Nezihi Beyaz

Henüz sezon başlamadan teknik adamlarla yolları ayıran kulüplere gerçekten hayret ediyorum.

Sanki Mehmet Bolkan bu ülkede uzun yıllardır teknik adamlık yapmıyor da, yurt dışından yeni geldi, siz de isteklerini duyunca “Anlaşamayacağız be hocam” diyerek yollarınızı ayırdınız.

İster beğenin, ister beğenmeyin; Mehmet Bolkan’ın futbol dünyasında bir kariyeri var. Hırslıdır, iddialıdır, çalıştırdığı takımlarda başarılı olmak için tüm hünerlerini gösterir. Başarı için gereken motivasyonu sağlamak için takımını kaliteli yerlerde kampa sokmak ister ve takımın iskeletini iyi isimlerden oluşturmak için transferler yapmayı hedefler.

Sanki, Lefke yöneticileri Mehmet Hoca’nın bu beklentilerini bilmiyor gibi, daha sezon başlamadan “Yük olur, masrafa giremeyiz” diyerek yollarını ayırmasını gerçekten yadırgadım.

Hoş, bu salt Mehmet Bolkan için geçerli değildir. Geçmiş sezonları bir inceleyin; kulüplerimizin neredeyse üçte ikisi sezon bitmeden bir, hatta iki hoca ile yollarını ayırıyorlar. Sezon öncesi bu furya başlıyor, sezonun ilk haftalarında gelen başarısız sonuçlardan sonra katlanarak devam ediyor, sezon ortalarında sayıları hızla artarak yeni isimlerle yola devam ediliyor.

Ülkemizde teknik adam sayısı oldukça fazla ama özellikle Süper Ligde takım çalıştıran isimlerin sayısı yirmiyi geçmez. Bazıları, hasbelkader aldıkları teknik direktörlük diplomalarını eczacılar gibi kiralar, “A” diplomalı bir antrenör kenarda takımı yönetirken, kendileri vitrin süsü gibi kulübede sessiz sedasız oturur.

Tuhaf olan, sezon başı aldıkları teknik adamın huyunu suyunu bizden daha iyi bilen kulüp yöneticileri başarısızlık geldiği anda ilk başvurdukları yöntem olarak teknik adama kapıyı göstermek oluyor. Bunu yaparken taraftarların gazını mı alıyorlar, yoksa her takımın içinde var olan ve mafya gibi diğer futbolcuları etkileyen 3-5 futbolcunun isteklerini mi yerine getiriyorlar? Bilemiyorum. Ama bu yönteme sık sık başvurulduğu kesin.

Her sezon bu deneyimi sıklıkla yaşayan teknik adamlar da haliyle sezon başı yaptıkları sözleşmeye koydukları madde ile gönderildikleri takdirde sezon sezonuna kadar olan maaşlarını garantiye alıyorlar.

Bundan kim zararlı çıkıyor? Elbette o kulüp. Yeni gelecek teknik adam da aynı şartlarda geliyor. Bu kez onu gönderme şansları olmayacağı için sezon sonuna kadar anlaşamasalar da birlikte çalışmak zorunda kalıyorlar.

Sezon ortasında, ama özellikle liglerin ikinci devrelerinde bazı takımların maçlarına gelen boştaki teknik adamları görünce “Hah, hoca gidici, yerine de tribünde oturan bu hoca gelecek” diyoruz. Yanılmadığımız da kulüp başkanı veya yetkilisi tarafından maç gecesi yapılan açıklama ile tasdik ediliyor.

Bu kısır döngü yıllardır devam ediyor, görülüyor ki, bu sezon da devam edecek.