Tribünlerin karıştığı, polisin müdahale ettiği kavga çıkan çok futbol maçı izledim de, polisle taraftarların yumruk yumruğa kavga ettikleri bir karşılaşmayı ilk kez izledim.
İlk yarı Göçmenköy futbol adına güzel ataklar yaptı, pozisyonlar buldu, her an atacakmış gibi futbol oynadı. Fikret ve Ömer uzaktan şutlarla kaleyi yokladılar. Göçmenköy, ilk yarının son dakikasına kadar belki gol atamadı ama atacakmış gibi oynadı. Savunmadaki yerleşim hatasından beklemedikleri anda 45+da golü yediler.
Bu golden hemen sonra, yedek kulübesindeki Kemal Uçaner, DTB yedek kulübesi ile diyaloga girince, film de orada koptu. Kemal, Doğan futbolcuları kendisini teskin etmeye uğraşmalarına rağmen ısrarla DTB yedek kulübesine hamle yapmaya devam edince, 4. Hakem Hüseyin Özkan kendisini durdurmak istedi. Ona da saldırdı. Hakem oyunu durdurdu, Kemal’i dışarı gönderdi. İşte ne olduysa ondan sonra oldu. Kemal bu kez polislerle dalaşmaya başladı. Tribünden atlayarak sahaya giren 2-3 Göçmenköy taraftarı da polisle diyaloga girince, olay Göçmenköy tribününe sıçradı. Ağız dalaşı fiziki kavgaya dönüştü. Polisler de sinirlerini yenemeyip taraftarlarla kavgaya girince, yaklaşık 7-8 dakika süren polis-taraftar kavgası izledik. Bazı polisler darp edildi. Tüm polisler kavgaya karışınca, Göçmenköy tribünü harp yerine döndü. Olaylar sakinleşince, polis bazı taraftarları ve tribünde oturan futbolcu Josef’i de alarak Girne Emniyetine götürdü.
Sahaya gelen polisler, daha çok trafik ve masa başı polisler oldukları için bu tip olaylarda soğukkanlı davranışlar gösteremiyorlar diye düşünüyorum. Oysa, olaylara karışanları maç sonu götürme yolunu seçselerdi, kavga bu denli büyümeyecek, üzülerek söylüyorum ama en azından halkın gözü önünde polisin dayak yediği olaylar yaşanmayacaktı.
İkinci yarıda Göçmenköy gol için bastırdı, golü de buldu ama bir dakika sonra ikinciyi yiyince, zaten motivasyonunu kaybetmiş futbolcular iyice demoralize oldular.
Belli ki, Göçmenköy futbolcuları bu maçı alarak Kupa’da yollarına devam etme düşüncesi ile Girne’ye gelmişler. Aslında oynadıkları futbol ile bunu başarma şansları vardı ama Kemal Uçaner’in devre arasında kıvılcımını yaktığı olaylar maçın önemini yerle bir etti.