‘Megali İdea’ fikri ilk kez ‘Rigas Ferraros’ adlı bir Rum tarafından ortaya atılmıştır. İlk Megali İdea Haritası da Rigas Ferraros tarafından 1791-1796 yılları arasında Bükreş’te hazırlanıp, 1796’da Viyana’da yayınlanmıştır..
Megali İdea’nın yaşatılması ve nesilden nesile aktarılması görevini Rum Ortodoks Kilisesi üstlenirken İstanbul’daki Ortodoks Patrikhanesi de bu faaliyetlerin merkezi durumuna gelmişti.. O günde Rusya’nın Odessa kasabasında “Filiki Eterya” adlı örgüt kurulurken örgütün başına da Rus Çarı I. Aleksandros getirilmişti...
Yunan isyanının 100. Yıl dönümü olan 25 Mart 1921’de Kıbrıs’ta 500 Kilisede toplanan Rumlar, ilk Enosis Plebisitini gerçekleştirerek Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı yönünde bir kararı onaylarlar ve İngiliz Yönetimine başvurarak Enosis talep ederlerken bu plebisitten 10 yıl sonra da 1931’de Enosis için İngiliz Yönetimine karşı ayaklanacaklardı.. 17 Ekim 1931’de Kavanin Meclisi üyesi Papaz Nikodimos’un bir vergi konusunu bahane ederek yaptığı Enosis çağrısı ile Kıbrıs Rumları silahlı bir ayaklanma başlatmışlardı.
O günde “Milli Kurtuluşumuz Yunanistan’la Birleşmektir” diyen Papaz Nikodimos’un peşinden Rum Halkı “İlhak” naraları ile hükümet binalarına saldırmışlar ve Vali Konağını yakmışlardı. Bu saldırılarda 7 Rum ölürken 67 kişinin de yaralanması yanında İngiliz Yönetiminin 400 kişiyi tutuklaması sonrası Yunan Konsolosu Kyrou’yu da adadan sürgün ediliyordu.. Yine bu yaşananların ardından Milli Tarihlerin okutulması, yasaklanırken basına sansür konulması yanında siyasi faaliyetler ve Milli Bayrakların çekilmesi yasaklanmış ve de “Yasama Meclisi” niteliğindeki “Kavanin Meclisi” de kapatılmıştı.. Ama ne yazık ki isyana katılmayan hatta bu isyana karşı çıkan Kıbrıs Türk Halkının temsilcileri de Kavanin Meclisinden uzaklaştırılıyordu..
Şu bir gerçek ki; tarihin derinliklerinden gelen Megali İdea hayalleri çerçevesinde Kıbrıs’ta Enosis’i gerçekleştirmek isteyen Rum-Yunan ikilisinin faaliyetleri özellikle 1950’li yıllarda hız kazanıyordu.
Rum Ortodoks Kilisesinin, Komünist AKEL Partisi desteğinde 15 Ocak 1950’de, 15 gün süreyle ada genelinde tüm kiliselerde gerçekleştirilen Plebisit sonuçlarına göre oy kullananların %96’sı Enosis’e ‘evet’ derken 28 Haziran 1950’de Başpiskopos II’nin ölümü üzerine , o günde henüz 37 yaşında olan Kitium Piskopos’u Makarios III’ün Başpiskopos seçilmesiyle Rum-Yunan ikilisinin Enosis hayalleri tavan yapıyordu!..
Unutmayalım ki; 4 Aralık 1949’da henüz Kitium Piskoposu iken Makarios III: “ Bazı Kesimler ve İngiliz Dostları Gibi Yunan Dostluğu ile Enosis’i Elde Edeceğimize İnanmıyorum. Enosis Verilmez, Ancak Mücadele İle alınır” demişti..
20 Ekim 1950’de Başpiskoposluk tacını giydiği günde de törende yapmış olduğu konuşmada Makarios: “And İçiyorum: Milli Kurtuluşumuz İçin Çalışacağım ve Anavatan Yunanistan’la Birleşmek Ülküsünden Asla Sapmayacağım” diyecekti!..
Rum-Yunan ikilisinin Megali idea hayalleri çerçevesinde yer alan Enosis’i gerçekleştirme adına giriştikleri bu isyanın en önemli sonucu , Kıbrıs Türk Halkının kimliğinin oluşumunda önemli bir yeri olan Halkın Sesi Gazetesi 14 Mart 1942 tarihinde Liderimiz Dr. Fazıl Küçük yayın hayatına geçirecekti!.. Şu bir gerçek ki; Halkın Sesi Gazetesi’nin Kıbrıs Türk Halkının Milli Mücadelesinde çok ama çok önemli bir yeri vardır..
O günde Liderimiz Dr. Fazıl Küçük Başkanlığındaki Kıbrıs Türk Halkı: “Kıbrıs’ta İki Halk Vardır, Bu Plebisit Kıbrıs Türk Halkını Kapsamamaktadır.” Diye haykırıyor ve de bunu Halkın Sesi Gazetesi’nde de dile getiriyordu..
Kıbrıs’ta dini, dili, kültürü ve ırkı tamamen farklı iki ayrı halk olmasına karşın o günde Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskopos’u Makarios III’ün istekleri doğrultusunda Yunanistan kendi ifadeleriyle ‘sözde’ “Kıbrıs Halkına self-determinasyon hakkı verilmesi için” konuyu 1954’te BM’e taşıyacaklar; ancak Anavatanımız Türkiye’nin ve İngiltere’nin BM nezdindeki girişimleri nedeniyle Rum-Yunan ikilisinin hedeflediği bir kararın alınması sağlanamayacaktı..
Bu gelişmelerin öncesinde; Kıbrıs Türk Halkını, yok edip, Adayı Yunanistan’a bağlamak için kurulması hedeflenen EOKA tedhiş örgütü için ilk gizli görüşmeler, 2 Temmuz 1952’de Atina’da Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskopos’u Makarios III’ün başkanlığında yapılmıştı.. Bu toplantının ardından 7 Mart 1953’te bir “İhtilal Konseyi” kurulmuş ve bu konseyin kurucuları Enosis için şu gizli yemini etmişlerdir:
“ Enosis davası hakkında bildiklerimi ve bundan böyle bileceklerimi işkence altında ve canım pahasına bile olsa bir sır olarak gizli tutmaya Tanrı huzurunda yemin ederim. Bana verilen tüm emirlere sorusuz olarak itaat edeceğim”..
Rumların adaya ilk silah sevkiyatı 1954’te gerçekleşir. O günlerde Rumların bir “Mücadele Komite”leri vardı. Mücadele komitesinin kararı ve Yunanistan’ın da onayı ile 25 Mart 1954’te Yunanistan’dan gemi ile ilk silahlar gelir ve Baf’ın Hloraka köyüne ulaştırılır.
Yunanistan’da 1954 yılı başlarında “Enosis” faaliyetleri ile ilgili örgütlenme başlamıştı. 28 Ağustos 1954 Pazar günü sabahı , subay, devlet görevlileri, politikacı, öğretmen, ve iş adamlarından oluşan yüzden fazla en üst düzeyde Yunanlı, Atina’nın Kifisia semtinde bir kilisede toplanarak, büyük Enosis yemini ettiler. Kaynak: https://www.mudafaai-hukuk.com.tr/gundem190304.html
Hazırlıkların sonuç verme aşamasına geldiğine inanan Makarios 28 Ağustos 1954’te Lefkoşa’da Feneromeni Kilisesinde büyük bir toplantı düzenleyerek Enosis yemini yaptı..
Bu gelişmelerin ardından 1954 yılının ilk aylarında Yunanistan hükümetinin bilgisi dahilinde Kıbrıs’a gizli silah sevkiyatı başladı. 9 Kasım 1954’te gizlice adaya çıkan E. Albay Grivas, bir süre sonra Yunan Dışişleri Bakanı Stefanopulos’un direktifi ile 1 Nisan 1955’te EOKA tedhiş örgütü; Lefkoşa’da ve ada genelinde sabahın erken saatlerinde bombalarını patlatarak resmen eyleme geçiyordu..
EOKA tedhiş örgütünün hedefi, önce İngilizlerin adadan çıkarılmasını sağlamak sonra da Kıbrıs Kıbrıs Türk Halkını yok ederek adayı Yunanistan’a bağlamaktı. Nitekim, 1 Nisan 1955’te bombalarını patlatarak faaliyete geçen EOKA tedhiş örgütü kısa süre sonra İngilizlerin adadan ayrılmasını dahi beklemeden, 21 Haziran 1955’ten itibaren saldırılarını Kıbrıs Türk Halkına karşı yöneltmeye başlayacaktı...
EOKA’nın tek hedefi vardı: Enosis!.. Çok iyi bilindiği gibi Enosis, adanın bağımsızlığını değil, Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhak edilmesini ifade etmektedir. Diğer bir değişle Enosis’in hedefi, “Ulusal Kurtuluş ve Bağımsızlık” değil, Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakını sağlamaktı..
EOKA, ne kurtuluşu, ne de bağımsızlığı savunmuştu!.. EOKA’nın tek hedefi vardı: Enosis’in gerçekleşmesini sağlamak.. Enosis, Adanın bağımsızlığını değil, Yunanistan’a bağlanmasını, Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhak edilmesini sağlamaktı.. EOKA’nın hedefi Enosis’in gerçekleşmesini sağlamaktı.. Kıbrıs Türk Halkını köleleştirmekti, köleleşmeyi kabul etmeyenleri ise soykırım ile toptan imha edilmesini sağlamaktı..
1950’li yılların Kıbrıs Türk Halkının milli mücadelesinde önemli bir yeri vardır.. Rum tedhiş örgütü EOKA’nın 1 Nisan 1955’te Enosis hedefiyle faaliyete geçmesiyle birlikte Kıbrıs sorunu değişik bir boyut kazanıyordu.. Bu dönemde Kıbrıs Türk Halkı “ Olmak Ya Da Olmamak” çizgisine gelmişti. Kıbrıs Türk Halkı olarak; Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakını önleme adına , bu toprakları vatan yapma adına 1955-1958 yılları arasında yüzlerce şehit , binlerce yaralı verdik, binlerce insanımız göç etmek durumunda kaldılar. Ancak Rum-Yunan ikilisinin Enosis talepleri karşısında Kıbrıs Türk Halkının self-determinasyon hakkına sahip çıkması, Rumların tek yanlı bir “Enosis’in” gerçekleşmesi olasılığını ortadan kaldıracaktı…
Sonuç olarak; Kıbrıs sorunu 1821 yılında Osmanlı Devleti’ne karşı başlatılan Yunan isyanından beri devam etmektedir.. Yüz yıllarca Osmanlı İmparatorluğu egemenliğinde yaşayan adanın idaresinin 1878’de İngiliz Yönetimine geçmesi, soruna yeni bir boyut kazandıracaktı.. O günden sonra Kıbrıs’ta taraflar; Türkler, Yunanlılar ve İngilizler olacaktı!..
Ne yazık ki; Yunanlılar Megali İdea hayalleri çerçevesinde şekillenen talepleri; Adada Rumların temel hedefi olurken yaşanan eylemlerin de alt yapısını Rum-Yunan ikilisinin Megali İdea hayalleri oluşturacaktı!..
1 Nisan 1955’te EOKA’nın faaliyete geçmesinin ardından İngiltere’nin de girişimleriyle Anavatanımız Türkiye’nin yaşananlara müdahil olması sonucu tam da hedefe Kıbrıs Türk Halkı yerleşecekti!..
Bugün kuruluşunu 1 Ağustos 1958 olarak kabul ettiğimiz Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) aslında 1957 yılında kurularak Kıbrıs Türk Halkının Milli Mücadelesinde etkin bir rol oynamaya başlayacaktı… DEVAM EDECEK…