu II. Hrisostomos  Kıbrıs’taki gerçekleri saptırma yoluna gidiyor. Öyle ki 31 Aralık 2015’te yapmış olduğu bir açıklamada                                                       II. Hrisostomos:  “Türkler bize saldırdı. Biz de kendimizi savunduk. Başka ne yapmamız gerekirdi? Bu acı bir gerçek” diyecek kadar kendini kaybetti!.. Bu nasıl bir düşünce bu nasıl bir dil, bu sözlerin ciddiye alınması  mümkün değil.. Ancak tarihi gerçekler saptırılamaz…

Günümüzde de Anastasiadis; Kıbrıs sorunu 1974’te başlayan bir işgal sorunudur, Garantiler iptal edilmeli Türk askeri Kıbrıs’ta çekilmeli. Kıbrıslı Türklerin  Türkiye ile olan bağları koparılmalıdır diyor başka bir şey demiyor..

Rumların hedefi olası bir siyasi çözümde Kıbrıs Türk halkını Rum egemenliğindeki ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyetine  yamalamaktır. Kıbrıs Türk Halkının Rumlara yama olmaya niyeti yoktur.  Kıbrıs Türk halkı Rumlarla sözde bir federal devlet kurmaya da  mecbur değildir. Kıbrıs Türk halkı bağımsız ve egemen devletinden vazgeçerek Birleşik Federal Kıbrıs gibi bir devlete oluşturucu devlet olamaz… Kıbrıs Türk Halkı , kendini Girit misali yok olmasına neden olacak görüşme sürecine yeniden başlanmak istenmesine şiddetle karşı çıkmalıdır…

Sayın Cumhurbaşkanımız sayın Akıncı da çok iyi biliyor ki mevcut görüşme süreci ile   Kıbrıs’ta adil ve alıcı bir siyasi çözüme varılması mümkün değildir. Rum liderliği Kıbrıs Türk halkının eşit egemenliğine, siyasi eşitliğine ve de self-determinasyon haklarına saygı duymuyor.

Rum liderliği dünden bugüne yer alan görüşme sürecinde  iki kesimli , iki toplumlu siyasi eşitliğe dayalı federasyonu uygulanabilir olmadığını savunuyor ve de  federasyon görüşmelerini askerini adadan çıkarmak ve garantilerden  kurtulmak için görüşmek durumda  kaldık diyor..

Mevcut görüşme süreci Kıbrıs Türk halkını  selamete çıkaramaz. Rum liderliğinin isteklerine  dur deme zamanı gelmiştir. Mevcut görüşme sürecinin  Kıbrıs Türk halkını geleceğe  taşıması  mümkün değildir. Görüşme sürecinin çökmemesi adına nasıl olursa olsun bir çözüm adına  olumlu beyanatlarda bulunma lüksüne sahip değiliz..

Rum liderliğinin  mevcut görüşme süreci ile hedefi  zamana oynayıp Kıbrıs Türk halkını içten parçalayarak egemenliklerini KKTC topraklarına yaymak ve Enosis’i gerçekleştirmektir. Unutmayalım ki, 1968’den beri devam eden görüşme süreci için GKRY eski liderlerinden Glafkos Klerides: “Türk tarafını uzlaşmaz göstermek için bir taktikten  ibaret” olduğunu dile getiren bir itirafta bulunmuştu… Dünden bugüne Rum liderliği her vesile ile bunu ima etmekten kaçınmıyor..

Kıbrıs’ta iki halkın bir araya geleceği    tek çatı altında eşitlik , güvenlik  ve özgürlük içinde  bir yaşamın kurulması mümkün değil, çünkü Rum’da iyi niyet diye bir mevhum yoktur.. Dolayısıyla Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir siyasi çözüm hedefleniyorsa  Kıbrıs’ta mevcut olan gerçeklerden harekete geçilmelidir..

Kıbrıs Türk halkı yıllarca TMT etrafında bütünleşerek ve de anavatanına güvenerek  verdiği mücadelesinin sonunda 20 Temmuz 1974’ün mutluluğunu yaşadı.Kıbrıs sorunu 1974’te çözülmüştür, Kıbrıs’a barış ve huzur gelmiştir.. İhtiyaç duyulan barış anlaşmasıdır.Kıbrıs Türk halkı self-determinasyon hakkını kullanarak 15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan etmiştir.

KKTC uluslararası Hukuka göre tanınma hakkı olan bağımsız ve egemen bir devlettir.. Türk halkına düşen görev;  birlik ve beraberlik içinde hareket ederek  anavatanımız Türkiye  ile işbirliği  içerisinde KKTC’nin tanınmasının sağlanması  için   daha fazla zaman kaybetmeden   bir yol haritası çizmektir..